Hükmen mağlup şarkılar: Gangnam Style

Gangnam Style şarkısını ilk kez duyduğumda hemen aklıma şimdi yayında olmayan popüler bir dizi geldi: Avrupa Yakası. Ardından da karakterleri itibarıyla onun devamı gibi görünen Yalan Dünya…

İki nedenle… İlki, hikâyelerinin şaşılası derece aynı oluşuydu. Her ikisi de kendilerini bütünün uzağında ve üstünde gören bir profilin yoğunlaştığı semtte geçiyor ve paçalarından snopluk akan bu zibidilerin aşırı karikatürleştirilmiş hallerini yansıtıyor, eleştiriyor ya da eleştirmeye çalışıyordu.

İkincisi, zorlama komiklik faktörü o kadar önüne geçiyordu ki her şeyin, burada dalga geçmekle eleştirmek arasındaki çizgi kayboluyordu. Eleştirinin geri planda kalışı, ürünü kaçınılmaz olarak eleştirilen dünyanın ayrılmaz bir parçası, hatta besleyicisi haline getiriyordu.

Gangnam, Güney Kore’nin Seul kentinde topu topu 40 kilometrekarelik bir semt. Bizdeki muadili biraz Nişantaşı, biraz da Cihangir. Şarkıyı söyleyen altı albümü geride bırakmış, ama arzuladığı şöhreti bu şarkıya değin yakalamayı başaramamış bir pop şarkıcısı olan Psy (gerçek adı Park Jaesang), buralardan yetişmiş bir zengin çocuğu. Baba parasıyla Amerika’lar görmüş, Berklee’ler okumuş… Bu şarkıyı yapmak konusundaki tek amacı da, artık birbirlerine benzedikleri için pişti olmayı tiksintiye tahvil etmiş liberal dünyanın post-modern palyaçolarını hicvetmek.

***

Gelin görün ki, şarkının kısa sürede yakaladığı şöhret Psy’a gerçek maksadını unutturmuş maksadını aştıkça keyfi yerine gelmiş, keyfi yerine geldikçe, şarkının gerçek maksadı hükmen mağlup olmuş. Popüler kültüre hükmen mağlup tek şarkı Gangnam Style değil, şüphesiz. Bir iki örnek vermek gerekirse…

Eğlence partilerinin vazgeçilmezi, en fazla hoplatanlarından, tatil köyü diskolarının favorisi Give Me Hope Jo’anna… Eddie Grant’ın 1987 tarihli şarkısı, Joanna adlı kadına yazılmış bir ilanı aşk değil. Güney Afrika’da bir şehir olan Jo’annesburg hakkında. Irkçılık karşıtı pop melodili şarkı, ne zaman nerede çalınırsa çalınsın, mütemadiyen gerçek içeriğinin dışında algılanır, kendini kaybetmeye teşne bar müdavimlerinin hoplayıp zıplamasıyla karşılanır. Mustafa Sandal’ın alamadığı izinle yaptığı eller havaya kavır ve Dolapdere Big Gang’in göbek havalı yorumu ayrı muhabbetin konusu.

Bir başkası yine seksenli yıllarda dans pistlerini coşturan Nena şarkısı “99 Luftballons”. Kafa sallatan, kalça oynatan gitar ritimlerine karşın, dönemindeki nadir protest şarkılardan biri bu. Şarkı, Nena’nın solcu gitarcısı Carlo Karges tarafından 1982 yılında Batı Berlin’deki bir Rolling Stones konserinde husule gelen bir samimiyetsiz ve politik bilinçsizlik ürünü söyleme karşı verilmiş tepkinin sonucu.

Majör ya da minör bir örnek de bizden: Baba Zula’nın “Üç Oyundan On Yedi Müzik” adlı albümündeki bir şarkı. Sözleri Perihan Mağden tarafından yazılan Babasız Kızlar Balosu adlı şarkı eski Türk ezgilerini oryantal ve arabesk senteziyle sunduğu için bir yanda çalındığı barlarda göbek atarak karşılanmış, öte yanda da şarkının satırlarının yazarı tarafından acısının eğlenceye dönüştürülmesi argo bir ifadeyle yadırganmıştı.

***

Bu arada bu yazıyı nasıl bağlamalı diye düşünüyordum ki, Radyo Eksen ekibi “Mühim Günler Ajandası” adıyla bir defter neşretmiş ve bununla ilgili bir mailing yapmış. “Vergi ödemesinden bana ne, bana Glastonbury’nin tarihi lazım! diyorsanız” diyor bu mesajda… Valla kusura bakmayın, Türkiye’de yaşıyorum ve vergi mükellefiyim, üstelik çoluk çocuk sahibi bir aile sahibiyim. Glastonbury’nin tarihinden bana ne, bana vergi ödemesinin tarihi lazım…

Popüler kültür bunun adı ne iyilik bir işe yarıyor, ne de eleştiri… Sonuçta hükmen mağlubuz…

[email protected]