Erdoğan'dan Baykal'a Gönderilen Mektubun Muhteviyatı

Sormayın nereden ele geçirdiğimi. Gazetelere içeriğe dair düşen yakıştırmalara da kulak asmayın. Mektup bendenizde ve kaynağını da açıklamak zorunda filan değilim. Aynen yayımlıyorum.

Canım ciğerim Baykal,

Sana “sen” diğe hitap etmemi samimiyetime yormanı özellikle rica ederim. Mektubuma “selamünaleyküm” diyerek de başlayabilirdim. Hatta başlamam da gerekirdi. Peki neden başlamadım. Bu bir soru değil. Cevap vermek için hemen atlama. Öylesine lafın gelişi işte.

Yüz yüze görüşme teklifime “şartlı evet” dediğin haberini duyduğumda aferini yapıştırdım. Hiç helal süt emmişle haram süt içmiş bir olur mu mealindeki ayet aklıma düştü. Yıllar önce o da, tıpkı senin gibi kuşkusuz sadece biçimsel manada, yüz yüze görüşme talebimi “şartlı” olarak kabül ettiğine dair notu komşunun Kuran kursuna giden kızı aracılığı ile bana iletmişti. “Hüsnü hat” sanatının yetkin bir örneği olan “kufi” tarzında yazılmış olan bu not çekmecemde halen hatıra olarak durur. O’nun şartı pek masumane idi, “yüz yüze ancak burkalı... Yani o burkalı... Ne gündü ama... Ya rabbim şimdi düşünüyorum da hay Allah, ne gündü Deniz’ciğim...

Her neyse özele girmeyelim.. Irak’a girelim... yani gelelim... Teskere meselesini çözdük sayenizde... Şu Beşir adamda akıl mı bırakır Allaseven... Bir yandan imefe heyetini ağırla, öte yandan bir dolu vıcır vıcır genç adam... Gaz da fayda etmiyor bunlara yahu... Allah seni inandırsın o sarkık bıyıklı emniyet şefi zamanında çıkarttığımızın, kullandığımızın diyecektim, nereden çıktı çıkarttığım yahu, şu Beşir de adamda akıl bırakmaz diyeceğim ama tekrar olacak. Olsun..

Beşir beni ha bire sıkıştırıp duruyor paketin içindekini millet merak ediyor açıp kurtulalım, vallaha bende dayanacak hal kalmadı diğe... Bir yandan o bir yandan bu... Bu dediğim, benim Çiçek... Cemil. Sen git Ankara’da üniversitenin birinde düzenlenen panele katıl. Panelin muhtevası da evlere şenlik, şuna bak: “Demokrasi ve İnsan Hakları...” Baktın mı?

Çocuk kalkmış “Ben burada Sayın Başbakan Yardımcısı konuşmadan önce bir şeyler söylemek istiyorum” diyerek kürsüyü düğümlemiş... Sen hemen bastırsana. Onca korumayı ne demeğe taşıyorsun yanında. “Ananı da al git..” deseydin diyeceğim Cemil’e ama hani bu senin de hoşuna gitmeyecek. Tamam da insanın şurasına getiriyorlar canım... Bak hâlâ gelemedim esas konuya..

Açmaz olaydım... Hoş hemencecik kapattım ama dedikodu aldı yürüdü. Baştan bir kere “Kürt” lafı ağzımdan pırttı ya olan oldu. Kafam o kadar karıştı ki Deniz’ciğim, geçenlerde, Kürt İş Adamlarıyla yaptığım bir toplantıda “Allah’ı size emanet ediyorum” diye sözlerimi bitirmişim. Beşir uyarmasa Allah’ı onlara emanet edip gidecektim... Neyse ki aklım başıma geldi de onları Allah’a emanet ederek sözlerimi düzelttim. Gittim... Şimdi sağlam yerdeler... Olacak şey mi bu tövbe tövbe... İletişim uzmanı olarak başıma diktikleri Edibe Hanım var ya, onun yüzünden oluyor bunlar.

Sonra baktım fazlaca sıkıştırıyorlar abd planı diyerek. Nesi abd Allah aşkına. Ne yazıyor abd raporunda 1. Kürtlere ana dilde eğitim 2. Anayasa değişikliği 3. Irak Kürdüstanı ile iyi ilşkiler kur..

Biz ne diyoruz? 1. Irak Kürdüstan’ı ile iyi ilişkiler kuracağız. 2. Ana dilde eğitimi zorlayacağız. 3.Anayasa değişikliğini yapacağız... Şimdi soruyorum onların “biri” ile benim “birim” benzeşiyor mu? Ya ikim, üçüm... Benzeşiyor mu? Sen de üstüme geliyorsun İsmet Paşa gibi Kürt meselesine nokta atışı yaparak. Geçenlerde nefret ettiğim biri bunları birer birer sayıp “ bunların niyeti kalaycılık değil, göt çalkalamak” diye yazarak “olmaz”ın peşinden seyirtmemize laf da atmış idi..

Al işte ne yapsam yaranamıyorum. “Demokratik” dedim yine yaranamadım sen de tanıksın Deniz’ciğim. Bu “ciğim” takısını yemin olsun bu meselede bana destek olasın diye kullanıyor değilim.

Hani senin “Çarşaf Açılımı” n vardı ya, “agresif laiklikten demokratik laikliğe” evrilirkenki vucut dilin diyorum, o kadar şirinleşmiş idin ki, o gün bu gün aile içi akşam yarenliklerinde hani Bilal, damat, gelin, şu, bu, hepimiz.. Sen tv’de göründüğünde içimiz aydınlanıp hoşlaşıyoruz... İşte o gün bu gündür “ciğim” takısı senin adının peşini benim de dilimin ucunu bırakmıyor vesselam. Bilmelisin ki bu ayrıcalık aile içinde sadece bana ait. Öteki bireyler Emmi, Dayı, Ağabey gibi sıfatlarla yetinmek durumundalar, ne de olsa “Mızraklı İlmihal” terbiyesi almışlar bizimkiler..

“Demokratik dedim yine yaranamadım sen de tanıksın Denizciğim” cümlesinden alıp lafı sürdürecek olursam, bir adım dahi gidemeyeceğimi anladığımdan, bundan böyle, en azından şimdilik “milli” demeği uygun buluyorum. Ne dersin? Bak sana da danıştım işte... “Milli” diyorum. “Milli Demokratik” değil, “Milli Birlik Planı...” Gözünü severim yanlış anlayıp lafı başka yerlere çekme!

Beşir’im, vefalım benim Diyarbakır, Mardin ve Hakkari’yi de içine alan bölgede “Milli Birlik Planı”nı vatandaşlarımıza anlatıp Ankara’ya dönmüş olacak hayırlısıyla inşallah, diyordum ki görüntüler tv’ye düştü... Ağlayacağım yahu... Ortalıkta vatandaş yok. Geçenlerde de bir üniversite açılışında da ilaç için bir tek öğrenci olmadığını, koskoca bakanlarımın eşek kadar korumalara nutuk çekmek zorunda kaldıklarını sen de görmüşsündür sevgili Baykal... Ah dert bir değil ki... Her neyse lafı boğmadan konuya dönüyorum...

Beşir’imin... O nur yüzlümün vatandaş evlere çekilip, esnaf dükkanların kapılarını kapatıp tüyerken “hem iş yok diyorsunuz hem de kepenkleri kapatıyorsunuz “diye söylenip dizlerini çaresizce dövmesine şu gözler tanık olmuştur tv’de... Ne diyebilirdim ki Hz. Ömer sabrı dilemekten başka... Öyle yaptım.. Ama onlar o gözler görmez, kulakları işitmezler kısa adı Ebu Süfyan Sahr bin Harb bin Ümeyye olan vefasızlığı ile temayüz etmiş kılıklılar Beşiri’mi anlayamadılar..

Şimdi bir yığın laf üretecekler sevgili ve fevkalade değerli Baykal’ım... ”Kürtsüz Kürt Açılımı”diyecekler... Muhatap arayacaklar... Ne demek sayın Baykal? Beşir bugün, yarın Ortadoğu seferine çıkacak. Olmadı ben de yollara düşerim. Dünyada başka Kürt mü kalmadı. Aha Irak, aha Suriye, İran, onlarla masaya oturup kavilleşiriz. Al sana muhatap. Sonracığıma Amerika... Orada Kürt yok mu değerli Baykal? Zaten senin de Türkiye Kürdüne dair ne sözün olabilir ki?. Gel konuşalım... Irak açılımını yapalım... Yüz yüze görüşme önerimi “şarta” bağlamış olmanı neye yoracağımı şimdilik bilemiyorum. Dilersen “burkalara” bürünüp görüşürüz. Yahu ne kılıklara girdik be! Bunu da kabul etmezsen şart olsun Güzin Abla’ya yazarım... Selam ve dua ile... Şevval 21/ 1430 afedersin alışkanlık işte 10 Ekim 2009..