Devlet memurları yasası değişiyor

Kadir Sev'in “Devlet memurları yasası değişiyor” başlıklı yazısı 15 Şubat 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

26-27 Ocak tarihlerinde Bolu Abant’ta Devlet Personel Başkanlığı’nın “ev sahipliğinde” (ne demekse?) “Kamu Personel Sisteminin Sorunları, Çözüm Önerileri ve 2023 Vizyonu” adlı bir çalıştay düzenlendi.

Bakan Faruk Çelik yaptığı konuşmada 1923’ten 2012’ye kadar yıpranan ve yorulan Türkiye’nin her organını adeta servis bakımına aldıklarını, sosyal güvenlikten yerel yönetimlere, bankacılıktan ceza yasalarına değin her alanda önemli dönüşümler gerçekleştirildiğini, önlerinde çok önemli bir viraj kaldığını söyledi. Kamu çalışma düzeninde yapılacak değişiklikle bu önemli viraj da alınmış olacak.

Bakan virajın ne tür bir anlayışla alınacağını şu sözlerle açıkladı “personel sistemini, hizmeti sunanların hak ve yükümlülükleri ile hizmet sunulanların talep ve beklentileri açısından çağın gerekleri doğrultusunda, vizyoner bakış açısıyla yeniden ele almak.”

Pek bir şey anlaşılmıyor değil mi? Zaten o isteniyor.

Ben açıklayayım: Memurlara güvencesiz çalışma geliyor, sürgün geliyor, esnek ya da yarı zamanlı çalışma geliyor, ücretlerin yalakalığın ölçüsüne göre belirlendiği bir ücret rejimi geliyor, kapı kulu olma zorunluluğu pekiştiriliyor.

Devlet Memurları Yasası’nın değiştirilmesi için çok önceden hazırlıklara girişildiğini duyuyorduk. Bu çalışmalar, Devlet Personel Başkanlığı’na 2012 yılı Eylül ayında Mehmet Ali Kumbuzoğlu’nun getirilmesiyle birlikte hız kazandı.

Yeni başkan, tipik bir AKP bürokratı. İki yıl önce gerekli koşulları taşımamasına karşın TBMM Genel Sekreter Yardımcılığı’na atanmış, yoğun eleştiriler üzerine yönetmelik Kumbuzoğlu’nun atanmasına elverecek biçimde değiştirilmişti.

ABANT TOPLANTILARI BÜYÜK ROL OYNUYOR
Abant’ta yapılan toplantıların simgesel bir anlamı var. Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu Gazeteci ve Yazarlar Vakfı’nın desteklediği Abant Platformu adlı bir girişim, 1999 yılından beri Abant’ta uluslararası toplantılar düzenliyor. Bu toplantıları kendi deyişleriyle “Tüm toplum katmanlarından insanların karşılıklı önyargılardan kurtulmalarına katkı sağlamak ve bir ortak akıl, ortak payda ve diyalog ortamı oluşturmak” gibi bir dizi amaçla yapıyorlar.

Toplantılara, Türkiye’nin dönüştürülmesi sürecine katkı verme gücü olan sendika ve benzeri kuruluşların temsilcileri çağrılıyor ve gereken teçhizatla donatılıyorlar. Toplum bunlar aracılığıyla dönüşümlere hazırlanıyor. Bugüne değin 28 toplantı yapmışlar.

Devlet Personel Başkanlığı’nın, kamu personel sisteminin sorunlarına çözüm aramak için Abant’ı seçmesi, güdümünde olduğu merkezlere bağlılığını göstermek açısından önemli.

Çalıştaya Danıştay, Sayıştay Başkanları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, kimi bürokratlar ile KESK, Kamu-Sen ve Memur-Sen çağrılmış. KESK dışındaki sendikaların, kamuda güvenceli çalışma gibi bir dertlerinin olmadığı anlaşılıyor. Hatta Memur-Sen Başkanı’na göre en önemli sorun başörtü özgürlüğü.

Kamu çalışma düzeninde yapılacak değişikliklerin uzlaşma ile kararlaştırıldığı algısı oluşturulması hedefleniyor. Medyanın yapılacak değişiklikleri “memura müjde” haberleri eşliğinde servis yapacağından hiç kuşkunuz olmasın.

Bakana göre, kamu çalışma sisteminin amiral gemisi olan 1965 model 657 sayılı Devlet Memurları Yasası günün gereksinmelerine yanıt veremiyor. Yama kaldırmayacak denli yıpranmış ve her yerinden su alıyor. Bu sözler çok doğru. Ama ne tür bir anlayışla değiştirilecek?

PERFORMANSTA PİLOT UYGULAMA BAŞLADI
Bakana göre yeni model çalışma düzeninin ilkeleri şöyle olacak “çalışanın emeğinin tam karşılığını veren, kamu hizmetinde verimliliği esas alan, Türkiye’nin dinamizmine ayak uyduran sistemi hayata geçirmemiz lazım.”

Bu sözler de anlaşılmıyor değil mi? Daha açıklayıcı olan şu sözlere bakalım “dünyada istihdamda esneklik, hiyerarşik yapı yerine yetki devri, bazı hizmetlerin yerele bırakılması, insan kaynakları yönetiminde verimliliğin artırılması, vatandaş odaklı yönetim kurulması gibi konular tartışılmakta ve çözüm önerileri konuşulmaktadır.”

Yukarıda alıntılanan sözleri bileşenlerine ayırarak değerlendirdiğimizde gerçek apaçık ortaya çıkıyor.

“Çalışanın emeğinin tam karşılığını veren” ve “kamu hizmetinde verimliliği esas alan” gibi sözler, performans sisteminin kamuda yaygınlaştırılacağına işaret ediyor. Ücretler, performans ve müşteri memnuniyetine dayalı olarak belirlenecek. Pilot uygulama Türkiye İş Kurumu’nda başlatıldı bile. İşiniz bittiğinde, memnun olup olmadığınızı bir butona basarak belirtiyorsunuz. Amiriniz, müşterileri memnun etme konusundaki başarınıza bakarak hakkınızda karar verecek.

“Türkiye’nin dinamizmine ayak uyduran sistemi” ise hepimiz biliyoruz. Kamu bütünüyle ticarileştirildi. Çalışanların, tüccar mantığını özümseyenlerden oluşturulması gerekiyor.

“Esneklik” ve benzeri terimler ise güvencesiz çalıştırmanın kibar bir anlatımından ibaret. Bu sözler yarı zamanlı çalışma, evden çalışma, çağrı üzerine çalışma gibi özel girişimin uyguladığı yöntemlerin kamuda da uygulanacağını gösteriyor. Zaten Bakan da, “Verimlilik içeriyorsa iş güvencesinin anlamı vardır. Verimliliği göremiyorsanız buna karşı önlem alınmalıdır” gibi sözler söylüyor.

DÖNÜŞÜME KARŞI MÜCADELEYİ BİRLİKTE ÖRGÜTLEYELİM
En önemli değişikliği yazının sonuna bıraktım: Yoğun bir tasfiye hareketine girişileceği anlaşılıyor. Tasfiye amacıyla sürgün yapılacağını şu güzel sözlerden anlıyoruz: “sosyo-ekonomik açıdan daha az gelişmiş bölgelerde nitelikli hizmet sunumu için deneyimli çalışanların bu bölgelerde istihdamına önem ve öncelik verilecek.”

Peki, bütün bu gelişmeler karşısında seyirci mi olacağız? Direnmeye gücümüz yok mu?

“Var” diyorsanız eğer, yarın (Cumartesi günü) saat 14.00’te Ankara Atatürk Bulvarı üzerindeki eski Batı Sineması’na gelin. Neler yapabileceğimizi tartışalım.