İslamofobi nasıl yenilir?

Nihayetinde bir fikirdir. Her fikir gibi katılanı da olur katılmayanı da. Paris’te işlenen vahşi cinayetler sonrasında zaten var olan İslamofobinin yükseleceği tehlikesine çokça işaret edildi. Duyulan endişelere hak vermemek elde değil. Nicedir İslam karşıtı düşüncelerin yaygınlaştığını, düşünce çerçevesini aşıp eyleme dönüştüğünü izliyoruz basından. “Ne yapmalı” sorusu çokça sorulur oldu. Basının ezici  çoğunluğu; “ İslam dini barış dinidir ama yanlış yorumlayanlardan başımızı alamıyoruz, onlara gereken cevabı yine yüce kitabımız aracılığıyla vermeliyiz, Avrupalılar radikal İslamcılarla bütün Müslümanları aynı kefeye koyuyor, terör eylemlerinin Müslümanlıkla bir ilgisi yoktur”, veznini tutturmuş durumda.

Güzel…

Ancak, tamam, ben önemli değilim, kendimden vazgeçtim  ama, İslamofobi yolunda hızla yol alan  Avrupalıları bundan vazgeçirtmek  pek kolay görülmüyor. Adamların Orta Doğu haritasına baktıklarında gördükleri, ya da işittikleri, ya da okudukları şeyler  gözlerinin kirişinin kırılması için yeterli. Teve’yi açtıklarında Orta Doğu ile ilgili ilk duydukları “Allahu ekbar”. Bu iyi. Ne sakıncası olabilir ki. “Allah büyüktür”, buna iki tarafın da itirazı yok ama sonrası fena…Birbirlerini boğazlıyorlar…Yetmiyor, özel gösteri hazırlıyorlar. Kesip biçme işlemlerini  kayıt altına alıp belgesel kıvamında yayınlıyorlar.

Fobi, kişinin yaşamını olumsuz yönde etkileyen aşırı korku anlamında kullanıldığına göre; sabah akşam, çoluk çocuk, bu belgeselleri izlemek durumunda kalanların fobi oluşturması kadar tabii ne olabilir?

Hani şimdi  “fobi” dedik ya, bundan kurtulmanın yolu da, kişinin korktuğuyla yüzleşmesiymiş. Olur…Bu durumda İslamofobi hastalığına yakalananların “yüzleşmek” için öyle çok uzağa, Orta Doğu’ya  falan gitmelerine gerek yok, Akit gazetesinden  Abdurahman Dilipak’la yüz yüze  oturup yüzleşsinler bir daha kendilerine gelebilecekler mi görelim. Bizim Maraşlıların bir sözü vardır, ”korkudan aniden aklı tutuldu, aklını kaybetti”  anlamına gelmek üzere “ herifin aklı kerpti” derler. O hesap, aha şuraya yazıyorum bırakın Avrupalıları, bizim gibi şerbetli adamların bile kesinlikle aklı kerper!

Dilipak, yazılarını “selam ve dua ile” diye bitirir ya, bunu not edin bir kenarda bulunsun; en son şunları yazmış “Paris kıyamı” ile ilgili olarak :

“…Siz İsrail’e arka çıkmaya devam edin. Siyonistlere, Sisi’ye arka çıkmaya, Esad’a sesinizi çıkarmamaya devam edin. Komşuda pişer size de düşer. Ne demişler, 'Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste…;’ zulüm ile abat olunmaz, ’bu dünya etme-bulma dünyasıdır. Eden bulur…”.

Şöyle noktalamış: “Selam ve dua ile…”.  Yanılmıyorsam  “selam” Paris canilerine olmalı. “Dua”sı açık değil mi: eden bulsun!

Dilipak işte böyle fobinizi bir güzel  katmerleştirir!

Katiyetle söylüyorum  bu yüzleşme fikrini derhal aklınızdan çıkartın. Son derece  tehlikeli. Fobilerinizden kurtulmak adına yaptığınız bu masumane girişimin sonu kötü bir sürprizle bitebilir: Allahu ekbar!

Peki “Yüzleşmekte” kararlısınız. Yeni Akit’ten soyadı Yakışıklı olan Hacı’ya ne dersiniz…O zaman buyurunuz, yüz yüze geliniz, Dilipak yetmedi ya, bir de onunla yüzleşiniz:

“ Fransa’da 12 kişinin öldürülmesi yeni bir planın parçası değil, devam etmekte olan eski bir planın zinciri. Artık oyunları sinsice oynamıyorlar,çünkü görüyoruz! Bu sefer, gözümüzün içine sokarak,kulağımızın dibinde bağırarak yapıyorlar.12 ölü, bizim açımızdan bir şeyi değiştiremeyeceği için seviniyor değilim; ama bu ölümlere de üzülmek içimden gelmiyor…”

Alın size  Allahu ekbar!

Beni dinlerseniz yüzleşme fikrinden  vazgeçin.

Yüzleşerek islamofobiden kurtulamazsınız.

En iyisi  “genelge” isteyiniz!

Bu fikri aklıma  kırk yıllık bir arkadaşım soktu. “Elbette ilkin Tanrı’nın ikna edilmesi tabiidir” diye söze girdi. Ardından;  “Bunun için de öncelikle Tanrı’nın İslam alemine bir genelge yayımlanmasını kuvvetli bir şekilde niyaz etmelisiniz. Hassas zihinlerin bu fikrime kızıp şiddetle reddiye yazacaklarını hatta tehdit edeceklerini, daha az hassas olanlar ise genelgenin erişim ve dağıtım,ulaşım  sorunlarının nasıl aşılacağından dem vurup işi yokuşa süreceklerini bilmeme rağmen  fikrimde  ısrarlı olduğumu  belirtmek durumundayım. Bana kalırsa  meselenin çözümü bir yolunu bulup Tanrı’yı  genelge yayınlamaya ikna etmekten geçiyor” mealinde, aklı başında insanların  tuhaf bulabileceği uzun cümlelerle   anlatımını sürdürdü. Özet olarak,  Tanrı; uyulmasını emrettiği yasalarının  bütün mükemmelliğine rağmen değişik şekillerde yorumlandığına ve kimi kargaşalara neden olduğuna   ikna edilmeliymiş. Uygulamada ortaya çıkan eksiklik ve aksaklıkların önünü almak için bir genelge yayınlarsa sorun çözülürmüş. Bunun için de tıpkı yağmur duasına çıkar gibi  toplu genelge yakarışları düzenlenmeliymiş.

Evet, yüzleşerek kurtulamazsınız. Genelge fikri fena değilmiş gibi görünüyor. İsteyiniz!

Bana kalırsa en iyisi ayet ama artık bu imkansız. Bilindiği gibi peygamberlik zinciri sonlandığından  vahiy kesilmiş durumda. Genelge isteyiniz. Hiç yoktan iyidir. Yüzleşmeye kalkıp; yok Dilipak’mış, yok Hacı’ymış,Hasan’mış,şuymuş,buymuş… Yine de siz bilirsiniz ama az önce şuraya yazmıştım, hatırlatayım dedim: Allahu ekbar!

Selam ve duayla …