Barış ödülü yerine, sıkılmış limon ödülü

Odysseas Roussos'un "Barış ödülü yerine, sıkılmış limon ödülü" başlıklı köşe yazısı 15 Aralık 2012 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Nobel Barış Ödülü’nün AB’ye verilmesi gündeme damgasını vurmuştu. Tüm AB ülkelerinde binlerce işçi bu kararı nefretle karşıladı.

AB daha başlangıçta Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu ve Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak büyük sermayenin çıkarlarına hizmet etmek amacıyla kurulmuştur! AB üye ülkelerindeki işçi halkın sömürüsünü daha etkili kılmak ve Avrupalı tekellerin diğer tekellerle rekabet edebilmesini sağlamak için kurulan AB, irticai bir oluşumdur, bir kan emicidir, kurttur. 60 yıldır Avrupa halkının haklarını korumasından ötürü AB’ye bu ödülü layık görenler AB ülkeleri içerisinde 26 milyon işsiz olduğunu ve 124 milyon kadar kişinin (toplam nüfusun neredeyse %24’ü) yoksulluk sınırının altında yaşadığını unutmuş olmalıdır. Yunanistan’da bu rakam 1.5 milyona ulaşmakta ve ülkedeki işçi sınıfı gemi üretim endüstrisinin ve geleneksel sanayi sektörlerinin ülkenin AB’ye üye olmasına bağlı olarak harabeye çevrildiğine şahitlik etmektedir. Bu da “Avrupa’da insan haklarının” ne demek olduğunun acı bir göstergesi olmaktadır.

Belki de AB barışa yaptığı “hizmetlerden” ötürü ödüle layık görülmüştür, kim bilir. Avrupa Komisyonu’nun başkanı Jose Manuel Barros, AB’nin daha once birçok durumda yaptığı gibi sözde “uluslararası topluluğun” Suriye’ye askeri bir müdahale yapma çağrısında bulunmuş ve barıştan kastın ne olduğunu açık bir biçimde ortaya koymuştu.

Yunanistan’daki burjuva sınıfı ve temsilcileri ödülün kutlamasını yaptılar! Üç partili hükümette başbakanlık görevinde bulunan Samaras ödül törenine katılmak için Norveç’e gitmiştir.

KKE, konuyla ilgili olarak “Bu ödül, geçmişte ödülü alanlar ve gelecekte ödülü alacak olanlar için korku ve çürümüşlüğün resmidir. Bu ödülü verenler ve alanlar için de Brecht’in şu sözleri oldukça manidardır: “Köhnelik olarak gördüğüm bana yenilik gibi gelmişti bir zamanlar. Öyle bir yenilikti ki bu, daha önce kimsenin görmediği yeni koltuk değnekleri üzerinde durmaya çalışıyor ve daha önce kimsenin duymadığı bir çürümüşlük kokusu yayıyordu” açıklamasında bulunmuştur.

SYRİZA çıkıp bu durumla ilgili ne dedi? Açıklama şu: Bu ödül AB’ye verilmemeliydi, çünkü AB dünyanın her tarafında yaşanan temel gerilimlerden uzak kaldı. SYRIZA ne istiyor? AB’nin “küresel bir güç” olmasını ve “ödüle layık” olduğunu kanıtlamasını! SYRIZA kurda koyunun postunu isteyip istemediğini soruyor.

O halde soralım: İşçilerin maaşlarını, ücretlerini yağmalayan, kentli ve kırsal kırsal kesimdeki orta ve alt tabakalara saldıran ve saldırılarına hala devam eden ve işsizliği bu denli artıran AB’nin barışçı bir dış politika izlemesi mümkün müdür?

Lenin bundan 95 yıl once şöyle yazmıştı: “Hiçbir fikir dış ve iç politikanın birbirinden ayrı olarak ele alınması kadar zararlı ve hatalı değildir. Bu ayrımın doğurduğu korkunç hata savaş sırasında daha korkunç bir hal alır. Burjuvazi de bu fikri desteklemek ve akla gtirmek için eline ne geçerse yapar.”

Alman Başbakanı Willy Brandt, Sovyet karşıtı Sakharov, komünizm karşıtı Walesa, cani Gorbaçov gibi burjuvazinin çeşitli temsilcileri arasında el değiştiren Nobel “Barış Ödülü” her geçen gün sıkılmış limon ödülünü andırmaktadır. Geçtiğimiz yıl Obama, bu yıl AB. Ödülü gelecek yıl NATO almazsa büyük bir sürpriz olur.