Akıllı şehir: Kimin aklı?

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 24 Aralık 2019 günü yayımlanan; “Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı-2020-2023” adlı belge nedense kimsenin ilgisini çekmedi. Oysa, kentlerin şirket anlayışıyla yönetilmeleri için neler yapılacağı açıklanıyor.

İki hafta önceki yazımda, kısaca değinmiş ve kentlerin uluslararası piyasalarla bütünleştirilmesi amacına dikkat çekmeye çalışmıştım.

Akıllı şehirler konusuna dönmekte yarar var, biraz daha yakından bakmayı deneyelim.

“2.1. Stratejik Bakış ve Vizyon” Bölümün ilk paragraflarında: “insanı odağa alan bir stratejik bakış” benimsendiği yazıyor. Bunun “tüm paydaşların aktif katılımı ile” sağlanacağı belirtiliyor. Çok sayıda paydaş sıralanmış, kent sakinleri; merkezi yönetim kurum ve kuruluşları; yerel yönetimler; özel sektör; sivil toplum; üniversiteler.

Paydaş sayısı bu denli çok olunca, aktif katılım işi kaçınılmaz olarak zora girer. Eşgüdüm, işbirliği, birlikte çalışabilirlik, uzlaşma arayışları gibi sorunlar çok zaman alır. Oysa patronlar için zaman; paradır.

Gecikme tehlikesinin, paydaşlar arasında “çevik ve organik” işbirliği ve eşgüdüm zemini oluşturularak giderileceği belirtiliyor. Belgeye göre, etkin ve sürdürülebilir bir yönetim ancak “yönetişim modeli” uygulanarak gerçekleştirilebilir.

Yönetişim kavramını cilalarından arındırırsanız, özelleştirilmiş kamu kurumu anlamına geldiğini görürsünüz. IMF ile Dünya Bankası 1980’lerden bu yana bütün dünyada yönetişim modelinin yaygınlaştırılabilmesi amacıyla projeler yürütüyor, bürokrat yetiştiriyor. Kamu yönetiminde reform projeleri adı altında Türkiye’de de çok sayıda bürokrat bu tür eğitimlerden geçti.

Şimdi onlar, Strateji belgesinin 39’uncu sayfasındaki sözlerle; “…Ülkemizin akıllı şehir dönüşümünde yeni bir istihdam ve ekonomi oluşturan ve vizyon belirleyen Akıllı Şehir Yönetişimi ve yerli Akıllı Şehir Çözümlerini milli kabiliyetlerle geliştirebilme ve kullanabilme yetkinliğine ve olgunluğuna sahip birey ve kurumlardan oluşan çevik ve organik Akıllı Şehir Ekosistemi” oluşturulmasını sağlayacaklar.

Ekosistemin oluşturulması için onlarca tedbir öngörülüyor. Özetleyerek birkaçını sıralayalım: “… akıllı şehir bileşenlerine bütüncül bir bakış açısı getirilecek… ortak ulusal strateji belirlenecek ve politika geliştirilecek… yatırımlar bütüncül olarak değerlendirilecek ve önceliklendirilecek… proaktif ve katılımcı yönetişim oluşturulacak… ulusal ve yerel yönetişim mekanizmaları oluşturulacak… bütüncül mali yönetim anlayışı getirilecek… ulusal coğrafi bilgi sistemleri altyapısı çalışmaları ile koordinasyon sağlanacak…”

Ulusal Coğrafi bilgi sistemleri altyapısıyla ilgili çalışmalar şimdiden başlatıldı bile. AKP’lilerin önceki gün Meclis Başkanlığına verdikleri, içinde Cumhurbaşkanlığı’nın Van Gölü kıyısındaki Ahlat sarayına yasallık kazandıracak düzenlemenin de olduğu torba yasa teklifinde, Coğrafi Bilgi sistemi verilerinin kamu kurumları ile yerli ve yabancı özel şirketler arasında paylaşılmasına ilişkin yeni düzenlemeler öngörülüyor.

Strateji ve Eylem Planının 12’nci Bölümündeki şu sözlere bakılırsa kentlerin özel sektör ile birlikte planlanıp yönetilmesi uygulamasına yasallık getirilmesi amaçlanıyor; “Şehircilik hizmetlerinin tek noktadan, kullanıcı odaklı, hızlı ve kolayca yürütülebilmesi amacıyla farklı hizmet sağlayıcılar (merkezi yönetim, yerel yönetim ve özel sektör) tarafından sunulan hizmetler, Akıllı Şehir Çözümleri kullanımı ile hizmet bütünlüğü sağlanarak entegre edilecektir.” 

Bu amaçları 6’ncı Bölümdeki şu sözlerle birlikte okuyalım; “1. Hangi sektör tarafından nerede yatırım yapılacağına ilişkin olarak, tüm paydaşların dahil olduğu üst düzey mali planlama ve tahminlemenin yapılması ve bu planlamanın sonuçlarının da etkisinin değerlendirilerek tüm paydaşların verilen kararlar açısından ortak paydada buluşması sağlanacaktır. 2. Ulusal akıllı şehir yönetişim fonksiyonlarından Finans Yönetimi Fonksiyonundan sorumlu organizasyon tarafından belirlenen yönetişim mekanizması kullanılarak ulusal akıllı şehir mali politikaları oluşturulacaktır… aynı alanda ve aynı mahiyette mükerrer yatırımlar yapılmasının önüne geçilmesi sağlanacaktır…

Bu kadar alıntıdan sonra başlıktaki soruyu yanıtlayalım: Akıllı Şehirler Strateji ve Eylem Planı, uluslararası olanı ya da yerlisi hiç fark etmez, sermayeye kaynak aktarılması için gündeme getirildi. AKP için de güvence anlamına geliyor: geleceği, bu tür projelerin başarısında gizli.

Bu onların ortak aklı…