Bu da benim seçim değerlendirmemdir

Bir bataklığı kurutmak için yola çıktılar. Çevresine hastalık ve ölüm saçan bir bataklılktı bu. Boğucu pis bir gazın salgılandığı, kan emici sivrisineklerin yuvalandığı çamur deryası...

Her türlü sahtekarlığın, düzenbazlığın, fırsatçlılığın kol gezdiği zulmun olağlanlaşıp zalimin alkışlandığı korunaklı adacıklarda inşa ettikleri şatolarda yaşayan voyvodaların sömürü dünyalarını besleyen bir bataklık.

Bu bataklığı kurutmak için yola çıktılar...

Çalışmaktan başka muradı olmayan emekçilerin işyerlerini yerli-yabancı demeden pazarlayıp onları ekmek parasına muhtaç halde bataklığın derinliklerine bırakıldığı çocukların bütün bir geleceği olarak kurgulanmış sınavlarda bile hileye başvurulan, katır kadar olmuş profesör unvanlı imam suretlilerin, beş vakit secdeye durup, insanların gözlerinin içine baka baka rekat sayısı kadar yalan söylemekten çekinmedikleri, ülkenin en başındakinden en kıçındakine kadar söylenilen yalanları destekledikleri bir bataklık bu.

Yalancıların şahitleri yalancılarla aynı soydandı. Birbirlerini tasdik ettiler.

Peki siz...

Şimdi ben “siz” dedim ya temsil aklıma siyanürle yatıp siyanürle kalkanlar düştü. Yani şimdi şu, her gün siyanür koklayıp, siyanür içenler, töbe hadi “içenler”i geri aldım, içtiğinde ölüm riskiyle karşı karşıya olanlar yani benim saflarım, kınalı kuzularım büyük ozanımız “davar” demeğe “dilim varmıyor” demişti o ünlü şiirinde, o inceydi kibardı zarifti benim de dilim varmıyor, kibarlığımdan değil elbet, editörün sansüründen korktuğumdan a benim yeşil başlı ördeklerim, keklik oğlu kekliklerim sahiden merak ediyorum sizleri zehirleyen, çocuklarınızın geleceğini çalan, sınıfdaşlarınızı sokağa atan bu voyvodolara ne demeğe geçit verdiniz?

Bu bataklığı kurutmak için yola çıktılar...

Az önce “siz” demiştim ya şimdi de temsil aklıma kanserle yatıp kanserle kalkanlar düştü... Bakan gözleriniz görmez, işiten kulaklarınız duymaz mı sizin keklik oğlu kekliklerim. Kanser olacaksınız, oluyorsunuz da... O insan yavrusu profösör, o bataklık kurutucusu, ölümlerinizin yüzde 33’ünün kanserden olduğunu yazdı. Annelerin sütlerinden yeni doğan bebelerin bile risk altında olduğunu da ilave etti hani belki sorumluların yakalarına yapışırsınız diye. Pis havadan zehirlenip ölen ve dallardan şapır şapır dökülen serçeler gibisiniz. Kanınızı emen, karılarınızın memelerinden bebeleriniz için süt yerine zehir akıtan bu haramilere ne demeğe yol verdiniz?

Bu bataklığı kurutmak için yola çıktılar.

Parmak kadar bir çocuk.. Ülen keklik oğlu keklikler “Utanıyorum” dedi be! “Heykele ucube diyen, bir başbakandan utanıyorum” dedi.

Peki siz?

Allahuekber aha bu kafası... Ya Allah bu kolu... Aman koman ha bu gövdesi... Az kaldı işinin bitmesine vurun ha bu bacağı... Ha gayret bu ayağı...

Benim kınalı kuzularım, gökten zembille inen İbrahim’in kurbanlıkları, sahi sizin kızınız değil mi iki gözüm Şebnem Topal!

Her emekçi evinde geleceği hırsızlanmış bir Şebnem yok mu? Ülen benim güzel sabırtaşlarım, düşsüzlerim, taşlaşmışlarım bu dünyanın, ötekine gidildiğinde rahat edilmesi, huzur bulunmasına vesile sınama mekanı olduğuna inanıyorsun da yapılan sınavın sorularını şifreleyen düzenbazların yakasına niye yapışmıyorsun? Bütün sınavları hileli olan bu bataklığı kurutmadan öte dünyada huzur nasıl bulabilirsin ki?

Hadi Şebnem çocuktur dedik... Çocuk yüreği yufka olur dedik...

Peki ülen, yani şimdi ne demeli.. Peki a benim ciğerparelerim sınıfdaşımız Tekel emekçisi Yıldız Gök’ü hani şu Kürt olduğu için sömürünün katmerlisini yaşayan Yıldız’ın, özelleştirmelere karşı yiğitçe yollara düşen, yol arkadaşlarıyla birlikte gaz bombası altında coplanan, hırpalanan ardından arkadaşlarıyla birlikte hakkında dava açılan, buna rağmen “boyun eğmeyeceğiz” diye sesini yükselten Yıldız sizin kızkardeşiniz değil miydi?

***

A benim keklik kuşlarım...

Keklik oğlu kekliklerim bunlar sadece üç beş örnek.

Bataklığı kurutmak yola çıktılar gencecik oğlanlar, kızlar...

Onlar sizin de çocuklarınız... Yine yol verdiniz haramilere...

Bu bir akıl tutulmasıdır.

Tarihte halkların akıl tutulmasına uğradıkları zamanlar da az değildir.

Bana kalırsa iğne bataklık kurutucularına, çuvaldız halkımıza. Seçim değerlendirmem budur!