İnsan hiçliktir

İnsan yalnızdır…

Haritalarda ve dağlarda. Eşyaların arasında. Önce kalbi terk etmiştir.
Sonra ayakları, sırasıyla yakınları. Taşradan büyük kentlere göçer gibi.
Okulundan, öğretmenlerinden ve yastığının altındaki uykusundan.
Balkonda ıhlamura kadar. İnsan kovulmuş bir suçtur aslında.

Şarkıları kendine söyler insan, anıları kendine anlatır. Kısa kısa cümlelerin
içine sığdırır hayatını. İçeriden bakar yüzüne. İçeriden hem siyah hem beyaz.
Boşluğa soyunur her gece. Hem ücra hem yakın. Eksik evlerde yaşar insan.
Bahçesinde yasak elma ağaçları ve kapısının önünde ünlem işaretleri.

Birer otel odasıdır insan, soğuk ve kimsesiz…

İnsan yoluculuktur…

Anneye ve bütün yazlara. İlk sabahtan ve ilk aşktan başlayarak. Yaranın
üzerinde kırk gün kırk gece. Toz ve duman. Bütün oyunların yenilenidir
insan. Bu yüzden çantasında geçmişini ve bir de ölüm gününü taşır.
Bir dünya artığıdır insan. Çaldığı bütün kapılar üstüne kapanan.

İnsan insana yaslanır yol boyunca. Derin defterler ve isimler sözlüğünde
birkaç tanıdık yaşam. Ayrıntılar, sözgelimi daha önce hiç görülmemiş yerler.
Bir pencere bulur insan kendine, bir atın güzelliğine ortak olmak ya da
geldiği yola bakmak için. Kül üşür, ateş söner, insan kaybolur.

Birer yolcu biletidir insan, herkesin cebinde…

İnsan dalgınlıktır…

Yolcular ve yalnızlar arasında. Unutulmuş bir bavulda, kendisini bekleyen.
Eski mektupları karıştırır durmadan. Acının öteki yüzünde kırılan fincanlar,
yakılan gemiler. İnsan kuşlara karışan bir göçebedir aslında, farkında olmadan.
Yağmurları konuşturur, solgun dudakları öper hep. Kimseler görmez.

Zamana dayar sırtını insan. Sokaklarda ve serin dağlarda arar rüyasını. Boynunda
büyük bir levha. Terziler için aşk ve anı kumaşı. Bütün incelikleri unutur insan,
bütün suratları. Yalnızlık, bir makasın kestiği coğrafyadan başlar. Boşlukta bir tenhalık
ve fener alayları. İnsan, ömrüne sığdırabildiği kuşku kadar ölüme uzaktır.

Kaç kişiliktir insan, kendini oynarken..?

İnsan hiçliktir…

Görene ve dokunana.

[email protected]