"Düttürü Leyla" ve "Veyl ki Onlara!"

Milli Gazete’nin bazı yazarları var ki okumadan edemem. Bunlardan biri Mehmet Şevket Eygi’dir. Başlığa aldığım söz ona aittir. Ne zaman tesettür bahsi açılsa aklıma bu söz düşüverir. Başlarım “pırğğ” kıkırdamaya.

Kimsenin kıyafeti beni ilgilendirmediği gibi, kimsenin alınıp gücenmesini de istemem ama ne yaparsınız elimde değil işte... İslami kesimden, yani içerden birinin sıkça yaptığı “Düttürü Leyla” benzetmesi kabül edilmelidir ki “pırğğ” ettirmeyecek türden değil.

“Düttürü Leyla!”

Nefis bir de alt başlıkla pekiştirmiş Mehmet Şevki Eygi: “Gökkuşağı zilli tesettürü..”

Yetinmemiş açmış da alt başlığı daha anlaşılır kılmak için: “Rengarenk”, “deve hörgücü”,”vüvut hatları ortada”,”her tarfı fink atıyor..”

Bunlardan “rengarenk” ve “deve hörgücü” olanı başörtüsüne ait... Birincisi, rengarenk olanı cavcafa ikincisi ise bağlanma biçimine atıfta bulunuyor. Öbürsü, hemen ardından geleni beden örtüsü olmaya beden örtüsü de açıkçası ”Fink atıyor” u ben de anlayamadım, vücudun istemsiz hareketi, bir nevi “tik” olmalı diye düşünüyorum.

Olmaz. Kabül edilemez.

İslamın “manifestosu”na göre kadınlarımızın giyim tarzının burka olması gerektiği hususunda nicedir devam eden ısrarımı sürdürüyorum.

Burka hepinizin bildiği gibi hem başı hem de bedeni tepeden tırnağa örten, baş kısmında sadece gözlerin görmesi için minicik delikli bir örtünün yüzü kapattığı, keskin bakışlı erkeklerin bu minicik deliklerden karşı tarfın gözlerini görme olasılığına karşı, siyah gözlüklerin aksesuar olarak kullanıldığı “hakiki inançlıların” örtünme aracıdır.

Ben bunu bilir bunu söylerim. İnancı gereği örtündüğünü söyleyen kadınların ve kızların İslamın vaazettiği örtünme biçimini bilmemelerini hayretler içinde izlerken Mehmet Şevket Eygi Bey’in benzetmesini ağır bulmakla birlikte zarif yorumlarına da arada bir hak vermekten kendimi almıyorum. Zaten ”Pırğğ..”lamam da tam o ana denk geliyor. Burka şart!

İnancı gereği örtündüğünü söyleyen ve bu söylemi inatla sürdüren kadınların “manifesto”nun kendilerine dair diğer maddeleriyle bu maddelere dair binbir çeşit yorumların da aynı inat ve titizlikle takipçileri olmaları gerekmez mi?

Aklın yolu birse gerekir...

Ne diyor “Manifesto”nun Nisa Suresi:

“Allah’ın, kiminin kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin mallarından etmelerinden dolayı,erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler, Allah’ın korunmasını emrettiğini kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır. Serkeşlik etmelerinde endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün...”

Açık ve net, Müslüman kadın için sadece tesettür yok. Bunlar da var... Kişisel olarak illa da örtüneceğim diyenlere hiçbir sözüm olamaz. Çünkü ben var ya ben demokrasi aşığıyım!

Tamam örtünsünler ama emredilen gibi, burka ile örtünsünler...”Düttürü Leyla”lık yapmasınlar. Ancak, mirastan bize pay hakkaniyetli dağıtılmıyor, tanıklığımız hiçseniyor, ya da sabah akşam pataklanıyoruz diye kocalarını her fırsatta şikayet etmeye de kalkmasınlar. Unutmayın ey “Nisa” taifesi, “örtünün” emrini veren “manifesto” da diğerlerini geçtik, pataklanmak hükmü de var.

Ben de ön adıyla adaşım olan Beyefendi gibi düşünüyorum İlkokuldan üniversiteye kadar bütün öğrenciler burka giymeli, ancak Anaokulları ve Kreşleri ne yapmalı bilemiyorum.

Bütün resmi ya da resmi olmayan kurum ve kuruluşlarda kadınlar burkaya girmeli, ayrıca ellerinin gözükmemesi için eldiven takıp minicik delikli yüz örtülerine bir de kara gözlük ilave etmeli ki “çıkasıca gözleri” iş takibi için gelen erkek taifesini tahrik etmesin.

Hastanelerde hemşireler ve kadın doktorların durumlarının özellik arzettiğini söylememe gerek yok.

Bir kadın hemşirenin ya da doktorun, dünyanın en yalıtılmış eldivenlerini taktıktan sonra, erkek hastaya kazara da olsa dokunmaları halinde girecekleri günahın altından nasıl kalkacaklarını bilmem imkansız. Bu durumda, Müslüman bir erkeğin kapılacağı tahrikin şiddetini de kestiremiyorum. Ancak hemşire ya da kadın dokrorun erkek hastayla karşılaştıklarında mümkünse derhal mekanı terk etmeleri önerimdir. Önerime değer verilmelidir. Ya da, hiç değilse, hani, hastanın muayenesini sekiz ila on metre arasında bir mesafeden yapmaları kötü bir fikir değilmiş gibi geliyor bana.

Teve’deki kadın sunucular da burka giymesine giymeli de seslerini ne yapmalı. Sesin çıkacağı ağız ve dudaklar için bir delik açsak diyorum... Ama Müslüman erkek buna hiç gelemez. Kapatsak bir türlü açsak bir türlü... Bunu artık Diyanet İşleri’ne bırakalım derim.

Diyanet’ten gelen son açıklama bazı sorunlara çözüm bulmak için ön açıcı olacakmış gibi geliyor bana. Şöyle:

“...Cami dışı din hizmetleri adıyla bir proje başlattık. Bu proje ile din hizmetlerinin sadece namaz kılmak, ya da oruç tutmak olmadığını, dinin bütün sosyal hayatı kapsadığını vermeye çalışıyoruz.(...) Toplumun bütün sosyal hayatına müdahele eden kanaat önderi din görevlilerimiz olmalıdır..”

Olmalıdır.

Benim ilk sorum da teve’deki kadın sunuculara dair olacaktır. Burkayı kuşandırıp kara gözlükleri taktık. Tamam. Buraya kadar iyi. Peki ötekileri ne yapacağız?

Veyl (vay) ki onlara!