AKP'nin beceriksizler ordusu

Türkiye ağır bir krizin içinde debelenirken AKP'li siyasetçi ve onların atadığı bürokratların nitelikleri hep gündemde ve soru şu: AKP'nin temel sorunu beceriksizlik ve yetersizlik mi? Ekonomiden sorumlu bakanın uluslararası sermaye çevrelerinde bir mizah unsuruna dönüşmesi veya Merkez Bankası başkanının kasasında ne kadar para olduğuna dair bile kimseyi ikna edememesi tartışılmaz bir gerçek. Ama sorunumuz Albayrak ve bürokratlarının büyük para sahiplerine veya bu büyük paraları yönetenlere güven verecek kadar iktisat bilmemesi mi?

Nedir o hep konuşulan güven? Neye güven duymak istiyor bu insanlar? Beklentileri ne?

Bu insanların çok paraları var ve elbette paralarının azalmasını değil artmasını istiyorlar. Fabrikalara, şirketlere, gemilere, madenlere, büyük çiftliklere sahipler ve faaliyetlerinden para kazanmayı veya büyümeyi ya da genişlemeyi amaçlıyorlar. Daha çok para, daha çok mal mülk, daha büyük sermaye... Hedef hiç değişmiyor.

Güven derken bu sürecin kesintisiz devam etmesine dair bir garanti talep ediyorlar. Kâr etmek, paralarına para, mülklerine mülk, mallarına mal katmayı sürdürmek için bir garanti istiyorlar.

Siyasetçi ve bürokratları değerlendirdikleri ölçüt bu. Bir banka sahibi veya büyük fon yöneticisinin, fabrikatörün ya da şirket sahibinin yeterlilik kriteri, devlet yöneticilerinde aradığı nitelik başka hiçbir şey olamaz.

Nitelik sınıfsal bir kavram... Herkes kendi durduğu yerden taleplerinin ne denli karşılandığına bakarak nitelik ve beceriyi ölçüyor. Bir ekonomi bürokratı ya da siyasetçi başarılı bulunuyorsa zenginlerin taleplerini karşıladığı için öyle görülüyor. Çünkü düzen de devlet de onlara ait ve üstelik hep öyleydi.

AKP'nin devlet kademelerine bir sürü beceriksizi doldurduğunu söyleyenler AKP'nin öncesinde aynı makamlarda düzgün insanlar olduğunu ima ediyorlarsa ya yanılıyorlar ya da bizleri yanıltmak istiyorlar.

Turgut Özal, Kaya Erdem, Güneş Taner, Ekrem Pakdemirli, Tansu Çiller, Ufuk Söylemez, Kemal Derviş... Bunlar AKP'den önce çeşitli dönemlerde ekonominin sorumluluğunu üstlenmiş isimler. Örnekler çoğaltılabilir ama bu insanlardan birisi için bile olumlu konuşulabilir mi? Elbette hayır...

Beceri, liyakat, nitelik... Bunlar hayatta nerede durduğunuz, kimin yanında yer aldığınız, kimlerin taleplerini karşılayacağınız sorularına yanıt vermeden altı doldurulabilecek kavramlar değil.

Sermayenin kendi isteklerini daha hızlı ve etkili karşılayacak bürokrat arayışı ile kamunun ve halkın çıkarlarını korumaya çalışacak yöneticilere duyulan özlem birbirinden tamamen ayrı, birbirine zıt iki olgu ve ikisinin çakışması düzenin doğası gereği imkansız.

Bu düzen zenginlerin düzeni ve devlet de düzenin sürdürülmesi için kullanılan bir araçsa devletin işleyişine ilk arayışın damgasını vurması, insanların o niteliklere göre seçilmesi bir zorunluluk.

Tarihte bazı görevlerde zaman zaman farklı nedenlerle yurtsever ve kamucu insanların bulunması yalnızca bir istisnaydı ve bu gerçeği değiştirmedi. Üstelik bu istisnaların gücü de yapabilecekleri de düzenin genel işleyişi tam tersini dayattığından hep sınırlı oldu. Tüm iyi niyetlerine karşın etkileri de aslında önemsizdi...

Bu devlet çalışan, emeğiyle geçinen insanların tarafından baktığınızda hep kötü yönetildi. Onların nitelikli veya yeterli buldukları yöneticiler de bizim hakkımızı becerikli bir şekilde zenginlere yedirdikleri için patronların yazdığı tarihe o şekilde geçtiler.

Bu düzen sömürü, yağma ve hırsızlık düzeni. Para sahipleri de sömürüyü, yağmayı ve hırsızlığı idare edebilecek yöneticiler arıyorlar. Ama düzen öyle kokuşmuş ve çürümüş ki niteliksizlik ve beceriksizlik genel bir kural haline geliyor. Her şeyiyle akıldışı olan bu işleyişi kendi kuralları içinde bile düzgün işletebilmek imkansız.

AKP ve bürokratlarının niteliksizliği bu yapının doğal sonucu aslında. Daha çok kâr, daha çok para, daha çok yağma ve talan üzerine kurulan bu düzenin yönetsel yetersizliklere mahkum olmasında şaşılacak bir yan yok.

Patronlar bundan sesli veya sessizce şikayet etmeye devam edecekler.

Bizim yaptığımızla bu karışmasın. Bizimkisi şikayet değil, hepsini ve her şeyi toptan değiştirme isteği.