Sistemin kokuşmuşluğu Lagarde Listesi’yle su yüzüne çıkıyor

Odysseas Roussas'ın “Sistemin kokuşmuşluğu Lagarde Listesi’yle su yüzüne çıkıyor” başlıklı yazısı 12 Ocak 2013 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Yunanistan, son günlerde televizyonların ilgisini “mıknatıs” gibi çeken yeni bir skandalla çalkalanıyor. Konu “Lagarde Listeleri”. İsviçre bankalarında gizli hesabı olan Yunanların bilgilerinin yer aldığı bu liste, şu anda IMF Başkanı olan eski Fransa Maliye Bakanı tarafından Yunanistan hükümetine iletildi, bu sayede vergi kaçakçılığı kontrol altına alınabilecek. Liste önce kaybedildi, sonra ise tekrardan bulundu. “Bulunan” liste Lagarde tarafından temin edilen orjinal listeyle karşılaştırıldığında, eski Maliye Bakanı, “sosyalist” Giorgos Papakonstantinou’nun yakınlarının isimlerinin listeden çıkarıldığı görüldü. Bu durumun ortaya çıkmasından sonra Papakonstantinou, PASOK’tan uzaklaştırıldı. Kendisi tabii ki yakınlarının isimlerini listeden çıkardığını inkar ediyor.

Mesele, üçparti hükümetinin (sağ kanat Yeni Demokrasi, “sosyalist” PASOK ve sol kanat “Demokratik Sol”) eski hükümet yetkilisini yargı önüne çıkarmak-Papakonstantinou’nun deyişiyle, günah keçisi yapmak-istemesi sebebiyle siyaset arenasında önemli bir yer tutuyor. Bu da ancak meclis çoğunluğunun onaylamasıyla gerçekleşebilir. Aynı zamanda SYRIZA ve “Bağımsız Yunanlar” gibi diğer muhalefet partileri ise, meseleyi siyasi mücadelelerinin ana hattına koyuyor ve PASOK başkanı E. Venizelos gibi eski hükümet yetkililerini yargı önüne çıkartmak istiyor. PASOK başkanı E. Venizelos, “Hükümeti düşürmek ve ülkeyi kaosa sürüklemek istiyorlar” diyerek SYRIZA’yı “siyasi maceracılıkla” suçluyor.

Gerçekte ise kapitalizmin krizini hükümetteki pozisyonlarıyla yönetmek isteyen SYRIZA gibi hükümet partileri, listelerdeki değişiklik skandalını meselenin vahametine karşıtlık üretmek şöyle dursun medyada bir çalkantı yaratmak adına kullanıyor. Birbirleriyle mücadele ediyorlar çünkü bütün partiler bu çürümüş sistemi kendi politik hatlarıyla “temizleyen” en kabiliyetli özne unvanını almak istiyorlar.

Ama bu meseledeki en önemli bakış açısı, bu partiler tarafından hala dile getirilmemiş durumda. Peki, bu nedir? Kapitalistler banka hesaplarıyla yurt dışında paralarını yabancı bankalara yasal ya da daha az yasal olan yollarla transfer edebiliyorlar. Her halükarda şurası gerçek ki, daha çok kâr etme isteğiyle hayatı insanlar için dayanılmaz kılan yerel burjuvazi yasalarıyla bunu yapma yetkisine sahipler. Bu paralar insanların alın teriyle kazandıklarından çaldıkları paralar! İşin esası, yurtdışındaki banka hesaplarının büyük çoğunluğu ve “kıyı ötesi bankacılığı” yapan firmalar büyük sanayicilerin ve gemi sahiplerinin, inşaat sektörü sermayedarları ve şirketlerinde milyonlarca işçinin çalışanın emeğini sömüren beş para etmez her türlü patron. Burjuva devletler ve Avrupa Birliği onlar için çalışıyor. Sosyal hizmetler özelleştirildi ve onların karı için ticari amaçlarla kullanılıyor, vergilendirme geniş kesimden insanların kanını emerken kapitalistler için azaltılıyor. Bu şekilde karlarını arttırıyor ve şirketleri başkalarıyla “rekabet” edebilir bir hale geliyor.

KKE özellikle bu ilişkiye dikkat çekiyor: “Lagerde listesinin aydınlattığı nokta Parlamentonun içinde ve dışında ne isterlerse yapabileceklerinin görülmüş olması.” Lagerde listesi ve daha birçok liste insanları sömürerek elde ettikleri varlıklarının yer aldığı banka hesaplarını gösteriyor.

Bu noktadan bakıldığında, insanlar bu sansasyonları boşverip bu olaya burjuvazi sisteminin kalbinden fışkıran bir çürüme olarak bakarlarsa onlar için yararlı olacaktır ve bu sistemin devrilmesi ihtiyacını göreceklerdir!