Hükümet sevindiğinde halk dikkatli olmalıdır

Yunan hükümeti, Başbakan Samaras’ın krizin yönetilmesinde ABD’nin sağlamlaşan rolünü ve Yunanistan’daki halk düşmanı reformlar için aldığı teşvikleri kullanarak geçen hafta Washington’u ziyaret etmesi vesilesiyle bir coşku havası yaratmaya çalışıyor. Öte yandan bölgede yaşayan diğer halkların aleyhinde ve egemen burjuva sınıfının lehinde olan emperyalist planlara halkı angaje etmenin yollarını arayarak, Yunanistan’ın Akdeniz’i doğusunda “istikrarın kalesi” olduğu argümanını yaymaya devam ediyor.

Kendi adına ABD ise Samaras’nın Beyaz Saray ziyaretiyle Almanya ile rekabete girerek yeniden Yunanistan’da kriz yönetimine müdahil olma şansını yakaladı.

Başbakanın ABD’den talep ettiği ve karşılığını aldığı destek, hem ABD’nin hem de AB’nin, hükümetin halkı iflasa sürükleyen halk düşmanı önlemlerinin devam etmesinden yana olduklarını gösteriyor.

Bugün, açıkça halk düşmanı politikalara balans ayarı verdiği için Obama’nın “büyüme”ye ilişkin açıklamalarını ve Samaras’ın Obama ile görüşmesini destekleyenler ve halktan vampirlerin birinden(ABD) birini(AB) seçmelerini isteyenler Yunan haklıyla utanmazca dalga geçmektedirler. Bunun aynısı, kapitalizmin yönetiminde ABD’nin yayılmacı formülünün Almanya ve Euro bölgesinin kısıtlayıcı formülünden daha “halk yanlısı” olduğu yalanını ortaya atan SYRIZA gibi siyasi güçler için de geçerlidir. Aslında her iki formül de halkın bedelini ağır ödediği tek bir halk düşmanı anlayışın iki yüzü.

Gerçek şu ki, kriz ve borç yönetimi konusunda ABD ve Almanya gibi AB üyesi devletler arasında, sermayenin farklı bölmeleri arasında ortaya çıkan ya da çıkabilecek karşıtlıkların hiçbirisinin halkın çıkarlarıyla ilgisi yoktur, aksine bu karşıtlıklar krizi fırsata çevirecek olan sermaye grupları arasındaki rekabetten başka bir şey ifade etmez. Ayrıca bunlar elbirliğiyle halk düşmanı önlemleri hayata geçirmektedirler ve kapitalist gelişim, rekabet ve rant yararına bu önlemlerin devam ettirilmesini arzulamaktadırlar.

Şunu da belirtmek gerekir ki, Samaras’nın ABD ziyareti Yunan halkının ve bölge halklarının yeni ve daha büyük tehlikelerle yüz yüze gelmek üzere olduğunu gösteriyor. NATO çatısı altında Yunanistan’ın kayda değer bir oyuncu olarak alabileceği rolün keşfedilmesi, Akdeniz’in doğusunda ve Orta Doğu’da hazırlığı yürütülen emperyalist müdahalelere ülkenin aktif olarak katılabileceğinin sinyalini veriyor.

Ayrıca, ülkenin enerji kaynaklarının sermaye gruplarına devredilmesi ve Kıbrıs ile İsrail’in enerji alanında işbirliğinin teşvik edilmesi ülkeyi bölgedeki enerji rekabetinin içerisine daha fazla çekiyor ve Annan planı gibi ABD ve AB yararına yeni gerici planların hazırlandığı bir dönemde Kıbrıs meselesini daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.

Yunan halkı, bu gelişmeleri göz önünde tutarak, ihtiyatlı ve hazırlıklı olmalı. Ülkenin emperyalist planlardan geri çekilmesi için ve Suda da dahil Yunanistan’daki tüm NATO üslerinin kapatılması için mücadele etmeli.

Diğer siyasi güçlerin söylediğinin aksine, Yunan halkı için kurtuluş şansı emperyalistlerden birinden ya da diğerinden yana saf tutmaktan geçmiyor. Tekellerin egemenliği altında krizden herhangi bir çıkış yolu yoktur, bu yol yalnızca halkın kapitalist sistemden, AB’den, NATO’dan ve diğer emperyalist kurumlardan kurtulması ve borçların tek taraflı olarak feshedilmesi ve işçilerin ve halkın gücüyle tekellerin kamulaştırılması için Halkın İttifakı’nın verdiği mücadeleden geçer.