Bir de bağımsız olsaydı!

Hükümet çevrelerine yakın kişilerle ilgili bazı soruşturmalar nedeniyle, yargı şimdi bağımsız mı oldu ya da yapılanlar hükümete bir tuzak mı soruları gündemi meşgul ediyor!

* * *

İktidar, hukuk ve demokrasi ile bağdaşmayan programlarını yargı üzerinden gerçekleştirmekle, şimdiye kadarki süreci hukuk ve demokrasi içindeymiş gibi sundu. Etki altına aldığı ve etki altında tuttuğu yargı ile, istediği hiç bir alanda engel tanımadı.

Anayasa Mahkemesi bile, demokratik cumhuriyet ilkesine aykırı nitelediği siyasi partinin, iktidar gücünü kullanmasını, hükümet etmesini görmezden geldi. Anayasa Mahkemesi’nin iktidar gücünü kullanan siyasi parti için yaptığı bu niteleme herkesi kuşkusuz bağlıyor.

Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsuru ve demokrasinin varlığı için de olmazsa olmazlardan. Evrensel kural böyle. Bizim 1982 Anayasası bile böyle diyor...

Siyasi partiler seçim yoluyla, iktidara gelerek hükümet etme görevini yerine getiriyorlar. Demokrasi de böyle işliyor. Durum böyle iken, hükümet etme görevi, demokratik niteliğini kaybetmiş bir siyasi parti tarafından yerine getirilebilir mi, getirilirse neler olur... İşte şimdi Türkiye’de yaşanılanlar olur.

Ha iktidara demokratik olmayan yollardan gelmek, ha demokratik olmayan bir yapılanmanın iktidarda kalması... İkisi de aynı... Birincisini askerler yapınca doğal olarak darbe nitelemesi yapılıyor... Peki ikincisine ne nitelemesi yapmalı...

Demokrasi içinde olmayan bu siyasi parti iktidarında, yargı bağımsızlığı olmadığı için yargı hep etki altında tutuldu. Yargının bu hali, demokratik olmayan yapıyı da daha da pekiştirdi... Demokratik olmayan o yapı bildiğini okur hale geldi, sınır tanımadı...

Bugüne kadar işte bu yapıdaki iktidar, toplumu hizaya sokma adına her düşündüğünü yargı üzerinden gerçekleştirdi. Yargı, adalet ve özgürlük için değil, iktidarın gücü haline geldi. Bu yapıdaki yargı, iktidarı denetlemeyi de unuttu ve iktidarın soruşturma konusu edilebilecek olaylarını görmezden geldi.

İktidarı kullanan güçler arasında çatışma ortaya çıkınca, iktidarda geçmişte bir bütün halinde olan güçlerle ilgili şimdiye kadar üzerine gidilmeyen, korunan, kollanan olaylar, bir anda gözler önüne serildi. Böylece yargının geçmişte nasıl bağımlı bir biçimde iktidarı koruduğu ve kolladığı da anlaşıldı.

Ayrıca iktidar içi güçler ayrışmasında da, yargının nasıl bir diğer güç elinde kaldığı, iktidar içinde nasıl paylaşıldığı, asla bağımsız olmadığı da ayrıca görüldü. Ne yargı dün bağımsızdı, ne de bugün bağımsız. Iktidardakiler bugüne kadar bu yargı yoluyla kollanınca denetlenmeyince, ortaya çıkan bir tuzak değil, alışık olunmayan yargı denetiminden başkası değil...

Bu yapıyı bu hale getirip pekiştiren kuşkusuz 2010 Anayasa değişiklikleri. Özelliklede bu Anayasa değişiklikleri ile yapılandırılan HSYK. HSYK yalpalama halinde bir o tarafa bir diğer tarafa açıklamalar yapıyor... HSYK yargıyı o hale soktu ki, şimdi ne yaparsa yapsın yargı bağımsızlığının bu yapıdaki HSYK yoluyla sağlanması da olanaksız.

***

İktidar bugüne kadar yargı bağımsızlığını yaşama geçirmedi, hukukun üstünlüğünü değil, üstünlüğünün hukukunu yargı üzerinden uygulattı. Bu durum Türkiye’de darbe dönemlerinin karakteristik özelliği. Bugün iktidar içi kavgada, bu kavganın unsuru haline getirilen yargının kendisine yönelmesini hükümet hazmedemiyor. Kuşkusuz yargı iktidar içi kavganın tarafı olmaz, olmamalıdır. Düşünün hele, yargı iktidardan, iktidarı kullanan güçlerden tamamen bağımsız olsaydı...