AKP'yi yenmenin yolu

İstanbul'da seçimlerin tekrarlanacak olması bugün Türkiye'de düzenin bir seçim bile yapamıyor hale geldiğini gösteriyor. Evet, bu iptal kararı genel oy hakkına dönük açık bir saldırı. Ancak normal koşullarda pek tercih edilmeyecek bu adım aynı zamanda ülkenin hiç de normal olmadığının somut kanıtı.

Ana muhalefet partisi liderinin linç edilmek istendiği, olağan koşullarda siyaset yapmasına izin verilse Türkiye'nin belki de üçüncü büyük partisi olacak HDP'nin lideri Demirtaş'ın haksız yere hapiste tutulduğu, akla ziyan saçma sapan gerekçelerle seçilmiş insanların elinden mazbatalarının alındığı bir ülke burası...

Üstelik son bir yılda en az 1.5 milyon insanın işsiz kaldığı, gıda ürünlerinin fiyatının yüzde 60 arttığı, enflasyonun yüzde 20'yi geçtiği, doların 6 TL'nin üzerine çıktığı bir ülke...

Ağır bir krizin içinde debelenen bu ülke şimdi bir seçim bile yapamaz hale geldi. Kriz yarattığı sonuçların krizi derinleştirmesiyle ilerler. Şimdi bu seçim tekrarının krizi daha da kötüleştirmesine hep birlikte tanıklık edeceğiz. Tıpkı krizin tetiklediği güvensizliğin yaşanan güvensizlik ve belirsizliği artıracağını göreceğimiz gibi.

Bu krizi düzenin aktörlerinin birbirine güvensizliği çıkarmadı, ancak kriz bu güvensizliği yönetilemez boyutlara taşıdı.

Farklı parti ve siyasi hareketlerin birbirine duydukları güvensizlik zaten herkesin malumu. Ancak aynı partide siyaset yapanların durumu da çok farklı değil.

AKP'nin içinde durmak bilmeyen fırtınanın dineceğine dair bir işaret yok mesela. Erdoğan'ın kimseye güvenmediği bir sır değil ama Erdoğan'a da güvenmeyenlerin varlığı bir sır mı peki?

Bu süreçte yaşadığı mağduriyet CHP içindeki çekişmeleri erteliyor belki fakat İstanbul'da işler yolunda gitmezse ne olacağını bilen var mı?

Kürt hareketinin seçimlerdeki tavrına dair şüphelerin oluşmasının nedeni bu hareketin içindeki farklı eğilimlerin uzun zamandır bilinmesi değil mi?

Türkiye siyasetinde aynı parti çatısı altında yürüyenler dahi birbirine güvenmiyorken, patronların bu siyasetçilere güvenmesi mümkün mü? Ya siyasetçilerin patronlara güvenmesi...

Ama kriz sarmalı tam da bu zaten. Ekonomi ve siyaset kötüye gidiyor, belirsizlik ve güvensizlik artıyor, bu davranış kalıbı kötüye gidişi daha da hızlandırıyor. Tüm bedeli de hayatını emeğiyle kazanan, çalışan insanlar ödüyor.

Türkiye'nin böylesi bir ortamda yaptığı 31 Mart seçimlerinden sonra ortaya çıkan tablo muhalefetin kriz koşullarında daha fazla sorumluluk alacağına dair bir işaretti. Yönetilemez hale gelen ülkenin yönetilmesi için yardıma ihtiyaç vardı ve sosyal demokrasi tüm bileşenleriyle buna hazırdı.

Erdoğan'ın bu rotaya girmekte gönülsüz olması ve İstanbul'da seçimlerin iptali bu eğilimi etkilemedi. Ne Türkiye'de düzenin sosyal demokrasiye duyduğu ihtiyaç değişti, ne de muhalefetin sorumluluğu paylaşmak konusundaki isteği... Seçimlere yönelik bir boykotun YSK kararından önce de sonra da gündeme gelmemiş olması bunun açık kanıtı.

Şimdi muhalefet aynı sorumluluk hissiyle İstanbul seçimlerine hazırlanıyor. Aynı kurallarla, aynı YSK ve aslında aynı Erdoğan'a karşı seçimi kazanmak, daha doğrusu seçimi kazandığına Erdoğan'ı ikna etmek istiyor. Ama Erdoğan'ı ikna etmek için masadaki tek kozun oy farkını artırmak olmasında bir gariplik yok mu?

Üstelik bu kadar az farkla kazanılan devasa bir kentte, güvensizlik ve belirsizliğin damga vurduğu koşullarda AKP'nin her yolu deneyeceği düşünülürse başka bir sonuç çıkma ihtimali yok denebilir mi?

CHP elbette tüm bu ihtimalleri biliyor ve değerlendiriyor. Ama sırtında o büyük yükü, krizin yükünü taşımak ve sorumlu davranmak zorunda olduğu için bu düzende CHP'ye biçilen role uygun hareket ediyor.

Asla zorlamıyor ve zorlamayacak... İşler yolunda giderse ne âlâ... Gitmezse de nasıl olsa kriz sürecek ve sosyal demokrasiye duyulan ihtiyaç devam edeceği için aynı doğrultuda başka görevler üstlenilecek.

Oysa zorlamak lazım. Bu düzenin bize uygun gördüğü hiçbir yükü taşımamak, buna benzer her türden sorumluluğu reddetmek lazım. AKP'yi ve Erdoğan'ı ikna etmeye uğraşmanın yerine teslim olmaları için mücadele etmek lazım.

AKP'yi teslim almak içinse AKP'yi yaratan ve bugün AKP'yi yollasa bile AKP benzerlerini iktidara taşıyacak krizi yenmek lazım.

Krizin sorumluluğunu paylaşarak, krizin bir parçası olarak krizi yenemeyiz. Krizin sonuçlarına değil krizi yaratan nedenlere odaklanmak, bir bütün olarak krizle mücadele etmek zorundayız.