Bıyık sadece bıyık, sakal sadece sakal değildir

Bıyık, insan denilen canlı türünün erkek sınıfından olanlarının nispeten dar denilebilecek bir alanda, üst dudak ile burun arasında oluşan kıl kümesine verilen addır. Sakal ise aynı kıl kümesinin yüz denilen sahanın burun marifetiyle bölünen her iki yanında, çoğu kez yanak altından, istisnai olarak şakaklardan başlayarak simetrik olarak konumlanmış halidir.

Kanuni Sultan Süleyman döneminin ünlü Şeyhülislam’ı Ebussuud Efendi’yi bir yana bırakırsak bütün İslam alimleri bıyığın üst dudağı açıkta bırakacak şekilde iyice kırpılmasını buna karşılık sakalın koyverilmesini caiz görür. Görkemli bıyıklara sahip savaş erlerinin ve sakallı gazilerin düşmana salacağı korkuyu hesaplayan Ebussuud Efendi’nin yaklaşımı, kendisini diğer meslektaşlarından ayırmamıza vesile olur. Hakikaten de Osmanlının en azından ilk dört yüz yılda kazandığı zaferlerde savaş erlerinin çangal bıyıklarının ve sakallarının  düşman yüreklere korku salmış olabileceği gayet mantıklı geliyor bana da. Allan Peterkin’in kitaplarında Ebussuud Efendi’ye bir dipnotçuğu bile çok görmesine gelince; Recep Tayyip Bey’in “Türk/İslam kaşifleri yok sayılıyor, oysa çoğu şeyi biz keşfettik” demeye getirdiği tezini doğrulamıyor mu Allah billah aşkına… Doğruluyor…

Allan Peterkin mi?

Allan Peterkin’in iki kitabı da 2014 yılında Zarife Biliz tarafından İngilizce'den Türkçe'ye kazandırıldı (Sel Yayınları). Baksanıza adları bile kışkırtıcı: “1001 Bıyık: Bıyığın Kültürel Tarihi” ve “1001 Sakal: Sakalın Kültürel Tarihi” adıyla yayınlanmış olan bu kitaplarda savaş alanlarında bıyık ve sakalın ürkütücü rolüne değinilse de bunu ilk kez yazı diline dökenin, bir anlamda kaşifinin Ebussuud Efendi olduğu, benim kıskançlık olarak çözümlediğim bir ustalıkla gizlenir.

Ebussuud Efendi savaşçı takımına “bıyığı sakalı koyverin” derken, bunun dışında kalan sivil toplum erbabına “kırpın” der. İnsan fıtratında olan “on şey” arasında ilk sıraya yerleştirdiği “bıyık kırpma” amelinin İslami açıdan önemine de sıkça değinmeyi ihmal etmez. Ebussuud Efendi’nin azla yetinmeyip, sıkça hadis aktarıcılarına müracaat ettiği bilinir. “Değiniyi”, sıklıkla başvurduğu Tirmizi’den naklen bir hadisle pekiştirir: “Bıyığını kısaltmayan bizden değildir.”

Şunu da ilave eder: “Müşriklere muhalefet ediniz. Yahudilere ve Hıristiyanlara benzemeyiniz. Sakalı uzatınız bıyığı kırpınız.”

Günümüze dair somut bir örnekte ısrar ederseniz ikirciksiz Cübbeli Ahmet derim. Sahiden de bıyıklarını iyicene kırpmış sakalını göbeğe doğru salmakla birlikte itinayla taramış Cübbeli Ahmet, asrı saadetten günümüze konuk gelmiş gibidir.

Kısacası kırpık bıyık İslami’dir. Değişmez, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez!

Osmanlı padişahlarının birkaç istisna dışında, sakal ve bıyıklarını özgürce salıvermeleri, bilhassa bıyıklarını İslami anlayışın dışına taşırmaları sanki Ebussuud Efendi’nin “düşmana korku salmak için, heybetli görünmek” tezini doğrular gibidir.

“İstisna” dedik, temsil, Yavuz Selim sakalsızdır, ancak bıyığı uçlarına adam asılacak cinsten olduğundan heybeti epeyce düşman yüreğini telef etmiş izlenimi uyandırmıyor değil. Sonra Osman var. Zavallıcık, hani şu sonradan “genç” olarak tarihe geçecek olan; sakal, bıyık neyine, on sekizine girmeden tecavüz edilerek katledildiğinden mevzu dışına düşmüş. Bir de Vahdettin var. O da sakalsızdır. Bıyıkları da gayet mülayim. Abdülhamitlerden ikinci olanı gençliğinde sakalsız ve kaytan bıyıklıydı. Bunu saymayız  padişah olduktan sonra sakalı salmıştır derseniz itiraz etmem. Bunların dışındakiler bildiğim kadarıyla tümüyle sakallı ve bıyıklıdır. Ancak bıyıkları İslam dışıdır.     

Resimlerine bakıyorum. Bıyığı üst dudak açıkta kalacak şekilde kırpan tek bir padişah yok. Sırf düşmanlara heybetli görünmek için İslam dışına düşmek zorunda kalmışlar. Canlarım benim.

Peki o zaman Nietzsche bıyığına ne dersiniz?

Üst dudak ne ki, alt dudağı da kapatıp çeneye doğru uzanan. Bizim Bektaşi bıyığına bile mülayim dedirten bıyık türü…

Devletin tepesinde üç adam: Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan…

Gözünüzü severim itiraz etmeyin. Yakışmaz mı?

Anlaşıldı yakıştıramadınız. Çünkü İslami bulmadınız.

Elbette İslam yalnızca sakalda ya da bıyıkta tezahür etmez ama iç ve dış mihrakları korkutmak için bence değer. 2015 bitmeden sadece üçü değil bütün vükela heybetli görünmek için, hey maşallah, Nietzsche bıyığı takarsa şaşırmayın. O değil de pabuç bıyıklarla Recep Bey önde, Cemil Bey ve Ahmet Bey arkada… Hay Allah… Güleceğim geldi… Pek şirinler…