Reina’da zenginler eğlenirmiş!

“Reina zenginlerin eğlence mekanı, oradakiler için gözyaşı dökemem…”

Sosyal medyada böyle yorumlar yapılıyormuş, “kibar” İslamcılar günlerdir “yılbaşı kutlamaları”na karşı her tür tehdidi savurduktan sonra işin içine azıcık “popülizm” ekleme ihtiyacı duymuşlar. Kan aktıktan sonra…

Ne zamandan beri toplumsal eşitsizliklerden rahatsız oluyorlar, bilemiyoruz. İktidarlarını ilan ettikleri şu son 15 yılda yaşanan soygunun, talanın, katmerleşen sömürünün ardından Reina’nın ya da benzer mekanların temsil ettiği “adaletsizlik” pek masum kalıyor.

Sen kültürel, dinsel, etnik düşmanlıkları körükle; nefret ikliminde insanların boğazı kesilsin, bombalar onar onar can alsın, bütün bu karmaşa toplumsal adaletsizlikleri gizlesin, emekçi insanlar sahte ayrımlar üzerinden birbirlerine girsin, sonra “Reina zenginlerin mekanı”!

Oldu!

Önce bir duralım ve tane tane söyleyelim. Yeni yılın ilk saatlerindeki katliam kuvvetle muhtemel ki “derin” bir örgütün işi. Ancak kuvvetle muhtemel de değil, kesin olan, bu türden örgütlerin kullanımına hazır binlerce pek de derin olmayan “fanatik” var bu coğrafyada. Bunları ne özgürleştirdi acaba?

Neden ısrarla kamusal alanın dinsel referanslarla yönetilmesine, siyasetin “kutsal değerler”le yapılmasına karşı çıktık? Adı üzerinde “kutsal”; tartışılamaz, sorgulanamaz.

Beş yaşındaki çocuklara “şehit” olmayı özendiren, Diyanet denen devlet kurumundan akıl dışı fetvalar yayınlayan bir siyaset rejiminden söz ediyoruz. Bu rejim, yoksul emekçi halkı uyuttuğu için bu düzenin sahibi olan patron sınıfı tarafından desteklenildi.

Şimdi her şey “FETÖ”ye bağlanıyor; Fethullah Gülen’in Komünizmle Mücadele örgütlerinde sivrildiği, daha büyük görevlere oradaki becerisinden dolayı devşirildiği unutuluyor. Milli Görüş’ün farkı mı vardı? Batı’yı kafir ilan eden bir hareket yıllarca dolarla, markla beslendi. Bunlar temelsiz ithamlar değil, bütün boyutlarıyla kanıtlanmış, kitaplaştırılmış, namuslu gazeteciler tarafından belgelenmiş, pek de namuslu olmayanların zamanı geldiğinde yaptığı itiraflarla tescillenmiş ilişkiler.

Neydi bütün bu ilişkilerin merkezinde duran misyon? Düzen değişikliği iddiasıyla hareket eden solu, işçi hareketini durdurmak!

Katliamlardan sonra kendini bilmez bazı aklı evveller “emperyalizmden, sömürüden söz etmeyin” demekte; oysa tam da şimdi söz etmemiz gerek. Başka ne yapacağız? Medeniyet çatışması var, birbirimize saygı gösterelim mi diyeceğiz?

Saygı gösterilmiyor!

Kapitalizm nefret üretmek zorunda kendini korumak için. Geçmişte beğenilmeyen sosyalist ülkelerde ırkçılık, savaş kışkırtıcılığı, dinsel ayrımcılık Anayasal suçtu. Aynı Anayasalarda insanın insanı sömürmesinin propagandasını yapmak da suç olarak tanımlanmıştı.

O zaman olur. Eşitlikçi bir toplumda nefret söylemiyle mücadele kolaydır. Tepeden tırnağa haksızlıklarla malul berbat bir düzenin tüm pisliği etrafa saçılmışken, kimse kimseye saygı filan göstermez.

Türkiye’de “fanatizm” ilk kez kan dökmüyor. Kanlı Pazar, Maraş, Çorum, Sivas… Bu zemin 50 yıldır besleniyor Türkiye’de. 

Maraş katliamını yapanlarla, greve çıkan işçilere saldıranlar aynı kişilerdi. CIA yönlendirmişmiş. Yönlendirecek elbette, çünkü CIA bir açıdan Türkiye’de hep iktidardı. Ama mesele ABD’nin burnunu sokmasının ötesiydi; bunlar yerlisi-yabancısı Türkiye’deki toplumsal uyanışı durdurmaya çalışıyordu.

Irkçılık ve “kutsal değerler” katliamcı, linççi bir nüfus bölmesinin yaratılması için mükemmel araçlardır.

Şimdi bu araçlar, uluslarası tekellerin dünyasında çıkar kavgası giderek keskinleşirken, kontrolden çıktı.

O kadar kontrolden çıktı ki, ısrarla artık bir stratejiye sahip olmadığını söylediğimiz siyasal iktidar çözdüğünü sanarak kafasından çıkardığı her problemin yerine bir yenisinin konduğunu şaşkınlıkla görüyor.

Suriye’deki savaş suçları, Rusya’yla anlaşılarak halının altına süpürülürken bir Rus diplomat fanatik bir polis tarafından öldürülüyor, cinayet Fethullah’a bağlanırken, bu kez resmi kampanyalarla telin edilen yılbaşı kutlamaları kana bulanıyor, noel baba kıyafetli polisler, noel baba kuklası şişleyenlerin kullanıldığı katliamları engelleyemiyor.

Gelecek yıl bakanlar da noel baba kıyafeti giysin, empati yapsınlar! “Nevruz ateşi”nin üzerinden atlayan kafa bunu da yapar!

Ama çözemez.

Dinsel ve etnik referanslarla siyaset yapmayı yasaklamayı bu kör olası düzende kimse beceremez. Bu düzen, ezilenleri birbirine düşürmeden ayakta kalamaz.