Bitmeyen deniz köklerimiz: Rez Abbasi

Adamın adı Rez Abbasi. Ne uzun boylu, ne yakışıklı hafif balıketi, biraz kara. Sempatik yüzüne oturan kalın kemik çerçeveli gözlüğü batılı tarafının emaresi. 1965 yılında Pakistan Karaçi’de doğmuş, henüz bir bebekken ailesinin kollarında Amerika’ya göçmüş. Önce yerleştikleri Los Angeles’da büyümüş yaşı kemale erdiğinde de New York’a göçerken takvimler 1987 yılını sayıyormuş.

Güney Kaliforniya Üniversitesinde ve Manhattan Caz Mektebinde okumuş, ama bizim Amerika’ya müzik eğitimine giden zengin çocuklarına hiç benzememiş. Nereden geldiğini, kim olduğunu hiç unutmamış geçmişini inkâr etmemiş. Sonradan görme kompleksine yakalanmamış, suni batılı olmamış, batılı taklidi yapmamış, snoplaşmamış.

Rez Abbasi çok iyi bir gitarcı yanı sıra besteci ve yapımcı. Seksenli yıllarda bolca rastlanan apolitik, entegre, hatta muhafazakâr ve gerici müzisyen dalgasına karşı, tepki olarak ortaya çıkan bir kuşağın müzisyen dünyasındaki temsilcisi. Bu Amerikan sanatsal caz formu üzerinde iz bırakmaya niyetli bir eğilimin mensubu.

Görüntüsü sınırsız bir güven ortaya koyuyor. Ciddiyet duygusu ile mizah tam da olması gereken miktarlarda buluşmuş. Yetenekli, bitip tükenmek bilmeyen fikirlerle donatılmış, sürprizlere açık bir kişilik. Doğudan batıya giden, doğudan batıyı çalan müzisyenler arasında benzersiz. Artık karşısında kabul görmediği kurum, ceketinin düğmelerini iliklemeyen sanatçı yok. Kazandığı saygınlık bileğinin hakkıyla gerçekleşmiş.

Mümtaz olduğu kadar da özgün bir kişilik Abbasi. Tabii bunun bazı büyük caz müzisyenlerinin ayak izlerini takip etmeden vücuda geldiğini söyleyemeyiz gelenekten saydırırsak bu iş John Coltrane, Duke Ellington ve Dizzy Gillespie’ye kadar uzanır. Daha modern zamanlardan ise Pat Metheny, Bill Frisell, Allan Holdsworth ve David Torn etkileri taşıyor. Tüm benzerliklerine karşın, onu diğerlerinden ilk notadan itibaren ayıran bir müzik anlayışı var.

Sahibi köpeğine mi, köpeği sahibine mi benzer? Köpeğe ve sahibine göre değişir, ama Abbasi’nin caz müziğine benzediği tartışma götürmez. Kanıtı lütuf dolu tekniği ve coğrafi ve müzikal sınırları ortadan kaldıran çokgen sesleri. Benzersiz yapılandırılmış orijinal kompozisyonları, takdire şayan bir incelik ve yetenek kumkuması bir beceriyle hedefe ulaşıyor.

Abbasi’nin albümleri Qawwali ile caz müziğini harmanlayan organik, özgün bir yaklaşıma sahip. Her daim küresel tabanlı bir cazı hedefliyor. Etnik kökeninin müziğe yansımasında ise hiçbir avamlık yok.

Örneğin sondan bir önceki “Natural Selection” albümünde, melodik ve armonik değişikliklerle bizi mistik nehirlerde kültürler arası yolculuk yaptıran bir dünyaya davet ediyor Abbasi. Bu albümdeki Nusrat Fateh Ali Khan yorumu “Lament”in gitar solosuyla, Gary Burton’ın 1974 tarihli “Ring” albümündeki “Unfinished Sympathy” parçasının Pat Metheny’ye ait gitar solosu ruh ikizi.

Mısır, Hindistan ve Çin gibi eski medeniyetlerin kültürüne ilgi duyan Abbasi, dünyanın tarihini yeniden keşfetmemize yardımcı oluyor adeta. Bir yanıyla alabildiğine batılı formlarla dolu müziği ama iki dünya arasındaki ilişkiler bakımından sonsuza dek laik.

Son albümü “Suno Suno” ise genç modern cazın bir rüya takımını ikram ediyor hepsi yarı birer yazının konusu olmaya layık piyanist Vijay Iyer, saksofoncu Rudresh Mahanthappa, basçı Johannes Weidenmueller ve davulcu Dan Weiss.

Henüz bazıları tarafından keşfedilememiş bir mücevher olduğunu iddia etmekte hiçbir beis yok, Abbasi’nin. Ancak şunu iddia edebiliriz keşfederseniz pişman olmazsınız.

[email protected]