"Bıyığını kısaltmayan bizden değildir"

Muhammed’in farz ve vacip olmadığı halde gündelik yaşamındaki sözleri ve davranışlarıyla yeğlediği tutuma sünnet diyoruz.

Daha çok erkek bebelerinin pipilerinin ucundaki deri parçasının kesilip alınmasına sünnet diyoruz ama konu bu değil.

Konu bıyık olmasına bıyık da biraz açmam gerekiyor. Mumammed’in sözlerini ve yapıp eğlediklerini kendilerine rehber edinenlerin de ölüp gideceği biliniyor. Hakka yürüyüp öteye gittiklerinde sünnete uygun yaşamışlarsa cennette Muhammed’e komşu olma olasılıkları artar. Ayrıca bu dünyada sünnete uymak için titizlik gösterenlerin, göstermeyenlere göre öte dünyada daha müreffeh yaşayacakları da duyduklarım arasındadır. Temsil yediğiniz hurmanın çekirdeğini tabağa koymak, herhangi bir nedenle geğirdiğinizde sesli bir şekilde “estağfurullah” çekmek gibi... Nitekim Muhammed’in şu sözleri hadis seviyesindedir : “Kim benim sünnetimi ihya ederse beni ihya etmiştir. Beni ihya eden cennette benimle birlikte olacaktır.”

Üstelik bunlar “farz” olanlara göre uyulması oldukça kolay olan yaşamın basit kurallarıdır.

Şimdi büyük bir içtenlikle soruyorum: Hapşırınca “Elhamdürillah” demek, pek mi zor? Diyene “Yerhamukellah” diyerek karşılık vermek neden size ağır gelsin? Çörek otu yemek neden mahsurlu olsun ki? Sonra kına yakmanın kime ne zararı olabilir? Ya da göze sürme çekmek..

Bunlar ve benzeri birçok şey sünnet sınıfına girer. Sofrada sol ayağınızı sol kalçanızın altına alıp, sağ ayağınızı karın bölgesine kırılmış vaziyette oturmak da sünnet sınıfına girer lakin bunun tavsiye etmem hakikaten bunu yapmak insanın iflahını kesiyor. Denedim son derece zorlu bir iş. Hani zorlanarak da olsa yapmaya yapıyorsun da, geri kalkmaya gelince.. Göze sürme çekmek ise, ne bileyim tamam Muhammed’in ayna, tarak, misvak, ustura ve sürme kabını hiç yanından ayırmadığı söylenir, belli ki sürme severlerden ama, sürme çekmek yine de bana biraz tuhaf geliyor. İlave bir sevap getirmese de fazladan takdir toplamak isteyenlere karışmam ve karışamam da, ne diyebilirim ki, çeksin.

***

Gelelim “bıyık” meselesine.

Dileyen bırakır dileyen bırakmaz. Bırakan kendisine yakışıyor sandığını seçer, seçmekte zorlanıyorsa “imaj danışmanı” na sorar.. Burma olmadı pala, olmadı kaytan, o da olmadı bektaşi, kendime pek yakıştırdığım benimkinden yani pos, gazozcu Öder Somer, Enveri, badem, Stalin, yarım ay, hilal, fındık, sarkık, bismillah Salvador Dali.

Seç seçebildiğini.

Siz öyle sanın... Araya sünnet meselesi girince demokrasinin sınırlarının daraldığını, ağzınızla burnunuz arasıdaki kılsal alanın “sünnetsel” alana dönüştüğünü göreceksiniz... Yani seç seçebildiğini değil..

“Bıyığını kısaltmayan bizden değildir bıyığını kısaltan bir adam gördüğünüzde, işte o sizin en hayırlılarınızdandır bıyığını uzatan bir adam gördüğünüzde, o sizin en şerlilerinizdendir..”

Bu söz ünlü İslam alimi Buhari tarafından Muhammed’in sözü olarak aktarılır ki sahih hadisler arasında yer alır. Yani İslam dünyasında bıyığın sınır çizgisini belirleyen bir tarif var.

Elbette bıyığı olmayanlar için mesele yok. Hadis seviyesine yükselen bu söz, erkek taifesinin ağzı ile burnu arasında taşıdıkları kıl yumağını nasıl tımar edeceklerine dairdir.

***

Başbakan Erdoğan’ını bıyık kesimi İslami kesim olup örnek alınasıcalardandır... Hakikaten bıyıkları Ebubekir’dir... İsmet Paşa’nın bıyıklarına takmasının nedenini burada aramak gerekir.

Bıyık üst dudak tamamen açıkta bırakılacak şekilde kesilmelidir. Ayrıca dudak ile burun delikleri arasındaki alanda konuşlanmış olan kıllar makasla kırpılmalıdır.

Bazı erkeklerde bu alan bir evlek, yaklaşık dörtte bir dönüm kadar olur ve burayı yurt edinmiş kıllar artık çim biçme makinası mı olur, bahçe makası mı olur, onlardan biriyle her gün olmasa da en azından haftada bir biçilmelidir. Ve ilginçtir hem Başbakanımızın, hem Cumhurbaşkanımızın hem de Meclis Başkanımızın ağızları ile burun delikleri arasındaki mesafe çim makinesi gerektirecek ölçektedir.

Hem sonra mesele sadece bıyık kesimi de değildir. Bıyık ve sakal İslama göre her Müslüman simanın bulundurmasının sünnet olduğu, birbirinin bütünleyen iki kılsal alandır.

Bu iki alanın da boş bırakılması doğru değildir. Aksi takdirde bizim K.Maraş 12 Şubat İdman Yurdu’nun çim sahasına döner, orta saha bıyık kale sahası cıbıl..

Tamam, arada ikisinden hiç değilse birini kesip nadasa bırakmanın bir mahsuru olmadığı söylense de bunun kısa süreliğine, yani geçici olduğu bilinmelidir. “Bıyıkları kırpın, sakalları salın, Mecusilere muhalafet edin..” hadisi de bunun geçiciliğinin delildir.

Az önce yukarıda saydığım üç sahib-i makamın, şimdi bir daha altını çizelim Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı bıyıklarını kırpıp sakallarını salmaları pek hoş olacaktır. Zikredilen hadisten dolayı da Allah’ın kendilerinden hoşnut olacağı kesindir. Ayrıca sünnete uymanın çokça hayrı vardır. Bazı sünnet örneklemleri de yapmıştım... Tabi ki burada kastedilen sünnetin cerrahi olanı değildir... O olsa sahiden ne tuhaf olurdu ama!

***

Basına düşen “Bıyık” tartışmasında Erdoğan için Deniz Baykal’ın yapmış olduğu Hitler benzetmesine katılmadığım gibi, Erdoğan’ın vermiş olduğu yanıtı da katiyen doğru bulmadım: “... Eğer illa Hitler’e benzetilecek bir siyasi figür aranıyorsa, Genel Merkezlerindeki eski Genel Başkan fotoğraflarına baksınlar. Orada Führer’e özenip kendisine Milli Şef dedirtmiş Genel Başkanlarının Hitlervari bıyıklarının altından kendilerine gülümsediğini görecekler.”

Olmadı.

Herşeyden önce İsmet Paşa, Mustafa Kemal Paşa kadar olmasa bile modayı izleyen biriydi. Döneme göre çeşitli bıyık biçimlerini denediği olmuştur. Üstelik İsmet Paşa’nın sadece kısa bir dönem bırakmış olduğu ve bıyık ilminde “badem” olarak adlandırılan, bizim oralarda “sümük” derler, tarz bir çalım Hitler’inkini andırsa da, Hitler’in bıraktığı önden ve arkadan kesilip güdükleştirilmiş bebek patiğini andırdığından Paşanınkine epeyce uzak düşer. Ayrıca İsmet Paşa’nın kakülü yoktur... Faşist diyemeyiz.

Aynı şekilde Başbakanın ya da diğer sahib- i makamların sadece ve sadece bıyık kesimlerini ölçü olarak alıp siyasi bir kodlandırma yapmak doğru olmayacaktır. Yani bunların çim makinasıyla biçilmiş gibi duran bıyıklarının Ebubekiri olması tek başına siyaseten adlandırmaya yeterli delil teşkil etmez.

Ancak sünnete uymalarının yanısıra bir de Muhammed’in yaptığı gibi saçlarını omuzlarından aşağı salıp gözlerine de sürme çekerlerse ki sünnete uymak deyince ben buna derim ayrıca çantalarında ayna ve hurma yağı ve misvak ve miski amber... Eh, o zaman yine ben birşey demem de.. Elbet diyen biri çıkar. Artık ne diyecekse!