Politeknik Ayaklanması’nın ateşi 40 yıl sonra yanmaya devam ediyor

Atinalı öğrencilerle işçilerin, ayaklanmayı yalnızca bir süreliğine tanklarla bastırabilen askeri cuntaya karşı ayağa kalktığı Kasım 1973 ayaklanması ve bir bütün olarak diktatörlük karşıtı mücadele hâlâ ilham vermeye devam ediyor. Tabii ki tekellere, Avrupa Birliği’ne ve onun partilerine hizmet eden siyasi hat ve güçleri dışarıda tutarsak. 17 Kasım’da Yunanistan genelinde düzenlenen ve ABD büyükelçiliğine doğru büyük yürüyüş sırasında sergilenen devasa gösterilerde görüldüğü gibi, bu insanların sayısı giderek artıyor.

Kapitalizmin ekonomik kriz koşulları altında ve halkın sermaye iktidarı tarafından sürekli saldırı altında tutulduğu koşullarda, Politeknik ayaklanması, halk mücadelelerinin devamlılığını, etkinliğini ve beklentilerini güçlendirmek adına gerekli ön koşullar olan halkın ve gençliğin örgütlü mücadelesinin değeri ve güçlü bir komünist parti ihtiyacı konusunda da dersler sunmaktadır.

Politeknik ayaklanması, cuntanın burjuva siyasal düzenle olan yakın bağlarını, cuntanın sermaye iktidarının bir biçimi olduğunu, faşizmin hem kapitalist düzeni yarattığını, hem de onun içinde filizlendiğini, anti-komünizmin yalnızca askeri diktatörlüğün değil, aynı zamanda onun dayatılmasına yol açan devletin ve burjuva partilerinin de resmi ideolojisi olduğunu hatırlıyor. Burjuva partilerinin, 1967 cunta darbesinin dayatılmasında üstlendiği sorumlulukları hatırlıyor. Emek hareketinin bütün kapitalist iktidar biçimlerine karşı yürüttüğü bağımsız örgütlenme ve mücadelesine köstek olan oportünist güçlerin sorumluluğunu da hatırlıyor.

Burjuva parlamentarizminin restore edildiği Temmuz 1974’ten günümüze kadar geçen yıllar, işçi sınıfının, diğer halk katmanlarının ve gençliğin, yalnızca sermaye iktidarının belli başlı biçimlerinden değil, aynı zamanda bütün burjuva hükümetlerinin emek karşıtı, halk karşıtı siyasi hattından da olumsuz bir şekilde etkilendiğini göstermiştir.

1973’ten 40 yıl sonra çocuklar, öğrenciler, işçiler, emekliler, hayatlarını adayan o militanlara saygılarını sunmak için ayaklanmanın yaşandığı meydana aktılar. Niçin? Çünkü, “bu yaşadığımız hayat, hayat değildir”, “davamız haklıdır”, “atalete son” demek için. Çünkü, “çocuklarımızın tarihlerinden öğrenecekleri var”, “direnişe ve mücadeleye öncülük edeceğiz” çünkü, “mücadeleden başka bir yol yok” demek için...

Göstericiler tarafından korunan üniformalı genç askerler de gösterideki yerini aldı ve KKE’nin üniversite örgütünün öncülüğünde ABD büyükelçiliğine doğru yapılan yürüyüşe militan bir katılım sağladı. Göstericiler, askerleri, “Askerlerimiz, halkın çocuklarıdır, sınırların dışında işleri yoktur” sloganıyla ve alkışlarla karşıladı. Doğu Akdeniz bölgesinde ve yakın bölgede yaşanan gelişmelerin endişe yarattığı ve Yunanistan’ın, NATO ve AB üyeliği yüzünden emperyalist savaşlara dahil edilmesi gibi tehlikelerin olduğu bir dönemde, askerler, seslerini halkın sesiyle birleştirdiler. Günümüzde şu talepler, daha elzem bir hal almaktadır: Suda’daki ABD-NATO üssünün kapatılması, emperyalist savaşlar için kullanılacak olan ülkemizdeki altyapının ve askeri güçlerin geçersiz kılınması, İsrail ile yapılan bütün askeri işbirliğine son verilmesi.

Politeknik anmasına katılan genç askerler, gururlu ve militan bir yaşam duruşu dersi verdiler. Kadınlı, erkekli halk çocukları için uygun olan yol, işte bu yoldur. Anti-kapitalist, anti-tekelci bir hatta sahip sağlam bir halk hareketi inşa etmek ve krizin getirdiği yoksulluktan, baskıdan ve işkenceden kurtulmak için, KKE, halkın ve gençliğin dinamik bir şekilde merkezinde yer alacağı mücadelesine bu yoldan devam etmektedir. Çünkü halkın ve gençliğin yaşadığı krizlere, savaşlara ve kapitalizmin barbarlığına karşı tek cevap, sosyalizmdir.