AKP kendi ordusunu kuruyor

Çok değil on yıl kadar önce liberaller Türkiye'de orduyla ilgili tartışmalara, dünyanın hangi ülkesinde ordunun komuta kademesine yapılan atamalar bu kadar gündem oluyor, komutanlar bu denli tanınıyor diye sorarak girerlerdi. AKP'nin orduya dönük yaptığı operasyonları benzer söylemlerle destekleyen liberaller her zaman olduğu gibi yine yanıldı.

Onlara kalsa bu operasyonlar böylesi tartışmaları da bitirecekti... Peki ne oldu? Arada Ergenekon, Balyoz ve bir darbe girişimi gördük ve hararetle tartışılan son atama listesi de gösteriyor ki kaldığımız yerden devam ediyoruz.

AKP ordunun Türkiye siyaseti içerisinde geleneksel olarak durduğu yerle değil bu ordunun karakteriyle ilgili bir sorun yaşıyordu. Askerlerin Türkiye siyasetinde üstlendikleri rolün 1923 Cumhuriyetiyle kurduğu ilişki problem yaratıyordu. Bu ilişkinin koparılması ve bağlantılı kadroların tasfiyesinin Gülen Cemaatiyle birlikte yürütülmesinin AKP açısından yarattığı büyük sıkıntı 15 Temmuz gecesi açığa çıkacaktı.

Ordu AKP'nin yıkıcılıkta gösterdiği başarıyı kuruculukta gösteremediğinin güzel bir örneği... Ancak orduda yaşanmaya devam eden sıkıntılar AKP'nin bu konuda yol alamadığını değil yapmaya çalıştıklarını nihayete erdiremediğini gösteriyor. AKP pek çok başlıkta olduğu gibi bu konuda da bir türlü son noktayı koyamıyor.

Ama bugün kimse askerlerin cumhuriyetin bekçisi olduğunu söyleyemiyorsa, AKP'nin aldığı yol küçümsenemez. Bu önerme eskiden doğru olduğu için değil... Eskiyle bugün arasındaki fark göz ardı edilemeyecek kadar büyük olduğu için.

1923 Cumhuriyetinin patronlar tarafından ölüme terk edilmesinin bir nedeni elbette hiç tartışmasız bu cumhuriyetin temsil ettiği bazı değerlerin bugün taşınamaz hale gelmesi. Ancak bu cinayetin eski cumhuriyetin bugünkü patronlara yetersiz gelen nitelikleriyle ilgili kısmının üzerinden atlanmamalı. 1923 Cumhuriyeti, Türkiye sermaye sınıfının ulaştığı gelişkinlik aşamasıyla uyumsuz bir tedbirliliği ve içine kapanıklığı barındırıyordu. O cumhuriyet örneğin bölgesel ve sınır ötesi maceralara girmek konusunda patronların bugünkü beklentilerine kıyasla oldukça çekinikti. Cumhuriyetin ordusu da bu karakteriyle uyumlu yapılandırılmıştı. AKP'nin Gülen cemaatiyle el ele bu orduyu tasfiyeye girişmesine patronların heyecanla alkış tutması bu nedenle de rastlantı değildi.

Üstelik eski ordu ve yeni orduyu birbirine bağlayacak iki özellik, eskiden yeniye geçerken sürekliliğinden emin olunacak iki nitelik Türkiyeli sermayedarlarca bu adım atılırken bir tür garantör veya çıpa olarak görülüyordu: Piyasayla uyumluluk ve NATO'ya bağlılık...

Yeni ordunun temel nitelikleri olarak bu iki özellik mutlaka korunacaktı. Korundu da... Patronlar bir kez daha haklı çıktı ve bu ikisinin ne denli önemli garantörler olduğu ordu içinde krizin en derinleştiği anlarda dahi görüldü. Ordu kendisi için geçmişten bugüne soldan kurulan tüm hayalleri yıkarken paramparça olmaktan bu iki ortak değeri hatırlayarak kurtuldu.

Kurtuldu ancak yetmedi... 15 Temmuz sonrasında ordu içinde devam eden yeniden yapılanmaya dair her kafadan bir ses çıkmasının, her bakanın kendi istediğini görmesinin nedeni bu. Demek ki, Türkiye'de ordu ideolojik olarak bundan fazlasına, bu temel kriterlerin yanında başka motiflere ihtiyaç duyuyor ve şu anda bu ihtiyaç AKP tarafından karşılanamıyor.

AKP orduyu elinde tutmaya çalışıyor ama ordunun geleceğine dair daha detaylı ve sağlam bir kurgu oluşturamıyor.

AKP'nin bir orduya ihtiyacı var. Daha önemlisi Türkiye sermaye sınıfının bir orduya ihtiyacı var. Ellerinde de bir ordu var. Lakin bu ordunun ihtiyaçları ne kadar karşıladığı oldukça tartışmalı.

Patronların Türkiye için kurduğu hayallerin bir kısmı AKP ile vücut bulurken, yine bir kısmı aynı AKP ile boşa düştü. Dünya sistemi içinde daha fazla söz hakkı talep eden bir ülkenin doğal olarak daha çok kazanacak patronlarını içeride ve dışarıda askeri olarak destekleyecek, onların önünü açacak bir kurum hayal ediliyordu. Olmadı.

Bazı girişim ve denemelere karşın ortada henüz böyle bir ordu yok. İyi ki de yok... Ama bu hayallerin terk edilip eski orduya ve onun anlayışına bir şans daha verilmesinin de hiç olasılığı yok. Bu ordu yönsüzlüğü, iç çelişkileri, kavgaları ve sermayeye bağlılığıyla AKP Türkiyesi'nin ordusu. Herkes hesabını hayallere göre değil gerçeklere uygun yapsın.