​Orta Doğu’da sürtüşme alanları: Filistin üzerinden

Geçen hafta ele aldığım konu, Orta Doğu’da sürtüşme alanları: İran, önemli bir sürtüşme alanıdır, ancak tek vaka değildir. İran üzerinde gördüğümüz sürtüşmeler bölgede bulunan diğer sürtüşme alanları ile birlikte ele alınmalıdır. Orta Doğu’da yansımaları görülen önemli gerilimlerin uygulama alanlarından bir tanesi de Filistin üzerine yapılan tasarımdır. Bugün bu konuyu ele alacağız.

Bu konuları irdelerken aklımızda tutmamız gereken önemli nokta şudur: Bölgesel düzlemde görünüm sunan sürtüşmeler esasında küresel düzlemde at oynatan sermayeler arasında yaşanan gerilimlerin yansımalarıdır. Bu gerçeği bilmekle birlikte, bununla yetinemeyiz; her gelişmeyi yakından takip etmek durumundayız.

Bu nedenle, geçen haftaki yazımın devamı niteliğinde, bugün, Orta Doğu’da en uzun süreli sürtüşme alanı olan Filistin-İsrail sorununa yönelik ABD yönetiminin hazırladığı, basına da kısmen sızdırılan, ‘Yüzyılın Barış Planı’nı (Sanırım Yeni İstikrarsızlık Planı demek daha doğru olurdu) inceleyeceğiz.

Trump yönetiminin ‘Yüzyılın Barış Planı’ adıyla, en azından iki yıldır üzerinde çalıştıkları ve bazı bölümlerinin basına sızdırılarak görücüye çıkarıldığı Planın tamamı büyük olasılıkla Haziran ayı içinde yayımlanacak. Muhtemelen şimdilik tarafların tepkilerini ölçmek için Planın bazı bölümlerini basına sızdırdılar (HaYom gazetesi planın büyük bölümünü yayımladı).  

Planda neler var?

Bağımsız bir Filistin devleti öngörülüyor mu? Sözü edilen planın basına sızdırılan bölümlerinde ‘Yeni Devlet’ten mi söz ediliyor? Yeni sınırlardan söz edildiği bir gerçek ama yeni devlet ne anlama geliyor, tartışmalı. Gazze şeridinin Sina yönünde, Mısır’ın aleyhine, bir miktar genişlemesi öngörülüyor. Batı Şeria’da İsrail’in uluslararası hukuka aykırı açmış olduğu Yahudi yerleşim bölgeleri dışında kalan fakat Kudüs’ü kapsamayan Filistinli Arapların yaşadığı bölgeler güya ‘yeni’ Filistin devletinin parçaları.

Fakat bütün olarak bağımsız bir Filistin devletinden söz eden yok.

Planı sahiplenenlerin Mısır yönetiminden bekledikleri şu: Gazze şeridini Sina’ya doğru uzatıp Filistinli göçmenlere yeni yerleşim alanı sunması; toprak vermesi. Lübnan, Ürdün ve bölgenin diğer yerlerinde mülteci olarak yaşayan, 1948, 1967, 1973 savaşlarında zorunlu göçe maruz bırakılan Filistinli mültecilerin geri dönüş talebi ve toprak sorununu Mısır üzerinden çözmek istiyorlar. Yine bir emperyalizm klasiği: başkasının toprağı üzerinden pazarlık üretmek…

Buna karşılık Mısır’a 16 milyar dolarlık yabancı (Suudi Arabistan tarafından) sermaye yatırımı yapılması öneriliyor. Bu fikir damat Kushner’in Suudi veliaht Selman oğlu Muhammed ile kurduğu ilişkinin ürünü. Elbette Mısır’ın bunu kabul edeceğinin garantisi yok; ama yine de denemeye değer buldukları anlaşılıyor.

Böylece 1948’den bugüne çözülemeyen Filistinli mülteciler sorunu çözülmüş olacak!! Alıcısı varsa buyursun…

Şaka gibi… Ama değil. Emperyalizmin şakası olmaz. Akla ziyan teklifleri rasyonelmiş gibi sunup bunu etrafa yayacak organik kanaat önderlerini bulmakta zorlanacağını sanmam.

Damat’ın parlak fikirleri çok; Filistinlilere ‘Yeni Devlet’lerini kurabilmek için 5 yıl içinde harcanmak üzere yaklaşık 30 milyar dolarlık yatırım ve/veya kredi sağlanacağını, bunun yüzde 20’sinin ABD, 10’unu AB, 70’inin ise petrol zengini Arap devletler tarafından (adil olmak için petrol üretim oranlarıyla doğru orantılı!) karşılanacağı da duyuruldu. ABD yönetimi resmi başkanlık ofisinde yapılan bir duyuruda Bahreyn’de 25-26 Haziran’da ‘Refah için Barış’ başlıklı bir toplantı yapılacağını duyurdu; galiba bağışın nasıl toplanacağını konuşacaklar…

‘Yüzyılın Barış Planı’nda daha neler var, neler! Filistinlilerin ‘Yeni Devleti’nin güvenliği İsrail yönetiminin şefkatli ellerine bırakılıyor. Eğitim dışındaki bütün sorumluluklar ve mali külfet İsrail yönetimine yükleniyor. Filistinliler güvenlik için harcama yapmasınlar, bütün sorumluluk ve mali külfet İsrail tarafından üstlenilsin, deniyor. Ne büyük fedakârlık!

Plana göre Batı Şeria’da bir Filistin devleti olmayacak, ama burada yaşayan Filistinliler haklarını en gelişkin haliyle kullanabilecekler! Hangi hak mı? Önerilenleri üst üste koyduğunuzda ne kadar zorlasanız da azınlık hakkından öteye geçmiyor.

Filistin’de Filistinlilere azınlık hakkı… Bu kadarı da ayıp demeyin; bunu emperyalizmin nimetlerinden sayacaklar çıkabilir!

Kudüs’ün statüsü mü? İsrail ve ‘Yeni Devlet’in başkenti olacak, fakat bağımsız bir Filistin yok!

Trump İsrail’in başkentini, bütün uluslararası hukuk kuralları ve BM Güvenlik Konseyi kararına aykırı olarak, Tel Aviv’den Kudüs’e taşımıştı; şimdi Kudüs’ün bölünmüşlüğünü ortadan kaldırarak BMGK kararını ve Filistinlilerin taleplerini kadük hale getirmek istiyor; istikrarsızlıktan başka şey üretmez.  

Plan’a göre Gazze şeridinden Batı Şeria’ya geçişi sağlayacak 30 metre yükseklikten geçen otoyol inşa edilecek; böylece Filistinliler bölünmemiş olacak. İki halk arasında temas olmasın diye Filistinlileri asma-karayolu üzerinden geçirecekler.

Filistinliler nasıl olsa azınlık haklarını sonuna kadar kullanacaklar! Daha fazlasına gerek yok!

Filistin sorunu hangi ara bu kadar kötüleşti? Nasıl oldu da bugün ‘Yüzyılın Barış Planı’ iki devletli çözümü bile çok görür hale geldi?

Bu sorun dinî, etno-politik hakların genişletilmesi veya daraltılması ile çözüme ulaşacak bir mesele değil. Filistin ve İsrail halklarının geçmişten günümüze sahip olduğu mülkiyet hakları özel mülk veya cemaat mülkü olarak kaldığı sürece aralarındaki kavga tükenmez. Bütün mülkiyetler ve özellikle üretim araçları toplumsallaştırıldığında varlıklar çatışma alanı olmaktan çıkarılabilir. İnanç sistemleri (Musevi, İsevi ve İslam) için vazgeçilmez öneme sahip “kutsal” alanlar müze haline getirilerek çatışma alanı olmaktan çıkarılabilir, aksi halde önü alınamaz sürtüşmeler devam edecektir.

Filistin ve İsrail halkları ancak alternatif bir sistem içinde çelişkilerini dinî ve etno-politik düzlem dışına taşıyabilir, böylece emekçiler arasındaki dayanışma için yeni bir başlangıç olabilir.

Kapitalist-emperyalist sistem içinde çözüm önerisi iki devletli çözümden azınlık statüsüne…

Kapitalist-emperyalist sistem kendi bekasını var olan sorunların dönüştürülmesine, genişletilmesine, yaygınlaştırılmasına bağlamış durumda…

Trump yönetimi Filistin-İsrail arasındaki sürtüşmeleri İran’ı kuşatmak için Rusya’ya ve Çin’e, gerekirse çatışma alanlarını genişletir, seni yorarım mesajı vermek için de kullanmak istiyor.

Son günlerde Putin İran’a ‘ben itfaiyeci değilim’ demiş; yorgunluk ifadesi.

Çin ve Rusya Libya’da kuyruk kıstırıp alanı boşaltmışlardı, İran konusunda aynı tutumu sergilemeleri mümkün mü? Hiç sanmam. Burada sürtüşmenin ötesinde tepişecekleri ortada.

Suriye’nin yıkımı, İran’ın kuşatılması, Irak’ta dinî, etnik-politik denge unsurlarının araçsal hale getirilmesi, İsrail’i güçlendirmek için Filistinlilerin azınlık haline getirilme tasarısı ve diğer benzer durumların hepsi emperyalizmin oyun konuları ve sahalarıdır. Bu sahadan sağlam çıkış alternatif sistemin inşası ile mümkün olabilir, eski politikaların nakaratı kısır döngüyü yinelemekten öteye götürmez.