Provokasyon kokan cinayetler

Geçtiğimiz Cuma günü, başlarına kask geçirmiş iki kişi Atina’daki Altın Şafak bürolarından birinin karşısına motosikletlerini park etti ve profesyonel katillere özgü bir soğukkanlılıkla Nazi Altın Şafak üyesi iki genç adamı katletti, birini de ciddi biçimde yaraladı. Bu iki kişi daha sonra motosikletlerine binip ortadan kayboldu. Yalnızca 10-15 saniye süren olay güvenlik kameraları tarafından kaydedildi.

YKP ilk andan itibaren bu kanlı saldırıyı, halkın mücadelesiyle hiçbir ilgisi olmayan bir eylem olduğunu vurgulayarak ve Nazi Altın Şafak’a karşı mücadele etmenin öneminin altını çizerek kınadı. Bununla birlikte varsayımlarda bulunma ve senaryoyu besleme süreçlerine dahil olmak yerine en başta sorduğu, temel soruyu yineledi: Bu olayın sebepleri nelerdir ve ortadaki durum neye hizmet etmektedir?

Saldırının çeşitli biçimlerde direnişin, halk düşmanı saldırılara karşı halk mücadelesinin örgütlenmeye çalışıldığı bir dönemde ülke çapında yapılacak 24 saatlik bir genel grevin arifesinde gerçekleştiğini unutmamalıyız. Ayrıca bu saldırı, emek ve halk hareketi örgütlerinin çalışmalarıyla Nazi Altın Şafak’ın suç eylemlerini kitlesel mücadele içinde politik olarak tecrit etme girişimlerinin yaşandığı bir dönemde gerçekleştirilmiştir.

Tarafsız bir gözle bakıldığında bu tür eylemler provokasyon kokar ve yanlış yönlendiricidir. Bir korku ve yılgınlık ortamı yaratır, Altın Şafak’ın kanlı faaliyetleriyle emek ve halk hareketinin eylemlerini aynı kefeye koyarak temelsiz “iki aşırı uç” teorilerini ısıtıp ısıtıp tekrar önümüze koymaya çalışanların işini kolaylaştırırlar. Hükümet partileri, sağcı Yeni Demokrasi partisi ve sosyal demokrat PASOK bir yandan “kaynağı ne olursa olsun şiddetin kınanması gerektiğini” öne sürerken bir yandan da bu yaklaşımı benimsemiştir. Ayrıca hükümet ve başbakan, Yunan halkına “istikrar ve birlik” çağrısı yaparak “ulusal” ve “siyasi” bir bütünlük havası yaratmaya çalışmıştır. Yani bu çağrı, hem işçileri sömürerek akıl almaz varlıklar elde edenlere, hem de kapitalist krizin ve sermayenin kârlılığını artırmak için hükümet ve AB tarafından alınan tedbirlerin sonuçları altında ezilen işçilere, emeklilere, gençlere yapılmıştır.

Bu koşullar altında işçiler korku ve yanlış yönlendirme ortamının kök salmasını önlemek için dikkatli davranmalı ve tetikte olmalıdır. Nazi Altın Şafak’a ve onun kanlı faaliyetlerine karşı yürütülen mücadele zayıflamamalıdır. Çünkü Altın Şafak’ın kanlı faaliyetleri ve provokatör aygıtının geçtiğimiz Cuma günü yaptıkları aslında aynı tarafta baskının ve emek hareketine karşı yürütülen doğrudan ya da dolaylı saldırının tarafında yer almaktadır. Onlarca farklı olayda görüldüğü gibi, genç insanların provokatör mekanizmaları tarafından dökülen kanları, Altın Şafak’ın suçlarını temizleyemez, onun bir Nazi suç örgütü olduğu gerçeğini değiştiremez.

6 Kasım günü ülkenin dört bir yanında korkuya, kaderciliğe, işverenlerin saldırılarına karşı Tüm İşçilerin Mücadele Cephesi (PAME) tarafından gerçekleştirilen kitlesel grev mitinginde de yerli ve yabancı güçlerin halkı yanlış yönlendirmeye dönük planlarının başarısızlığa uğrayacağı yönünde mesajlar verildi. Bu mitinglerle birlikte “silahları konuşturarak” halkın üzerine bir “ölüm sessizliği” çökmesini sağlamak isteyenlere karşı, emek hareketinin yeniden bir araya gelmesine, Halkın İttifakı’nın öne çıkarılmasına katkıda bulunulmuş oldu.