Adalet Bakanı’nın “ırkçılık karşıtı” bir yasa tasarısı hazırlama girişimi üç partili hükümet içinde sürtüşme ve anlaşmazlığı körüklüyor. Tasarının tam içeriği henüz halka açılmamış olsa da bir atmosfer yaratıldı bile, politik figürlerin ve burjuva yorumcuların demeçleri ve sızdırılan bilgiler aracılığıyla tasarının ne içerebileceği üzerine bir izlenim mevcut.
Demokrat sol diye anılan hükümet partisi sosyal demokrat PASOK ve “sol” muhalefet SYRIZA söz konusu yasa tasarısının geçirilmesinin ırkçı ve Nazi “Altın Şafak”la mücadele adına gerekli olduğunu ileri sürüyor.
Ancak gerçek şu ki yasa tasarısı hükümetin veya Yunan Adalet Bakanı’nın bir girişimi değil, “ırkçılık ve ksenofobinin belirli biçim ve ifadeleriyle ceza hukuku yoluyla savaşmayı” öngören, Yunanistan’ın ulusal mevzuatına dahil etmesi gereken AB Adalet ve İçişleri Konseyi’nin 2008/913 Çerçeve Kararı’nın neredeyse kopyalanarak uyarlanması.
AB mevzuatına göre soykırım suçunun, insanlığa karşı işlenen suçların, savaş suçlarının ve Nazizm ve faşizm suçlarınının önemini yadsıyan veya hafif gösteren herkes cezalandırılmalıdır. Ancak “faşizm ve ırkçılıkla savaşma”nın arkasında ideolojiyi, politikayı, hakim burjuva ideolojisine aykırı olan farklı düşünceleri kriminalize etme amaçlarını görebiliyoruz. Aslında dünya görüşünün ve ideolojinin kriminalize edilmesinin yolu açılmakta, sınıf mücadelesi görüşünün, burjuva ideolojisi ve politikasına, burjuvaya aykırı ideolojik-politik bakış açısının kriminalize edilmesi için potansiyel yaratılmaktadır. Günümüzde bu yasalar AB ülkelerinde komünist partileri yasa dışı ilan etmek, emek ve komünist hareketinin simgelerini yasaklamak, tarihin resmi (antikomünist) yorumunu halka açık biçimde sorgulayan komünist partilerin çekirdek kadrolarını yargı önüne çıkarmak için kullanılmaktadır.
Bu noktadan bakıldığında, bir yandan yasa tasarısına şiddetle saldıran, diğer yandan kaba antikomünizmini yoğunlaştıran KKE’nin (Yunanistan Komünist Partisi) yasaklanması gerekenler listesinde olmasını talep eden, işin özünde aldatıcı “aşırılıklar teorisini” yeniden gündeme getiren “Altın Şafak”ın tutumu anlamlıdır.
KKE yasa tasarısının bu süreçteki “incelikli” planlarını, tasarının emek ve halk hareketi için belirli tehlikeler taşıdığını vurguladı. Faşist-ırkçı ideoloji ve pratiğin ancak halk faşistleri ve ırkçıları her iş yerinde ve kalabalık mahallede yalnızlaştırdığında, işçi-halk mücadelesi güçlendirildiğinde ve faşizm-ırkçılığın kaynağı, yani sömürü düzeni hedefe konduğunda hakkından gelinebileceğinin altını çizdi. İşçi sınıfı ve örgütlü halk katmanları ekonomik ve politik gücü ellerine aldıklarında o da kendisini yaratan sistemle birlikte yok olacaktır.
Karditsa şehrinde konuşan KKE Merkez Komitesi’nin genel sekreteri Dimitris Koutsoumpas, “Irkçılık karşıtı yasa tasarısını bahane ederek anti-komünist zehirlerini yaymak için ortaya çıkıp amaçlarını çirkince sergileyen Yunanistan’daki aşırılıklar teorisinin yandaşlarına açıkça söylüyoruz ki Yunanistan’da KKE vardır ve KKE pişmanlık bildirilerinin altına imza atmaz. Tarih karşıtı aşırılıklar teorisini hayata geçirmeyi akıllarına bile getirmesinler. Çünkü onlarla yalnız KKE değil, KKE’nin tüm ülkede güçlü bağlarının olduğu halkın kendisi savaşacaktır.” diye uyarıda
bulundu.