"Sandıktan Prezervatif Çıktı"

KENTİN SESİ - ANKARA yazıları

Daha mı az önemliydi prezervatif, Tayyip Bey'den,Bahçeli'den ne bileyim Baykal'dan? Peki Karayalçın ya da Gökçek kadar olsun hatırının olmamasına ne demeli prezervatifin?

Hadi Topbaş ile Kılıçdaroğlu'nu geçtik, seçim öncesinde ve sonrasında matbuatın hem yazılı hem de görsel olanının onları diline dolaması, yarışılan kentin azametine münasip düşüyor ancak, hani o ölçüde olmasa bile gece başlayıp sabaha kadar süren "seçmen ne mesaj verdi" başlıklı açık oturumlarda bir defa olsun prezervatifi ağızlarına almamalarına ne demeli?

Duvarda bir harita,haritada şabalak kırmızılar, veba sarıları, çığırkan yeşiller,asık suratlı kahverenkleri... Hem gündüz hem gece giyilebilecek bir model... Bedeni aşırı sarmalamayan seksapalitesi gizlenmiş bir elbise... Yanlardan gelen ince dar asklar sırtta çapraz oluşturarak omuz güzelliğini açığa vuruyor... Anvelap şeklindeki ön kısım ise, göğüs kısmı demek istiyorum şal ile kapatılmış, bana kalırsa ki kaldı, geçenlerde halk plajında tangayla yakalanan Cemil İpekçi'nin THY hostesleri için hazırladığı modellere benziyor Türkiye'nin seçim haritası.

Haritanın başındakiler "mesaj"ın derdine düşmüşler.

Halkın ne demek istediğinin kodlarını çözme peşindeler.

Çok açık halkımız devam dedi.

İşsizliğin en çok arttığı kentlere bakın. Halkımız devam dedi.

Örnek olsunher Daim Ayakta kalasıca Angara, Sahne Senin Canım İstakbul Bulsa, Kaçaeli, Takat, Yazgat, Sen Ne Yapsan Yeridir Çorüm, Anadolu Vaşağı Kayseli, Gözünün Yağını Yediğim K.Faraş, Seni Seven Aşık Ne Yapsın Sıyas, Şekeroğlan Koyna, Ceketim Dalda Asılı Kaldı Ş. ufra, Beş Minareli İblis, bu listeyi dilediği kadar uzatıp sündürmekte serbest olan sevgili sabırlı okur halkım, halkımız mesajıyla devam demiştir. Varsa bile kodu modu,o kodun, bu kodun ve modun açılımı bu kadar basit ve sadedir. Açılımı budur. Budur, devamdır... Yazdığım şehir adlarında da zerre kadar hata yoktur!

***
Osmanlıyı bilirsiniz. Bilirsiniz canım atalarımız olur! Eh.. Padişahın masrafı çok.Ne zaman akçeye sıkışsa salıyor fukara halka vergiyi. Ardından da çağırıyor vezirini,"hele" diyor "kolla bakalım kullarımı ne yaparlar, ne ederler, hayatlarından hoşuntlar mı?"

Vezir haber salıyor, görevliler oraya buraya seyirtip halkın davranışını gözlemledikten sonra verdikleri "davranış notunu" bildiriyorlar. Vezir de huzura çıkıp el bağladıktan sonra hal ve gidişi padişaha iletiyor: "Enflasyon verileri dışarıdan bakıldığı kadar kötü değil. Yüzde 245 artış gösteren Şevval ayı enflasyonu işlenmemiş gıdalar başta olmak üzere temel gıdalardaki fiyat artışlarının izini taşıyor. İşlenmemiş gıdalar Zilhice ayında yüzde 870 artmış. Bunun etkisi...şu.bu..Genel vaziyet: Gayet iyi...

Padişah bu... Akçeye sıkışıklığı bitmezki! Sal bir vergi daha... Vezir, görevliler, el pençe divan ve: "Tanımlı olan çekirdek enflasyon verileri elimin altında, buna göre aylık bazda yüzde 312'lik bir artış gerçekleşmiş. Yıllık bazda ise hesabı yapamadım, görüntüsü teğet gibi sanki ama Recep ve Şaban aylarında borsa endeksi, dolar kuru nötr bir görüntü çiziyor..o.şu.bu..Halk ise gayet memnun ve davranış notu: Ooo iyi, hatta bu defa pekiyi!

Padişah bu..Bir yanda karıları öte yanda oğlanlar, kızlar, damatlar eski kaşer peynirine de bayılıyor, ama pahalı! Akçeye sıkışıyor... Sal bir vergi daha!
Halk: Çok şükür! Durum: Pekiyinin yıldızlı olanından...

Yine akçe meselesi...Derken vezir divanda ama bu kez sözü başka makamdan, "Padişahım ben birşeye yoramadım, halk toplanmış kolbastı mı desem, çiftetelli mi desem yoksa teke zortlatması mı bilemedim, lakin pek iştahlı oynuyorlar" deyince amanı basıyor padişah "ilk ikisi neysem ne de teke zortlatması çok fena, başka birşeye benzemez" deyerekten eyvahlanıp halkın yakasını bıraktığı gibi tahtını kavuğunu da boşlayıp firar ediyor...

***

Seçim sonuçlarına bakılırsa bizim yakada hal ve gidiş "iyi", Teke Zortlatması uzak görülüyor.

Matbuat takımı harita başında kan-ter içinde şifre çözmek için debeleneceğine önüne düşen prezervatifleri masaya yatırıp, bu veri üstünden değerlendirme yapsa kırk yılın başında daha hayırlı bir iş yapmış olmaz mıydı?

Olurdu!

Olurdu da onlar, kamusal alanda kamusal bir masada bir değil, iki değil tam üç adet prezervatifle burun buruna gelen kamu görevlilerinin şaşkın şabalak hallerine kilitlendiklerinden esas olanı gözden kaçırmışlar.

Şöyle bir değinip geçip gitmişler zarflara! Peki ya mazruf? Belli ki gerekli itibarı görmemiş. Sanırsın davulcu osuruğu!

İstanbul Ataşehir'de açılan sandıkların birinden AKP-CHP ve MHP'ye "Evet" oyu basılan üç ayrı zarftan prezervatif çıktı ya, davulcu osuruğu muamelesi gören işte bunlar oluyor.

***

Bana kalırsa ki iş her zaman olduğu gibi yine bana kalıyor, burada, bilinçli, bilinçli olduğu kadar duygusal gerçekçi, gerçekçi olduğu kadar fantastik bir seçmen türüyle karşı karşıyayız!

Seçicimizin, seçim günü , bilinç ile bilinç dışındakini helezonik olarak sarmalayıp , düşsel dünyanın imgelerini yüklenip, herhangi bir moral ya da estetik ön-koşullanmaya bağlanmaksızın üç adet prezervatifi cebine koyduktan sonra salt sandığa düşüreceği izdüşüm için kahvaltı bile yapmadan kuyruğa girip, sabırla beklemesine ne demeli? Ben alkış tutmalı derim!

Siz de felsefe örüntüsü bu paragraf için birşey dersiniz artık!

Marchel Duchamp adında bir ressam vardı, "dı" diyorum çünkü kendileri bu dünyayı 60'lı yıllarda terketti, hani şu ünlü Mona Lisa tablosuna sakal bıyık takıp onu insan için çıkamaz hale getiren, sürrealizm denilen yolu tutmuş ressam, evet o şimdi mezarından kalkıp bizim seçmenin yaratıcılığının hangi sınırları zorladığını görse, piposunu şaşkınlıktan yutup , "bu ilginç malzemeyi tuval üzerinde denemek benim niye aklıma gelmedi" diye dövüneceğinden emin olabilirsiniz!

Bana kalırsa ki yine bana kaldığı anlaşılıyor, seçmenimiz bu zarif davranışıyla gergin geçtiği söylenilen seçimlere "hoş"luk katmakla kalmamış , hem sanat dünyasının "yaramaz çocukları" sürrealistlere yeni bir obje kazandırmış hem de siyaset erbabına,seçmene ve seçilene hayli anlamlı ve bu güne kadar hiç olmamış netlikte bir mesaj yollamıştır.

Biliniyor. Her seçim sonrasında seçim sonuçlarından bir mesaj çıkarmayı köşe yazarları iş edinmiştir. Köşe yazarları, mesajın kodlarının çözerler ve mesaj verenlerin okuyup hangi mesajı verdiklerini çözümlemelerine katkıda bulunmak gibi dünyanın en tuhaf işiyle kendilerini görevli addederler. Okuyan mesajcılar da "ha evet, tabi canım ben bu mesajı verdim, bak senin de şu mesajı verdiğin anlaşılıyor" deyerekten birbirlerine "hımm..." çekip kafa sallarlar.

***

Ben de prezervatifçi o zarif seçmenin yaratımı olan sürrealist tablonun kodlarını açımlamak cesaretini gösteriyor ve yazıyorum. Niye yazmayacak mışım!

Seçmenimiz, ki zarfı sandığa attıktan sonra ıslıkla oynak bir ege havası tutturduğu iddia edilen delikanlıdan kuşkulanıyorlar, bilinçaltındaki demokrasi denilen kaotik imgenin simgesi olan prezevatifi tamamen aklın denetimi altında zarflayıp yine tamamen aklın denetimi altında sandığa atarak, buraya yazmayı terbiyem gereği değil de sansürleneceğinden emin olduğum için uygun görmediğim bir "şeye" atıfta bulunmuş herkesi, "seçenin de seçilenin de seçiminizin de" deyerek Teke Zortlatmasında saf tutmaya çağırmıştır...

Ben mesajı böyle okudum ve safa girmek için yola çıkıyorum: Teyy,teyy,teyy...