Bir yılbaşı yazısı

Her yılbaşı gecesi özellikle sigara; yeme,içme  ve kilo meselelerine  dair kararlar alındığını biliyorum. 2014’ün son gecesi  de bundan farklı olmadı. Haklılardı elbet ne de olsa son gece ya , bolca yenilip içilip sigara tüketildi. Tabi canım, hani  son ya… Ziyanı yok, hele bi yarın olsun göreceksiniz.

 Nesini göreceğim. Meraklıyım sanki.  Ayrıca karışmak bana düşmez. Ancak bu defa karışmamı gerektirecek bir  sorun patilerimin önüne düşüverdi. Baktım, bir tebligat! Tanrıça Bastet’in adını vererek  yemin ederim ki  İnsanlarla aynı sorunu paylaşıp dertlenebileceğim , 10’unucu yaşımdan gün aldığım şu yıla kadar aklımın ucundan dahi geçmemişti. Tebligat kilolarıma dairdi ve “şişko”,”obez” gibi  sözcüklerin  pırpırlandığı ağır bir üslupla yazılmıştı.

 Öfkeden bıyıklarım titredi. Bildim bileli “balık etiyim” ama, kesinlikle diyet yapmalı  diyesiymiş veteriner efendi  ve  beni yine de bir görmeliymiş. Şimdi  arabanın arkasında baksın içindeyim. Veteriner efendiye gidiyoruz. Dışarıyı görebilmek için baksın içine uzanıp kafamı yukarıya kaldırdığım anda gördüm onu. Pırğğğ:   İçiçe geçmiş dört adet kol saati! Tam da TBMM ile askeri komuta merkezlerinin baktığı meydanın orta yerine dikilmiş. Bu ne ya? Heykel olmasın?

Yemin ederim  heykel galiba…Ağır bir kaide üzerinde yükseldiğine göre güçlü bir mana taşıyor olmalı…PİSİnoza’yı tanır mısınız?  Pisinoza, kedi dünyasının ünlü bir feylesofu olarak bilinir. Adını bizimki koydu, Spinoza’dan mülhemmiş. Zaman zaman pencerye  zıplar benimle konuşur Pisinoza. Söz aramızda o kadar kavramsal konuşur ki ne dediğini pek anlayamam. Haklısın “mır”ım değip savuştururum  çoğu kez. Aklıma o,daha doğrusu onun söyledikleri geldi. Ezberimdedir, şöyle: “…Sanat ve sanatsal estetik  modernizm  ile birlikte kamusal söylemin en etkili aracı olarak ele alınarak iktidar ilişkilerinin ve bu bağlamdaki toplumsal çatışmaların bir unsuru olarak değerlendirilmelidir.” Nasıl ama…

Pisinoza’nın düşünceleri benim için yol gösterici oldu. Kimileriniz,aşağıda okuyacağınız heykele yüklediğim manayı açlığa mahkum edilecek olmamın doğurduğu   depresyona  bağlayarak saçma bulabilir.Kimileriniz de Pisinoza’nın  düşünsel zenginliğini basitleştirmekle beni suçlayabilirisiniz. Hatta kel alaka diyebilirsiniz. Tüm bu bu riskleri hesaba katarak, büyük bir cesaretle, heykele yönelik değerlendirmemi  Pisinoza’dan almış olduğum ilhamla yapıyorum. Şudur: Bu  heykel  estetik açıdan mükemmel olmasa da mana açısından mükemmel, yer seçimi ise şahanedir. Ayrıca yıllardır  hırsızlıkla suçlanan kedilerin beraat ettiğinin belgesidir. Hırsız(lar) meclistedir. Bu heykel dünya durdukça durmalıdır. Kedilerle yüzleşilip,helalleşip,  özür  dilenmelidir. Pisinoza’nın demek istediği de budur.

 İ.Melih bir dönem bizleri trafoya girip kablo çalmakla suçladın ama seni  bağışlıyoruz. İyi bir iş çıkardın. Bir tane de yapmakta olduğun tematik parka isteriz.  PİSİnoza bunları da  demek istemiş olabilir. Bilemiyorum yani.

Arabayı her şeyime karışan o sinir kadın kullanıyor. Zaten kilo meselesini de ortaya atıp başımın derde girmesine neden olan  bu hanfendi! Hemen yanında şu kendisini benim sahibim olduğunu sanan zavallıcık! Sinir kadının kocası…Yani,bana ilişkin görev ve sorumluklarını asla ihmal etmeyen dünya iyisi modern derviş, haza beyefendi adam! Ne ki ,o da bu defa onun suç ortağı olma yolunda! Arka koltukta baksın içinde ben ve değerli yalnızlığım! Mukadderatım olduğu anlaşılan kıtlık günlerini karar altına alacak olan  şer şebekesinin diğer   elemanı veteriner efendinin muayenehanesine  doğru yol alıyoruz. Onu meclis bahçesinin köşesinden Çankaya’ya doğru dönünce gördüm. Pisinoza değil, Aziz Nicolaus’u…Ben bir şey söyleyeyim mi? Recep Bey haklı. Televizyonda  izledim. Ne yani,kediler izlemez mi? İzledim.”Latin Amerika Müslüman Dini liderler Zirvesi”nde konuşuyordu. Amerika’yı Kristof Kolomb  değil Müslümanlar keşfetti 1178’de” dedi … Bu doğru. Müslümanların Küba’ya cami  yaptıkları da doğru. Yeni oluşan cemaatin camiye yarı çıplak geldiği için gemiden inen hakiki Müslümanların sertçe uyarıları üzerine zamanla camiden soğumuş olmaları da Füruzan Şekerşerbet olarak benim tahminim. Tahminlerimde yanılmam söz konusu olmayacağına göre  bu da doğru olarak kabul edilmeli derim. Zaman içerisinde ne yapsın cemaatsiz cami,kendisini çürümeye terk etmiş olmalı. “Kristo” nun ,Kristo diyebilir miyim, dersin, gördüğü o caminin kalıntılarıymış! Bu çalınanlarınıza misal olsun. Çalınanlarınızın listesini kabartsın…

Çankaya’ya doğru dönmüştük ya, Hani “Aziz Nicolaus’u gördüm”  diye söze başlamıştım. Ne kılığa sokmuşlar adamcağızı. İşte o Nicolos halis Anadolu çocuğudur .  Öyle şişko ve palyaço kılıklı değil; cübbeli, sarıklı kavruk bir Anadolu erenidir. “Kendi halinde, kara kuru,eline ulaşanı tutamadan hemen hayra dağıtan bir Anadolu ereni…” Gezgin bir imam. Heybesinde ilmihal,elinde Kuran… Nasıl Recep Bey Amerika konusunda haklıysa Abdurahman Dilipak’ta Niko konusuında haklıdır. Şimdi bir belgesel hazırlıyormuş, Noel Baba’ya dair.Televizyondan al haberi demişler,aldım,Ne hale getirdiler ya rabbim diyordu dövünerek.…Lahmacun,baklava,Karagöz,Hacivat  derken…Şimdi de bizim Niko!

Gerek Recep Bey’in gerekse Dilipak’ın davranışlarını, bu davranışlara mütenasip demeçlerini uzun zamandır takip ediyorum. Yine de ben en çok Mehmet’i beğendim. Adıyamanlı Kürt kardeşinizi. Soyadını hatırlayamıyorum. Yardımlaşma,dayanışma,kayırmalaşma,  konusunda Kuran ayetlerine gönderme yaparak yaptığı konuşma,şimdi hatırladım, Metiner’in konuşması pek yerindeydi.  Bunu  yeni yıl mesajı olarak alıyorum. Umarım sinir oynatıcı  kadınla kendisini benim efendim sanan kel ve pos bıyıklı adamım  bu konuşmada verilmek istenilen  mesajı   kavrarlar da bana uygulamayı düşündükleri  kıtlık programından vazgeçerler. Ortada ayetler var yahu…Akrabalarınızı Kollayın,yardımlaşın diye. Allahın yazılı  emirlerine karşı mı geliyorsunuz. Ne diyor Mehmet Bey,canım benim: “Biz inançlı insanlarız değil mi; Cuma namazına gittiğimizde her hafta hutbede akrabalarını koru, kolla ayeti okunuyor. Yahu…Edep..Ne olmuş akrabalarımızı işe sokmuşuz,kollamışız…Sizler ayetleri inkâr mı ediyorsunuz?

Etmeyin!

Ben Füruzan Şekerşerbet, kıtlık günlerine sokup Canan Karatay’a dönüştürmek  istiyorlar beni. Evi paylaşmak inceliğini gösterdiğim bu iki insanın ihanetine uğramak üzereyim. Birileri bu ayetleri  lütfen bu ikiliye hatırlatsın! Bakın lütfen…Bastet adına yemin ederim sadece üç kilo fazlam var. Nedir ki üç kilo…Yine de bu telaşe içinde  yeni yılınızı kutluyorum. Hepinizi solpatimle selamlıyorum.