Atatürk düşmanı patronlar

Yarın 10 Kasım. Her 10 Kasım’da olduğu gibi bolca Atatürk konuşulacak. Son dönemki açılımlarına paralel bir şekilde AKP’nin de lideriyle birlikte bu 10 Kasım’da geçmişe göre daha atak olacağı beklenebilir. Samimiyetsiz mi? Mutlaka öyle...

Paşanın geride bıraktığı ne varsa üzerinde tepinen bir partinin kontrollü bir şekilde Mustafa Kemal’le olan muhabbetini artırması sinir bozucu evet de peki bunu tek yapan onlar mı?

Her 29 Ekim ve 10 Kasım’da tedavüle çıkarttıkları etkileyici videolarla, gazete, televizyon, sosyal medya, neredeyse tüm kanalları kullanarak biz buradayız diyen, Mustafa Kemal’e ve Cumhuriyete övgüler düzen büyük sermaye grupları mesela... Onlar samimi mi?

Kim gerçek Atatürkçü sorusuna yanıt bulmak değil mesele. Ama Erdoğan ve arkadaşları da sonunda kemalist oldu saçmalığına prim vermeyip AKP’nin Atatürk’le ilgili siyasi manevralarına haklı olarak kızanların yıllardır paçalarından ikiyüzlülük akan patronlar hakkında da iki cümle kurmaları gerekmiyor mu?

Mustafa Kemal’in liderliğinde 1923’te kurulan Cumhuriyetin yıkılmasında en büyük pay senin olacak, ama her 10 Kasım’da duygusal anma videoları yayınlarken veya büyük gazetelere ilan verirken ya da şirketlerde iç yazışma dolaştırırken hiç utanmayacaksın... Bu kadarını ancak işçilerin kanı, canı, teri pahasına zengin olurken bu işçilere ekmek vermekle övünen, bu denli yüzsüzleşebilen bir sınıf yapabilirdi.

Hayal görmeye gerek yok, 1923 Cumhuriyeti’nin de efendileri onlardı. Bu hakimiyetlerini sürdürmek için o cumhuriyette insanlıktan yana ne varsa yok etmeleri bir zorunluluktu. Üstelik, bu ülkeyi ve bizleri öyle sömürdüler, öyle büyüdüler ki, 1923’ün kurumsallığı ve sınırlarına sığmaz hale geldiler. Azgınlık ve doymak bilmez iştahları nedeniyle devletin yapısı değişti, laiklik tasfiye edildi, Türkiye bölgesinde sonu karanlık maceralara atıldı.

Bu işleri en iyi yapacak parti Erdoğan’ın liderliğinde AKP’ydi. Cumhuriyeti yıkmak görevi de aynı nedenle onlara düştü.

AKP’nin Mustafa Kemal’le anlaşmasının imkansız olduğu söyleniyor ya, patronların da 1923 Cumhuriyeti’yle maddi olarak uzlaşmasının olanaksız olduğu atlanmasın. Büyüklükte artık bir eşiği geçen sermayeleri ve durmaksızın artan kâr hırsları nedeniyle Türkiye için dünyada farklı bir yer ve bu yere uygun bir model arıyorlar. Başarabilirler mi, AKP’yle bu işi yapabilir mi bu ayrı bir tartışma, ancak Türkiye sermayesi 1923’teki cumhuriyet modeliyle yeniden barışamaz.

Cumhuriyetin insanlıktan yana nitelikleriyle uzlaşmazlık değil bu, o zaten hep imkansızdı. Ama patronları bugünkü haline getiren, Koç’u Koç, Sabancı’yı Sabancı yapan özellikleriyle de 1923 uzun süre önce bitti. 1923’ün çizdiği çerçevede bir dış politika, o zeminin üzerinde yükselen sivil ve askeri bürokratik yapılanma, buna uygun bir hukuk ve eğitim sistemi... Bunların hepsi nihai olarak yine patronların lehine çalışıyordu, ancak hem bu kurumlar ve siyasi hat zamanla bugünkü ihtiyaçları karşılamaz hale geldi, hem de Türkiye’de ve dünyada emekçi sınıfların aleyhine değişen dengeler patronların daha saldırgan olmalarının önünü açtı. Eski model tamamen boşa çıktı, şimdi yenisini kurmaya çalışıyorlar...

Bugün yıkılan cumhuriyetin yerine yenisini kurmak işini de AKP yapıyor gibi görünebilir. İktidar onlarda ve fiilen işin öznesi onlar zaten. Ancak sahnenin arkasında AKP’yle birlikte bu süreci yönetmeye çalışan işin gerçek sahibi para babaları var. Şimdilik AKP’yle çalışıyorlar, yarın belki bir başkasıyla çalışacaklar... Yeter ki, onları tepede tutan, servetlerine servet katan bu düzen bozulmasın.

Hayat tarzları Erdoğan’a benzemiyormuş... Sözlerini ve konuşmalarını Mustafa Kemal’den alıntılarla süslüyorlarmış... Holdingin her yerinde Atatürk posterleri asılıymış... Bunların hiçbirisi patronların bugün tuttukları pozisyonları gereği Atatürk’e siyaseten düşman oldukları gerçeğini değiştirmiyor. Her 10 Kasım’da yıktıkları cumhuriyetin kurucu liderine utanmadan övgüler düzmeleri ve toplumun bir kesimine sempatik görünmek ve siyaset dünyasına mesaj vermek amacıyla politik olarak çoktan yollarını ayırdıkları Atatürk’ün hatırasını sömürme çabaları, bu haramilerden insanlığa zerre fayda gelmeyeceğini ispatlıyor yalnızca.

Güç onlarda olduğu sürece de bu böyle devam edecek. Türkiye halkı aydınlık bir gelecek için patronların elindeki gücü yok etmek zorunda ve bunun tarihin bize gösterdiği gibi tek bir yolu var: Güçlerinin kaynağına inmek ve mülklerine, servetlerine, ellerinde ne varsa hepsine emekçi halk adına el koymak...