Geçen senenin fakirlik ve “zenginliği”

Odysseas Roussos'un "Geçen senenin fakirlik ve 'zenginliği'" başlıklı yazısı 29 Aralık 2012 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Birkaç gün içerisinde son bulacak olan bu yıl Yunanistan’daki işçiler için yoksulluğun artışta olduğu, hayat standartlarının düştüğü, kapitalizmin krizinin keskinleşmesi nedeniyle ve kapitalizmin kâr etmesini garanti altına almak ve krizin yükünü işçilerin omzuna yüklemek için alınan insanlık dışı önlemleri getirdi. Bir diğer taraftan ise bu yıl işçiler açısından “zengin” sosyal ve politik deneyimleri doğurdu.Yunanistan’daki işçiler ve insanlar onlarca grev, eylem, işgal ve daha birçok mücadele yöntemi uygulayarak merkezi sendikal yapıları domine edip uzun bir dönem boyunca haince yöneten reformist uzlaşmacı güçlere rağmen mücadeleci bir güç olarak Avrupa’da kendisini ortaya çıkarmayı başardı.

İşçiler bazı süresi uzatılmış grevler, ki bunlardan en bilineni neredeyse 9 ay süren “ Çelik Yunanistan” (Yunanistan’daki Çelik Fabrikalarında düzenlenen grevler) grevlerini hayata geçirdiler ve bu grevler işçilerin ulusal ve uluslararası boyutlarda maddi manevi dayanışma duygusunu yoğun bir şekilde benimsedikleri grevlerdi.

Bu mücadelelerin çok bilinmeyenlerinden biri Crete’deki geri dönüşüm tesisindeki işçilerin mücadelesi. İşçiler arasında Yunan, Bulgar, Pakistanlı, Afgan ve hatta bir Afrikalı işçi de bulunmakta. Bu işçilerin eğitim seviyesi oldukça düşük ve göçmenler Yunanca konuşmayı bilmiyorlar. Bu koşullar düşünüldüğünde bu mücadelenin örgütlenmesi bir çok yönüyle zorluklar barındırıyordu.

Grevden önce patronlar işçileri aşağılıyor ve onlara insani bir şekilde davranmıyorlardı. Aynı zamanda işten çıkarma gibi yöntemlere başvuruyorlardı. Yunan ve göçmen işçiler arasında farklılıklar ve ayrılıklar yaratarak oluşturmaya çalıştıkları yeni koşullar maaşları düşürmeden önce kontrolün kendilerinde olması girişimlerinden biriydi.

Patronların hükümetin yüzde 22’lik maaş kesintisini yüzde 32’ye yükselterek hayata geçirmesi bu sömürünün bardağı taşıran son damlası olmuştu. İşçiler kısa bir süre içinde Tüm İşçilerin Mücadele Cephesi (PAME) ile iletişime geçtiler ve genel kurul toplantısı yapılması, 4 Yunan ve 2 göçmenden oluşacak sendika komitesinin seçimleri için yardım istediler. 118 gün sürecek olan grevleri başlamış oldu ve bu grev zaferle sonuçlandı. Bu grev süresince işçiler birbirlerini kabul etiler ve bir aile gibi tek yumruk oldular kötü hava koşullarına ve çöplerin dayanılmaz kokusuna rağmen mücadele ettiler ayrıca fabrikanın dışında da patronların ve onların mekanizmaları olmadan iş arkadaşlarını tanıdılar.

Yunan ve göçmen işçiler hep beraber bu savaşı bitirdiler. O güne kadar hiç sendikal mücadeleye katılmamış olan işçiler sınıf merkezli sendikal mücadeleye, “birimiz hepimiz hepimiz birimiz için” sloganıyla sınıf mücadelesi içerisinde deneyimleyerek güç vermeyi başardılar. PAME’nin duruşu ve yaptıkları sonuca götüren bir rol oynadı bireysel ve kollektif anlamda sınıf birliğini geliştirdi ve işçilerle sosyal ve politik bağlar kurdu. Mücadele eden işçilerin kendileri de PAME olmasaydı bu mücadelenin başarıya ulaşmasının mümkün olmayacağını, irade koydukları sürece ne kadar güçlü olduklarını anladıklarını, kimin düşman kimin dost olduğunu farkettiklerini, “sensiz çarklar dönemez” sloganını gerçeğe dönüştürdüklerini aylarca süren grevlerinde gördüklerini ifade ediyorlar.

İşçiler değişmez bir miras olan bu militan tecrübeyle yeni yılda burjuva sisteminin Nazi Altın Şafak ile teşvik ettiği Yunan ve yabancı işçiller arasında ayrımcılığı ateşleyerek sistem içerisinde asimilasyonularını amaçlayan politikaları ayrıca sistemi alaşağı etmek isteyen ve kavgadan çekinmeyen “yenilenen sol hükümet” tarafından desteklenen “solcu” yöntemleri reddeden KKE’yi yalnızlaştırmaya ve daraltmaya çalışarak amaçladığı saldırgan hamleleri geri püskürtülebilecektir .