Ahmet Altangillerin tahliyesi ve milli güçlerin hayal kırıklığı

Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın hapishane günlerinin sona ermesi her çevreden liberalde bir sevinç dalgası yarattı. Yalnızca arkadaşlarının hapisten çıkmasıyla ilgili bir sevinç değil, Türkiye'nin yeniden normalleşmesine yönelik umudun dışavurumu bu... Normalleşme dedikleri de AKP'nin 2007 öncesine dönmesi mesela.

Hep oradalar ve orada kalacaklar. Altangillerin bayraktarlığını yaptığı Ergenekon süreciyle ilgili bir pişmanlıkları dahi yok aslında. Temelde yanlış olduğunu hiç düşünmediler çünkü. Onlar da aslında Türkan Saylan'ın hasta yatağında gördüğü muameleyi, ortaya çıkan büyük ve önemli direğin rahatsız edici ancak önemsiz bir kıymığı olarak görüyorlardı. (*) Ama bunu böyle ifade eden Ahmet Altan kadar cesur ve açık yürekli değillerdi. Evet bu kadarını söyleyemediler belki fakat sürecin özüne destek veren çok şey söylediler, merak edenler için arşiv ortada...

Ergenekon, Balyoz ve sonrasında yaşananlar... Bizi bugüne getiren gelişmeler... Altangillerle bu tahliyelere sevinen her görüş ve milletten liberali ortak bir zeminde buluşturan "normal"i tahkim eden süreçlerdi bunlar. O süreçte yaşanan ne varsa, ifade özgürlüğü, demokrasi gibi kulağa hoş gelen terimlerle çağırdıkları 2002-2007 yıllarının doğal sonucuydu. Kimsenin Avrupa Birliği ile evliliği, özelleştirmeleri ve diğer liberal iktisadi uygulamaları, uygun adım ve ürkütmeden ilerleyen AKP gericiliğini alayım, ama arkasından yaşananları bırakayım deme lüksü yoktu. Zaten bunu da yapmadılar. Sonrasında yaşananlara dair ettikleri yarım ağız şikayetlerin, öze değil yönteme dair yaptıkları itirazların da bir önemi yoktu.

İşlem tamamlandı, 1923 Cumhuriyeti tamamen tasfiye edildi, laiklik buhar, serbest piyasa işleyişi sorgulanamaz bir kural oldu ve AKP Türkiyesi yeni normal haline geldi... Şimdi tek istenilen AKP'nin aslına geri dönmesi adı altında bazı pürüzlerin giderilmesi. Erdoğan kimle barışır ya da barışmaz ayrı tartışma ama AKP yönetiminin eski müttefikleriyle barışma ihtimaline dair verdiği her işaret karşısında yükselen sevinç dalgası bundan.

Liberallerin, AKP'nin iktidara geldiği ilk günden bu yana üstlendiği operasyonel rolde hiçbir değişiklik yok aslında. İktidara yakınlaşmaları ya da uzaklaşmaları fark etmiyor ve attıkları her adımla, hem hapise girmeleri hem çıkışlarıyla, hem ülkeden kaçmaları hem dönmeleriyle, yeri geldiğinde üzülüp yeri geldiğinde sevinmeleriyle AKP'nin kurduğu sistemi meşrulaştırmaya devam ediyorlar.

Peki bu konuda, AKP Türkiyesi'nin normalleştirme hususunda Altangil ve çevreleri yalnız mı? Yeri geldiğinde operasyon yapan sadece onlar mı? 

Ergenekon sürecinde gazete ve televizyon aracılığıyla her türden manipülasyonla AKP ve ortaklarının önünü açmak operasyon da, 15 Temmuz sonrasında AKP bu defa eski ortaklarını tasfiye ederken Erdoğan'a destek vermek operasyon değil mi?

Devleti ele geçirmeye çalışan bir çeteye karşı mücadele etmek bahanesiyle, devletin devamlılığını sağlamak adı altında AKP'nin işini kolaylaştırmaya ve Erdoğan'a kadro ve bürokrat önermeye ne diyeceğiz?

Fethullahçılıkla mücadelede sonuna kadar gidilmiyor söylemiyle, bunlar farklı şeylermiş gibi, tarikatlar ve gerici örgütlenmelerle AKP birbirinden kopabilir algısı yaratmak ne peki?

Yine Fethullahçılıkla ABD emperyalizmi arasında kimsenin inkar edemeyeceği bağlantıyı kullanarak, Fethullah'la kavga eden Erdoğan'dan bir milli kahraman yaratma gayreti mi iyi niyetli bir girişim yoksa yalnızlaşan Erdoğan'ın yeni ortağı olmak için sıraya girmek ya da herkesi kapsayacak geniş çaplı bir koalisyon veya bir mutabakat hükümeti kurması için Erdoğan'a akıl vermek mi...

Şimdi Altangiller hapisten niye çıktı diye sorup hayal kırıklığını ifade edenlerin önemlice bir bölümü, sosyal demokratından ulusalcısına bir sürü odak, bunları yaptı ve bunları yaparken dolaylı ya da doğrudan AKP'ye destek verdi. Daha önemlisi AKP Türkiyesi'nin meşrulaşmasına, AKP'nin bu ülkede yerleştirdiği düzenin normalleşmesine hizmet etti.

Operasyon mu? AKP ve Erdoğan'ın yönettiği bir ülkede, AKP ve Erdoğan'ın da bir şekilde iyi ve doğru işler yaptığını, yapacağını veya yapabileceğini söylemekten, AKP ve Erdoğan'a dair olumlu bir beklenti yaratmaktan daha büyük ve kapsamlı bir operasyon yok... Bunu dün söylemiş, bugün söylüyormuş, ya da yarın söyleyecekmiş hiç fark etmiyor. Kim söylüyorsa büyük operasyonun bir parçası, işte bu kadar basit.


(*) "Bu da bir yetenek. 
Bir direğin üstündeki kıymığın, o direkten daha büyük ve daha önemli olduğunu söyleyebilmek ve taraftar bulmak öyle kolay bir iş değil. 
Bunun için onları kutlamalıyız önce. 
Şimdi ortada adına 'Ergenekon' denilen kocaman bir direk var. 
Bir de bu direğin üstündeki kıymıklar. 
Türkan Saylan’ın görüntüsü bir kıymıktı. 
İşin özü değil, görüntüsüydü insanın gözüne batan. 
Cüzam konusunda büyük mücadeleler vermiş hasta bir kadının evinin aranması, görüntüsüyle insanı huzursuz ediyordu." 

Ahmet Altan'ın Taraf gazetesinde yayımlanan 21 Nisan 2009 tarihli "Direk ve Kıymık" yazısından.