Deniz Pınar Harikalar Diyarı’nda

Seksenli yılların tam ortası… Yerli plaklar kıymete binmemişti henüz şimdi uğruna 500 liralar 1000 liralar dökülen Erkin Koray’lardan Barış Manço’lardan 10 tane götürseniz yerine bir Deep Purple plağını zor alırdınız. İnternet yok, dergi, kitap ya da televizyon da yok biz Punk’ı öğrendiğimizde İngiltere’de çoktan bitmişti.

Şehrin rokerleri Beyazıt Meydanı’nda toplanıyor Pazar günleri, kurulan eskici tezgâhlarını didiklemek, sevdiği toplulukların plaklarını bulmak maksadıyla. İşler maksadını aşınca kendiliğinden kurulmuştu Hayali Olağan Şüpheliler Derneği.

Zihni’si, Fahri’si etrafında toplandığımız tezgâhlar arasında bir tanesinin sahibi kısa bir süre sonra adeta derneğin lokali gibi kullanılacak olan yerin sahibiydi: Deniz Pınar…

Beyazıt günlerindeki ortağı Gökhan ile bir yerlerden plak aldıktan sonra (ikisinin de satıcı değil, koleksiyoncu yanı ağır bastığından) paylaşmak için yazı-tura atıyorlardı. Gökhan yıllarca Yes’in solisti Jon Anderson’ın “Olias Of Sunhillow” plağını arıyor, yana yakıla “getirene 10 plak vereceğim” diyordu. Deniz’in ise en kıymetlisi Leonard Cohen oldu o dönemde.

***

Son derece uyumlu ve alçakgönüllü bir karakter Deniz, sessiz sakin Küçükçekmece’den geliyor, mütevazı orta gelirli bir memur ailesinin çocuğu, baba TEK’ten emekli. Snoopy’nin sahibi Charlie Brown kadar nahif ve sevimli, Tenten’in gemici dostu Captain Haddock denli sempatik.

Beyazıt’tan sonra Tünel Galip Dede yokuşunda, Agâh’ın (Karaburçak) Karma Sahaf adlı dükkânında bir köşeyi ve ipe dizdiği plaklarla vitrini kaplıyor, ardından “ben bir dükkân buldum, izninle kaçıyorum” deyip, o efsane hana geçiyor, gençliğimize unutulmaz bir biçimde kazınan Narmanlı Han’a. İstanbul yeraltı camiasının ev sahipliği bu adımla atılıyordu.

Çekirdek 5 – 10 kişinin toplaşmasıyla filizleniyor Narmanlı camiası. Ardından herkes yakın çevresindeki plak toplayan, alternatif kültüre meraklı tanıdıklarını çağırıyor ve derken içinden 150 – 200 kişinin geçtiği bir trafik oluşuyordu.

Burada toplanılmasının ilk nedeni, Deniz’in verici kişiliğiydi şüphesiz. Trafik polisimiz olarak son derece cömertti, tanısın tanımasın gelen herkese ikram edeceği bir votka-portakalı her daim tezgâhının altında bulunurdu. Dostluk arkadaşlık ilerlemişse, muhabbet Cumhuriyet Meyhanesi’nde sürer, gece sonunda “ben nasıl olsa kazanıyorum” der, hesabı bizim gibi öğrencilere ödetmezdi. Madden manen sosyalist mizaçlıydı.

Muhabbet daha da uzamışsa, Murat Ertel, Ece Ayhan gibi müzisyen ve sanatçıların da uğradığı Kazancı Yokuşu’ndaki evine davet ederdi.

***

İkinci neden de tabii ki büyüleyici cazibesiyle Narmanlı Han idi. Alis’in Harikalar Diyarı’na girişi kadar etkileyici uzunca bir kemerin altından geçtiğinizde sizi koca bir avlu ve ucundaki Beyoğlu 2. Noteri karşılardı bir de sayamayacağınız kadar çok kedi.

Sağda üç basamakla tırmanılan çay ocağı ve yanındaki tuvalet ise bizi aradıklarımızı bulacağımız hedefe yönlendirirdi.

Bir de sakinlerini saymalı! Heykel sanatçısı Namık (Denizhan) Hoca’nın Deniz’in dükkânının karşısında bir atölyesi, içinde de Deniz’in her görüşte korktuğu bir Kuzgun Acar heykeli vardı.

Kült figür Meral Hanım unutulmaz. Fellini filmlerinden fırlamış gibi görünen, boyalı tırnaklı, gotik makyajlı bu iri kadın aslında pamuk gibi bir kalp taşırdı bir de handaki ellinin üzerinde nüfusa sahip kedilere her gün Balık Pazarı’ndan kilolarca ciğer.

Narmanlı hepimiz için (oksijen dolu) bir yeryüzü sığınağıydı. Sekiz metrekare yerde toprak bereketliydi, işler yolundaydı Deniz’in kalburüstü müşterileri bir yana, bir de başka bir yerde asla göremeyeceğiniz enteresan müdavimleri başka yana. “Stereo-mono-kimono” diye bağıran Ermeni asıllı seyyar satıcı Yamamoto’sundan herkesin muhabbet kaynağı İgor Murat’a gençliğini punk Londra’sında geçirmiş Kemal X’ten gitar fetişisti Apaçi Ayhan’a fanzinlerin kanaat önderi MondoTrasho Esat’tan, şair Özdemir Asaf’ın oğlu Etkin’e bildiğimiz asker tanımlarına ezber bozduran gemi mühendisi Yüzbaşı Alphan’dan, sadece Led Zeppelin ve Jimmy Page kayıtları toplayan Doktor Yaşar’a sayısız Loser cirit atmaya başlamıştı kısa bir süre sonra handa.

Önüne geçilmez bir hızla kalabalık artıyor, farklı çevrelerin ilgisini çekiyordu handaki bu hareketlilik. Ziyaretçileri arasında Enis Batur, Giovanni Scognamillo, Gökhan Akçura, (Nejat Uygur’un diğer iki medyatik olanlarına benzemeyen oğlu) Kemal Uygur gibi isimler bulunuyordu.

***

Neredeyse (hem insan hem nesne olarak) tüm malzemenin toplandığı ve paylaşıldığı ortak havuzda, yiyeceğin içeceğin kimin tarafından ödendiğinin sorulmadığı bir komünde, sanki kapitalizm içinde sosyalizmde yaşıyorduk.

Herkes plağını, kasetini, kitabını, ıvır kıvırını, derdini, neşesini ona getirir, işine yarayanı götürür, bıraktıklarıyla başkalarının derdine deva olurdu.
Bir kuşağa plakları, kült kitapları ve fanzinleri sevdirmişti Deniz. Olmayan bir örgütün merkez hücresi, hayali bir derneğin lokaliydi adeta. Bir dönem tüm alt kültür ürünleri buradan gidiyordu meraklısına dense yalan olmaz. Kültür işlerini bir hayır gibi görüyor, edindiği kitapları, ansiklopedileri fotokopi ile çoğaltıyor sadece maliyetini alarak isteyenlere dağıtıyordu.

O vakitler daha bir takıntılı olduğum David Bowie, Lou Reeed, Iggy Pop ve Brian Eno (neredeyse tüm albümlerinin) plak arşivini bu dergâhtan edinmiştim, öğrenci harçlığından artan komik paralara.

***

Ancak hanın sahipleri olan Erzurumlu ailenin oraları satma planları gelip çattığında, Deniz dükkânı tahliye etmek zorunda kalarak Atlas Pasajı’nın üst katına göçtü. Bu zaman zarfında DJ’lik yapmaya başladı Peyote, Arka Oda gibi yerlerde. Çalarken en tuhaf konseptleri icat ediyor, bu setlere ucube ötesi parçaları yerleştirmekten çekinmiyordu.

Kısa bir süre sonra, dışarıda hızla değişen, kötüleyen hayata küstü Deniz yitip giden insani değerlere üzülüyor, yeni alışkanlıklara ayak uydurmak istemiyordu. Uzun yıllar boyunca inzivaya çekilmişçesine baba evine döndü.

Bir alt kültür yuvası olduğu günlerde Narmanlı Han’a ne nedenle olursa olsun ayak basmış herkesin Deniz Pınar’a maddi manevi borcu vardır, öyle ya da böyle hem de ödenmesi kolay olmayan bir biçimde.

Bu konuda bir fırsat var şimdi, zira Deniz Kitabevi yıllar sonra yeniden yola koyuluyor sanatçılara ev sahipliği yapan bir binada…

[email protected]