"Bizim İlk Cumhuriyetimiz Türkiye Değildi" de Neydi?

Günümüzde meraklıların, hadi hepsi diyerek haksızlık etmeyelim, büyük bir kesiminin “bilgiye” internet üzerinden "gezintiye" çıkarak eriştiği biliniyor.

Bunun sayısız kolaylıkları olsa da taşıdığı tehlikeye zaman zaman işaret edilmiyor da değil. O da “doğru” kadar “yanlış”ında aynı hızla yayılması ve bunun da okuyucular tarafından bir bilgi olarak pek de sorgulanmadan kabul edilip benimsenmesidir.

15 Ağustos’ta Akşam Gazetesi’nde yayımlanan yazı da bunlardan biri.

Gündem, “evet/hayır/ duruma göre bakarız” a odaklanınca bu başlık gözden kaçmış olmalı.

Aradan handiyse 15 gün geçmesine karşın hiçbir ses, hiçbir soluk çıkmadığına göre internette dolanan yanlış bilgiler kervanına birinin daha katılıp dolanıma girdiğini söyleyebiliriz.

Başlık şuydu: “Bizim ilk cumhuriyetimiz Türkiye değildi..”

Sahiden öyle mi?

Yani “Bizim ilk cumhuriyetimiz Türkiye değil” miydi?

Değildi.

Bu doğru...

Ancak ilk cumhuriyetimiz yazıda anlatılan Osmanlıcası Cenub-ı Garbi Kafkas Hükümeti Muvakkate-i Milliyesi, Türkçesi Güneybatı Kafkas Geçici Milli Hükümeti, kısacası Kars Cumhuriyeti de değildi.

Ondan çok önce adında hem “Türkiye” hem de “Cumhuriyet” sözcüklerinin geçtiği ve “devlet” olmanın bütün niteliklerini taşıyan bir devlet kurulmuştu... Bir gerilla devleti... Daha doğrusu Teşkilat-ı Mahsusa gerillalarının kurmuş oldukları yeşil, siyah, beyaz üç renkli parçalı zemin ve ay’ı yıldızı yerli yerinde olan bayrağını göndere çekmiş, pulunu bastırmış, sınırlarını çizip 30 bin kişilik ordusunu kurmuş başına da Teşkilat-ı Mahsusa’cı Süleyman Askeri Bey’i Genelkurmay Başkanı olarak koymuş ki sınırdan pasaportsuz geçenin vay haline...

Sona doğru Çerkes Ethem’in ağabeysi Reşit Bey bu göreve atanacaktır ki fevkalade asabi ve inat...

Pasaport önemli... O kadar ki İttihatçıların ünlü paşalarından olup, hani Talat kadar kalıplı olmasa da Enver gibi de naif olmayan, heybeti kendine elverir Cemal Paşa yeni kurulan bu devletin Rusya üzerinden Osmanlının başına dert açacağı düşüncesiyle yeni devletin sözcüsü Çerkes Kuşçubaşı Eşref’i ikna için yola çıkar ve maalasef pasaportsuzdur.

Eşref Bey Cemal Paşa’ya şu telgrafı çekmiştir: “Bugün Garbi Trakya’da, müstakil bir hükümet teşekkül etmiştir. Hududu, bayrağı, ordusu malum ve teşkilatını tamamlama yolunda olan bu devletin sınırlarına girebilmek için Osmanlı Devlet-i Aliyesinin pasaportunu hamil olmak lazımdır. Zatı samileriyle aramızdaki uhuvvet-i kadimeye istinaden bu hakikati derhatır ettirmeyi, müessif vakalara sebebiyet vermemek gayesiyle arzederim...”

Çok zarif ve kibardır Çerkes Kuşçubaşı Eşref, sadeleştiriyorum, kısaca şunu anlatmaya çalışıyor: Devleti kurduk. Her nekadar eskiye dayanan bir tanışıklığımız varsa da buna güvenme pasaportsuz olmaz bazı tatsızlıklar çıkabilir...

Çıkıyor... Şaka değil pasaport istenmiş. Ne arar Cemal Paşa’da pasaport, bu da bizim uzayan kolumuz pasaportta neymiş diyerek yüklenince... Tam burada Cemal Kutay, tatlı tatlı anlatmaya başlar:

“Garbi Trakya milis kuvvetleri kendisini hudutta karşılıyorlar ve pasaport soruyorlar!... İstikbalin Dördüncü Ordu Kumandanı ve Bahriye Nazırı, fırfır gazeteci Hasan Cemal’in dedesi (bunu ben ekledim) ve Bahriye Nazırı hayretler içindedir. Bir an asabiyete kapılıyor, otomobilini zorla sürmek istiyor, çevriliyor ve tevkif edilerek karkola misafir ediliyor...”

Eşref Bey’le Cemal Paşa’nın çekişmesini yazan Cemal Kutay’dır ve bunları “1913’ de Garbi Trakya’da İlk Türk Cumhuriyeti” (1962 ist.Ercan Matb.) adını taşıyan kitabından aktardım.

Cumhurbaşkanı olarak Hoca Salih Efendi’yi atamışlar gerillalar. Şimdi kalkıp seçimle gelmedi demokratik değil bunu saymayız diyenlere yapabileceğim birşey yok. Benimle değil Eşref’le tartışmalarını öneririm!

Bu cümleyi kurar kurmaz aklıma Çerkes Eşref’i “Nasıl demokratik olunur” başlıklı dersi anlatırken görür gibi oldum... İttihatçı kafa işte... Titriyor muyum ne... Bırrr!

Az önce dedik ya şaka yok... Cumhurbaşkanı yeni devletin kuruluşunu ilan edince Yunanistan ve Bulgaristan derhal tanıyıp selamlamışlar gerillaların kurduğu bu devleti... Adında “Türkiye” ve “Cumhuriyet” sözcüklerinin olduğu ilk Türk devleti Doğu’da değil, Batı’dadır. Ömrü kısa sürmüştür iki buçuk ay kadar... Demek istediğim sadece budur...