Ergenekon

KENTİN SESİ - ANKARA Yazıları

Eskiden ilk ve orta mektep çağlarında daha çok kız çocukları kilit altına aldıkları defterlere yazarlar ve yazdırırlardı. "Bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için..."

Başkalarının yazdıklarını da merak ettiğimden iki satır çiziktirmekle yetinmez yazılanları okurdum da.. Hatırat sahipleri, diğerlerini okumayacağıma dair yemin içirirlerdi! "Olur" der içerdim. İçerdim de ben yine bildiğimi yapardım.

Sonra ne oldu, ilk mektepte mahallenin hatıra defteri sahibi kızlarından biri diğer yazıcıların yazdıklarını okuduğumu, elimde olmadan biraz da "manidar"olarak söylediğim "mani"den çıkarmş ve bana küsmüştü... Ancak küsme nedenini arkadaşlarına izah ederken öne sürdüğü gerekçenin, okuduğum "mani" değilde, sapanla kuş avlamam olduğunu duyunca pek şaşırdığımı şimdiymiş gibi hatırlıyorum.

Konuyla hiçbir ilgisi olmayan yukardaki birkaç cümle, küsüşme nedenini merak edenleriniz olabilir diye şimdi kuracağım soru cümlesi ise halen süren merakımdan ötürü kurulmuştur:

O gün de sormuştum şimdide soruyorum sapanla kuş avlamayan çocuk nerede görülmüş!

Her neyse "mani" ve yanısıra yazılan şeyler bana epeyce gülünç gelmişti. Bu "mani"lerden biri aklımda kalmış olmalı ki arada mırıldanırken kendimi yakaladığım oluyor. O da şu:

Çikolata kağıdı

Birden aklım dağıldı

Uzaktan bir ses geldi

Sanki- Keriman- çağırdı

(Burada adı geçen Keriman bana küsen hatırat sahibi kızın adı.)

***

Keriman ile ilgili pek özel notlardan sonra sadede geliyorum. Aşağıda okuyacağınız "mani" bana aittir ve yazıya giriş için zorlandığım şu anda kolaylık sağlayacağı ümidiyle uydurulup araya sıkıştırılmıştır.

Eğer seviyorsan beni

Resim

Gönder

E mi..

Nereye diğe sorarsan

Eski adresi anımsa

Koşturma beni peşinden n'olur

Olmazlanıp zora koşma

Nasıl anlatsam sana baş harflere baksana!

***

Baş harflere baktığınızı varsayarak devam ediyorum, bunlar, kulağı çınlayasıca bizim Keriman'dan da saflar... Keriman'ın defteri en azından kilitliydi anahtarla açılırdı. Öte taraftan okunmayacağına dair yemin içtiriyordu ki bu dünyada "kolun bacağın burkulsun" öte dünyada da "kabir azabı" çekesin diye..

Bunlarda o da yok hatıratlarını, günlüklerini, yazmışlar okunsun diye bir köşeye bırakmışlar! Gelen okuyor giden okuyor. En son Mustafa Balbay'ın olduğu iddia edilen benim "hatırat" olarak adlandırdığım günlükleri çıktı piyasaya.. Balbay "bunlar gazete yazılarım için notlar, üstelik montajlamışlar, ayrıca ortada bir mahkeme var eğer bunlar delilse delillerin yayımlanması suç" diye dövüne dururken, yayımlandı...

Yayımlandı hem de adeta "Fihrist" li, "Dizin"li, "Kaynakçalı" olarak... İnternet ortamında basıma hazır kitap gibi dolanıp duruyor.

Baktım da bir tek bizim İttihatçıların reisi Talat Paşa'nın "önsöz"ü eksik!

Bu arada "Bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırıp darbe planlarımı yazma fırsatını verdiğin için sana sonsuz teşekkürler Mustafa.. " diye başlayan ve:

"Dağlarda kor kalmadı

Yürekte fer kalmadı

Daha yazacaktım ama

Bu sayfada yer kalmadı"

diye biten hatırat sayfasının altındaki silik imzanın açık kimliğinin tespiti için "Adli Grafoloji" dairesine gönderildiği, imza sahibinin bulunması halinde "çorabın sökülüp gideceği" yolunda adli makamlarca açıklamalar yapıldığı notunu sizlerle paylaşmalıyım.

Açıklamanın net ve anlaşılır bir lisanla yapılmamasını delillerin karartılmasını engellemeğe, imza sahibinin ve olası suç ortaklarının kaçmasına meydan vermemeğe yönelik zekice bir önlem olduğunu ve hak verilmesi gerektiğini, kendi aralarında konuşan duayen gazetecilere çaylakların "hımmm... hımmm" deye baş sallayıp katıldıklarını da ikinci bir not olarak sizlere iletmeliyim. İlettim.

***

Mustafa Balbay'ın evrak-ı metrukesi arasında bulunan ve "Daha yazacağı halde, sayfada yer kalmadığı" için yazamadığını kafiyeli bir şekilde belirten kişinin kimliği konusunda dinciler ve liberaller arasında yürütülen tartışma sürüyor.

Dinci münevverler, silik imzanın Resneli Niyazi'ye ait olduğunu iddia ederken "Dağlarda kor kalmadı"yla başlayan "mani" nin, İttihat ve Terakki yönetimince doğruluğu onaylanan Resneli'nin hatıratlarında da yer aldığı argümanına güveniyorlar ki, bunun epeyce sağlam bir delil olduğunu söylemeliyim.

Liberaller önce kendi aralarında, silik imzanın sahibi İzmir Suikastı davasında asılan Dr. Nazım mı, yoksa, Ermenilerce bir suikast sonucu öldürülen Bahattin Şakir mi tartışmasını yapmışlar, tartışma sonunda yayımlanan bildiride eğilimin Bahattin Şakir'e doğru olduğu anlaşılmıştır.

Eğilim belirlemede, Bahattin Şakir'in Ermeni Tehciri'nde oynadığı rol ile, 2007'de Malatya'da Zirve Kitabevi'nde üç Hıristiyan yurttaşımıza yönelik katliam arasında bağ kuran tarihçilerin sundukları delillerin ve Bahattin Bey'in herkesçe bilinen gaddarlığının etkili olduğu yayımladıkları sonuç bildirgesinde dip not olarak belirtilmişse de "bilinen gaddarlıklar" a ilişkin örneklemelerin olmaması nedeniyle tezin tutunacak dallarından biri epeyce zayıf, hani kırıldı kırılcak şeklinde ortaya çıkmıştır. Buna katıldığımı belirtmekte ben de bir sakınca görmüyorum. Belirtiyorum..

***

Şimdi işler karıştı!

Duyduğuma göre Mustafa Balbay Resneli Niyazi'nin 1908'de Abdülhamid'e baş kaldırıp dağa çıktığını, 1913 yılında öldüğünü Dr. Nazım'ın 1926'da asıldığını hiç yüzyüze gelmediğini savcılık soruşturmasında zor da olsa ikna edici bir konuşmayla kanıtlamış ama sıra Bahattin Şakir'e geldiğinde benzer şeyleri tekrar ettiği yani onu tanımadığını, hayatı boyunca bir defa olsun yanyana gelmediğini zaten 1922'de Ermenilerce öldürüldüğünü söylemişse de savcılık makamını bu defa ikna edemediği, basına sızan "Bahattin Şakir Aranıyor" haberinden anlaşılmıştır.

Şimdi işler karıştı dememin nedeni de budur!

Mustafa Balbay korkarım Bahattin Şakir'in ölüm ilamı gelinceye kadar hapiste bekleyecektir ki epeyce uzun sürer. Ayrıca sırada daha Talat Paşa'yla ilgili de sorguya çekilecek ki buraya yazıyorum ben bu davayla ilgili eblehlikler karşısında dışarıda olmama rağmen akıl sağlığımı yitirmek üzereyken o çıktığında tartışmasız İspanya kralı!

(Meraklısına not: Gogol, Bir Delinin Hatıra Defteri... Genco oynadı Sıradan bir devlet memuru platonik olarak aşık olduğu burjuva kızının bir asilzade ile evlenmesi üzerine kral olma hayalleri kurmaya başlar. Sonuçta delirir ve İspanya kralı olmuş bir halde akıl hastanesine kapatılır.)