AKP'nin karşıtlarıyla da mücadele etmeden AKP yenilemeyecek

Ne yapacaktı AKP? 15 Temmuz'dan sonra, bir darbe girişimini kıl payı atlattıktan sonra nedamet getirip duracak mıydı?

15 Temmuz'dan sonra AKP'nin normalleşme çabası ve mutabakat arayışının, Yenikapı ruhunun AKP Türkiyesi'nin meşrulaştırmaktan başka bir amacı yoktu. AKP Türkiyesi ile AKP'nin arasındaki ilişki bir türlü kavranamıyor. Bir ülkede gericilik at koşturmaya devam edecek, patronların her istediği olacak, kimse hak hukuk tanımayacak, çürüme toplumun her bir hücresini teslim alacak ama o ülkeyi AKP yönetmeyecek... AKP yönetmesin veya Erdoğan gitsin de ne olursa olsun, isterse bu işler böyle devam etsin saçmalığını bir an olsun geçelim ama hakikaten niye böyle olsun? Böyle bir ülkeyi en iyi yönetecek parti orada bütün gövdesiyle dururken bu memleketi neden başkası yönetsin?

Bu şekilde sorunca kulağa biraz garip, biraz da saçma geliyor olabilir. Peki ama AKP'nin kurmaya çalıştığı ülkenin karakteristik özelliklerine karşı çıkmadan AKP'ye muhalefet etmeye çalışmak saçma değil mi?

Aslında ikisi de aynı soru bunların. Türkiye'de düzen muhalefetinin kaçtığı soru bu... Ama yalnızca dar anlamıyla düzen muhalefetinin değil kendisini solda gören, öyle ifade edenlerin de söz konusu AKP veya Erdoğan olunca görmezden geldiği soru da bu.

AKP doğal olarak durmuyor. AKP durmadıkça bu sorudan kaçan muhalefet daha da çaresizleşiyor. Çaresizlik kendisini ya bir tür birlik edebiyatıyla ya da dış güçleri yardıma çağırma seanslarıyla dışa vuruyor. Üstelik bu ikisi hiçbir zaman ayrı kulvarlarda devam etmiyor, hep birbirini besliyor.

Oysa, AKP'nin attığı her adım, AKP Türkiyesi'ni sorgulatan bir mücadeleyi örmek için bir fırsata dönüşebilir. Ama hayır böyle olmuyor. Böyle olmayınca da AKP'nin attığı her adımın ardından, bir sonraki darbenin ne olacağı merak ediliyor. Bu öyle garip bir ruh hali ki, laikliğin esamesinin okunmadığı bir ülkede Türkiye'nin ne zaman İslam devletine dönüşeceği, en basit hukuk ilkelerinin rafa kaldırıldığı bir dönemde AKP'nin daha ne kadar otoriterleşeceği tartışılıyor.

İnsanlar kıyamet senaryolarına o kadar meraklı ki, hep daha kötüsü bekleniyor.

Cumhuriyet gazetesinin aynı anda hem cemaatle hem PKK ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı, Diyarbakır'a AKP tarafından el konulduğu bir memlekette daha ne olabilir oysa?

Meselemiz bundan sonra ne olacağı, AKP'nin daha ne kadar ileri gideceği değil bu ülkede. Meselemiz bu başlıklarda AKP'yle nasıl mücadele edileceği...

Çünkü, AKP'nin attığı her adım Türkiye'de en genel anlamıyla AKP karşıtlığının yeniden biçimlenmesine de hizmet ediyor. Ne Cumhuriyet vakası, ne de Diyarbakır'da olan bitenler bunun istisnası oldu.

Cumhuriyet'e yapılanlara itiraz etmemek mümkün mü? Diyarbakır belediyesine yönelik AKP darbesine elbette her durumda karşı çıkmak gerekiyor.

Hatta daha ötesini de söylemek mümkün. AKP'nin Türkiye'de yaptığı her iş yanlış ve bunlarla mücadele etmek bir insanlık görevi. AKP'nin uzun hükümet pratiği bu önermenin defalarca kanıtlanmasından başka bir şey değil aslında.

Ancak asıl sorudan kaçıldığı, AKP Türkiyesi'nin özellikleri görmezden gelindiği için, her mücadele başlığı kaçınılmaz olarak bir tür bozucu etki yaratıyor.

Hem Cumhuriyet hem de Diyarbakır vakalarında bir kampanya halinde Batı'nın göreve çağrılması, bu iş için toplumun en geniş kesimleri formülleriyle patronlardan yardım istenmesi bir rastlantı olabilir mi?

Siyasette işçi sınıfının örgütlü ve bağımsız gücü olmaya soyunan bir hareket AKP'ye muhalefet edeceğim diye Batı ile pazarlık yapmaz, patronların arasından kendisine müttefik aramaz zaten. Ancak sol, “solculuk” adına bunları yapana göz yumanı veya hoş göreni de ne haliniz varsa görün diyerek izleyemez. AKP'ye karşı biriken enerjinin her defasında düzenin içine doğru akmasına müsaade eden, bununla mücadele etmeyen bir solculuğun Türkiye'de şansı yok çünkü.

Patronların ya da Batı'nın Erdoğan'ı yollama ihtimalinin gerçekliği bu ülkede hiç bir şekilde tartışılamaz. Ancak bunlarla ilişkiye geçmiş bir siyasi anlayış ya da hareketin, AKP Türkiyesi'nin temel özelliklerini değiştirme olasılığı yoktur. Sol, AKP Türkiyesi'nin temel belirleyenleri olarak patronlarla ve gericilikle toplu halde hesaplaşmanın önüne geçen, bunu sulandıran, buradan enerji çalan her hareketle mücadele etmelidir.

AKP, Türkiye'nin başında bir büyük bela, evet. Ama Türkiye'yi çaresizleştiren tek başına AKP değil. Türkiye'yi bu kadar çaresiz ve umutsuz bir yer gibi gösteren asıl neden AKP karşıtı muhalefetin patronlardan ve Batıdan ilham alıyor, onlardan yardım ve yönlendirme bekliyor olması...

AKP'den kurtulmak mı istiyoruz? O halde yalnızca AKP ile değil bu çaresizlikle de mücadele etmek ve bu çaresizliği aşmak zorundayız.