Ya sermayeden yanasın, ya işçilerden

Odysseass Roussos'un “Ya sermayeden yanasın, ya işçilerden” başlıklı yazısı 30 Mart 2013 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Son dönemde “işçi sınıfının”, onun hareketinin ve tarihsel görevinin ne olduğuna dair çok sayıda tartışma yaşanıyor.

Her türden teori, işçi sınıfının sürekli büyüyen bir güç olup olmadığını ve toplumsal ilerlemedeki tarihsel rolünü tartışıyor. Emek mücadelesi içinde ideolojik ve siyasi mücadele ihtiyacı, genellikle “birlik” adına sorgulanıyor.

Peki ama sendikal örgütleri domine eden bir “mutabakat” ve reformizm söz konusuyken, hangi birlikten söz edilebilir ki? “Gelişim toplumsal sınıfların çıkarlarına hizmet eder, ulusal bir amaçtır” ya da “iş dünyasının ve ulusal ekonominin rekabetçiliğiyle işçilerin sorunlarına da çözümler bulunacaktır” minvalindeki görüşlerin baskın olduğu bir emek hareketi güçlenebilir mi?

Kapitalist kriz söz konusu olduğunda bile, kapitalist düzenin işbirlikçisi sendika liderleri sürekli olarak krizin sebebinin üst düzey yöneticilere ödenen yüksek ücretler, kapitalizmin açgözlülüğü, neoliberalizm takıntısı, vb. olduğunu ileri sürüyorlar. Çözüm olarak kapitalizmin yönetilmesini sağlayacak, onu aklayacak ve boş yere “insanileştirilmesi” için çabalayacak ne olduğu belirsiz bir “yeni formülden” söz ediyorlar.

Bu görüşler, sektörel birliklerin ve Yunanistan ekonomisinin özel sektöründe çalışan işçilerin “Emek Merkezleri”nin (yerel sendika konseylerinden) de dahil olduğu Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (GSEE) toplantısı sırasında, Yunanistan’ın sendika bürokratlarının ağzından çıktı.

Öte yandan, Tüm İşçilerin Militan Cephesi (PAME) Nisan 1999’da 230 birinci dereceden sendikanın, 18 sektörel ve bölgesel sendika örgütünün ve 2500 seçilmiş sendikacının katılımıyla Yunanistan’da kuruldu. PAME o zamandan bu yana sermayeye, Avrupa Birliği’ne ve burjuva hükümetlerine karşı sınıf mücadelesi çizgisinde onlarca birinci dereceden sendikayı, sektörel birliği ve emek merkezini harekete geçirdi.

PAME içindeki güçler, her ne kadar özel (GSEE) ve kamu (ADEDY) sektörlerindeki sendika konfederasyonlarından ayrılmamış olsalar da, çalışmalarını bağımsız bir biçimde yürütüyorlar ve kendi yürütme organlarına sahipler. KKE’nin tam desteğini arkasına alan PAME, işçilerin çıkarları için mücadele etmenin, işveren-hükümet yönetimindeki sendikacılığa ve GSEE ve ADEDY’deki çoğunluğa karşı oluşturulan cephenin güçlendirilmesiyle doğrudan bağlantılı olduğunu söylüyor. PAME grev mitinglerinde ve eylemlerde kendi taleplerini ve amaçlarını ortaya koyuyor, GSEE ve ADEDY’nin işbirlikçi bürokratik liderliğine karşı, kendi militan eylemlerini düzenliyor. PAME güçleri, GSEE yönetiminde yer almıyor.

PAME’yi oluşturan güçler (federasyonlar, emek merkezleri, birinci dereceden sendikalar ve yüzlerce seçilmiş sendikacı) çok sayıda dürüst sendikacıyla birlikte yalnızca bu sürekli düşüşe karşı net bir tutum benimsemekle kalmadı, aynı zamanda da sendika hareketinin yeniden birleşmesi ve yeniden doğması, direnişinin örgütlenmesi ve ortaya çıkan savaşta sınıf çıkarları doğrultusunda birleşilmesi için de elinden geldiğince öncü bir rol üstlendi. Çağımızın güçlü sınıf mücadeleleri içinde doğan şu sloganı da benimsedi ve kararlılıkla destekledi: “Ya sermayeden yanasın, ya işçilerden.”

Kongrede söz alan PAME temsilcisi, işçi sınıfı hareketinin nasıl olması gerektiği sorusunu da yanıtladı:
• Sınıf eksenli, örgütlü, yani kapitalist işverenlerin, onların devletinin ve kanunlarının karşısında duran bir hareket.
• İşyerinde, sektör içinde, sendikalarda, sendika komitelerinde, mücadele komitelerinde iyi bir biçimde örgütlenmiş bir kitle hareketi. Demokratik ve kolektif bir biçimde hareket edecek sendikalar.
• Her türden hükümet ve işveren güdümlü sendikacılıktan bağımsız bir hareket.
• Yalnızca kısmi iyileştirmeler için değil, bütünüyle işçi sınıfının ihtiyaçları için mücadele eden bir hareket.
• Her bir ülkede aynı amaçlar için mücadele edecek enternasyonalist bir hareket.

KKE’nin desteklediği sınıf eksenli güçler bu kongrede yalnızca GSEE içindeki konumlarını korumakla kalmadı, aynı zamanda da oyların yüzde 22,2’sini alarak GSEE Ulusal Kurulu’na seçilen 10 temsilciyle (bir önceki seçimden 1 temsilci fazla) sahip oldukları konumu güçlendirdi. Bu, burjuva siyasi sisteminin KKE’ye karşı saldırıya geçme çabasında olduğu böyle bir dönemde, ülkemizin halk hareketi için umut verici bir sonuçtur.