Yıldızoğlu'yla Seçim Tartışması

Ergin Yıldızoğlu görüşlerine çok değer verdiğim bir yazar. Sosyalist çıkış üstüne düşünen, kuram üretmeye çalışan zaten kaç kişi kaldı, elbette kıymetini bilmeliyiz. Sosyalistlerin seçim tavrıyla ilgili son yazdıkları hakkında bazı sorular soracağım ve birtakım noktaları tartışacağım Birkaç hafta önce aynı konuda internetle de tartışmıştım Yıldızoğlu'yla. İlkin görüşlerini özetleyeyim.

Yıldızoğlu da AKP'nin durdurulmasını ana hedef olarak saptayanlardan. Özellikle üç büyük şehirde AKP'nin yenilmesi gerektiğini vurguluyor. Bu başarılırsa ılımlı İslam projesinin ilerleyişinde bir kırılma yaşanacağını söylüyor. Yıldızoğlu'na göre CHP'nin solculuğu bile tartışılır, ama AKP'yi durduracak tek güç de o. "Destekleme" sözcüğünü sevmese de önerileri CHP'yi destekleme anlamına geliyor. En azından üç büyük şehirdeki CHP adaylarının desteklenmesini savunduğu açık.

Başta söyleyeyim, güncel siyaset ve siyaset taktikleri üstünde yetkin değilim. Ama bu tartışmada karşılıklı savunulan görüşlerde kafama yatmayan şeyler var. Kurnaz siyasi taktik bulamam, fakat önerilerin hayattaki karşılıklarını çıkarabilirim. Geçmişteki sonuçlarını da. Yıldızoğlu'ndan alıntı:

"Ayırdında değiller, ama sosyalistlerin Türkiye'nin siyasi yaşamında, fark yaratma kapasiteleri bugün yapmakta oldukları etkiden daha büyüktür. Bu iktidarsızlığın arkasındaki etkenlerden biri güçlerini birleştirme (bir an, ÖDP, TKP ve EMEP'in sol içinde çekim merkezi olabilecek ortak bir platform kurabildiğini düşünün), odaklama başarısızlığıysa bir diğeri de siyasi konjonktürle, siyasi hareket yaratma süreci arasındaki ilişkiyi 'düşünme' aşamasında yaşanan güçlüklerdir. Bu nedenlerle, ne yazık ki, sosyalistler, bu hafta sonu yapılacak yerel seçimlerde de kapasitelerine uygun etkiyi yapamayacaklar!"

Bazı şeyleri anımsatmakta yarar var. Yıldızoğlu'nun bahsettiği üç parti DTP'yi de aralarına alarak zaten bir seçim birlikteliği kurmuştu birkaç ay önce. Ama isteksizce oluşturulan, heyecan yaratmayan ve sonra da fiilen epeyce dağılan bir birlik oldu bu. Yine de birçok yerde ortak adaylar çıkarıldı, birbirlerinin adaylarını destekleme pratiği bazı yerlerde halen geçerli. Bu heyecansızlıkla ilgili birkaç şeyi birazdan ifade edeceğim.

"AKP'yi Durdurun!" dedikten sonra "CHP'yi de Durdurun!" "MHP'yi de Durdurun!" demenin taktik önemini anlayabilmiş değilim. AKP'nin kaybetme olasılığının bulunduğu yerlerde sosyalist solun aday çıkarmaması, faşist ve yolsuz unsurlar değillerse CHP adayları aleyhinde fazla propaganda yapmaması jest veya akıllı siyasi taktik olarak bana da hoş gelebilecek bir öneri. Yıldızoğlu bunun belki ahlaken yanlış, ama siyaseten doğru olacağını, "ince düşünmek" anlamına geleceğini vurguluyor. En büyük rakibe karşı daha küçüklerinin arkasında yer almak insana ve bana içgüdüsel olarak hep daha doğru gelmiştir. Acaba öyle mi? Hiçbir cümlemde ironi yok, kendi kendime yanıt bulmaya çalışıyorum.

Hemen il genel meclisi seçimine bir değinip geçeyim. Orada "Oyları bölmeyin" bahanesi sökmez artık. Eğer insanlar kendilerini sosyalist olarak biliyor ve tanıtıyor, fakat il genel meclisinde de en yakın buldukları sosyalist partiye değil de, CHP'ye oy veriyorlarsa bu iş bitmiş demektir. Onlara, "Sosyalistsen bari burada dürüst davran!" demek hakkımız bulunuyor.

Sevgili Yıldızoğlu'nun şu ifadesini hiç anlayamadım: "Ufuk Uras'ın, çoğu elinde olmayan nedenlerden dolayı hiçbir siyasi varlık gösterememiş olması bir yana..." Uras'ın etkin bir siyasi varlık gösterdiğini Yıldızoğlu biliyor aslında, ama ben okur için anlatayım: Son genel seçimden bu yana sosyalist hareket çok büyük bir kriz atlattı. Uras'ın, Urasçı ÖDP'lilerin ve başka bazı liberallerin başını çektiği gayet iyi donanmış ve dış destekli kalabalık bir grup Türkiye sosyalist hareketini AKP'nin kuyruğuna takmak için büyük bir operasyon başlattı. Bu kesimin pervasızlığı Ergenekon operasyonunu desteklemeyen, AKP'ye karşı sıkı muhalefet gösteren herkesi faşist ilan etmeye kadar vardı. CHP zaten faşistti. Söz konusu kriz en başta TKP'nin ve sonra öteki devrimci güçlerin büyük çabasıyla şimdilik yatıştı. Ama tehlike hala geçmiş değil. İşin ilginç tarafı, aynı Urasçılar bir süre önce CHP'yle ittifak girişiminde bulundular. Bu proje de CHP'nin hiç yüz vermemesi ve tabandan gelen tepkiler nedeniyle kısa sürede iflas etti.

Şimdi Yıldızoğlu'nun desteklemeyi önerdiği CHP'li adaylar yakın zaman öncesine dek ÖDP'nin ve kısmen de EMEP'in faşist olarak gördüğü adaylardır!

Yıldızoğlu sosyalistlerin zaaf içinde bulunduğunu görüyor, ama bu zaafın ciddiyetini, derinliğini görmek istemiyor. Sosyalistlerin içine düştüğü özel bunalım felsefi, siyasi, etik boyutlarda, coşku boyutunda, düşünme, okuma, tartışma boyutunda, irade boyutunda, verilen sözleri tutma boyutunda hemen her alanda felaket sayılabilecek ölçüde büyüktür. Problemin ciddiyetini görememek sorun yaratır. Böyle bir ortamda en ağır küfürleri, hedef olmayı, risk almayı, tecrit edilmeyi göze alan TKP'nin büyük çabasına değer vermemek haksızlıktır. Haksızlıktan falan geçtik, derdim o da değil, daha sonra yapacaklarımızın ve önerilerimizin hakikatini yok eder bunları değerlendirmemek.

Benim daha büyük bir problemim var. Kapitalizm doğayı bitiriyor. 15-20 yıl, en çok 40 yıl sonra büyük felaketler göreceğiz. Kimse ayılmıyor. AKP evet büyük problem, fakat şu kesindir, 20 yıl sonra AKP felaketini arayacağız. Özgürlükçü şucu bucu, fasa fiso değil gerçek bir sosyalizm tek çaremizdir. Bu bir ideolojik inatlaşma sorunu değildir artık. Komünistler, sosyalistler hala böyle görüyor. Bu bir adalet sorunu da değildir. Bu tek kurtuluş yoludur. Biz bunu hala anlatmıyoruz. Sosyalizm bir delilik değildir, sosyalizmi şu veya bu gerekçeyle lüks saymak, bugün için ertelenebilir bir duruş farkı saymak, çok açık söylüyorum, akıl yetersizliğinden başka bir şey değildir. Biri "İnancımı yaşama özgürlüğü" diyor, öbürü "Atatürkçülük tek çıkışımız" diye buyuruyor, başka biri kimlik de kimlik, insan hakkı da insan hakkı diye tutturuyor. Bir şeyler bildiklerini sanan yığınlarla cahil, on binlerce sözde aydın bir karabasandaki gibi ellerimizi kollarımızı beynimizi bağlamışlar, bizleri sefil projelere mahkum ediyorlar.

Yeter! Bunların peşine takılmayı bırakmalı artık sol. 15 yaşımdan beri "Oyları bölmeyelim, CHP'yi destekleyelim" hikayeleri dinliyorum. Sosyalistler CHP'ye oy atsın ki merkezdekiler sağcılaşsın, sol bir bütün olarak küçülmeye devam etsin. Yüz binlerce sosyalist her seçimde CHP'ye oy verdi. Sonuç: Giderek sağcılaşma, giderek solun küçülmesi. Giderek insan niteliğinin düşmesi. Beğenmediğimiz Ecevit her tartışmayı "sol"un kazancına dönüştürürdü, Baykal Davos tiyatrosunda bile doğru dürüst bir şey söyleyemedi. Bunda kabahat kimin? Biraz da bizim. CHP dışındaki sol herkes için tehlike oluşturacak güce ulaşmazsa neden CHP solculaşsın, neden kendine çeki düzen versin, neden niteliğini artırma arayışına girsin.

Uzun yazıları sevmiyorum, çünkü okunmuyor. Kısa yazınca da birçok noktayı açmamışsın diye eleştiriler geliyor. Biraz daha soru sorayım o zaman? Üç büyük ilde CHP adaylarını desteklemek bize ne kazandıracak sahi? Biz oy verdiğimizde seçimi kazanabilecekler mi? Kazanamazlarsa oylarımız çöpe gitmeyecek mi? İzmir'de açık ara CHP'li kazandı diyelim. Her iki ihtimalde de ertesi sabah pişmanlık duymayacak mıyız?

Sosyalist solun en başta yapması gereken şey, yeni nesilde sola sempati uyandırmak ve sola sempati duymaya başlamış insanları kitleler halinde kazanmaktır. Yeni insanları. Bunu yaptı yaptı, aksi durumda felaket kaçınılmazdır. İkinci görevse şudur, birinciye de hizmet etmesi bakımından şudur: Bugün Türkiye'de hala kendine sosyalist diyen, değişik ölçülerde toplumsal muhalefete katkıda bulunan birkaç yüz bin insan var. Hadi abartmayalım az tutalım, yüz bin insan var. Bunlara da artık gerçek bir sosyalist gibi davranmaları gerektiğinin ivedilikle anımsatılması gerek. Dahası ileri CHP tabanına, "Anti- emperyalist ve cumhuriyetçiyseniz gereğini adam gibi yerine getirin" deme yükümlülüğümüz sırada duruyor.

Solda kimseyi beğenmeme lüksümüz bulunmuyor artık. Sosyalistler kimi en yakın hissediyorlarsa kendilerine, EMEP'se EMEP, ÖDP ise ÖDP, TKP ise TKP, daha fazla destek vermeli, ellerini taşın altına daha çok sokmalıdırlar.

Çok iyi tekniğin var diyelim futbolda, mükemmel bir de taktik düşündün, ama elli metre koşacak gücün yok. Neye yarar teknik, neye yarar taktik. Sosyalist solun taktik yürütebilmesi için muhataplarının onu ciddiye alabileceği bir güce ulaşması lazım. CHP merkezi kendi tabanını dinlemiyor, milletvekillerini dinlemiyor, yüz bin kişilik ÖDP'yi niye ciddiye alsın?

Bakın çok zorluklar içindeyiz. Samimi devrimci ol, çalışkan sosyalist siyasetçi ol, iyi yazar ol, allame ol, kimin umurunda. Kalabalık değilsen söz bile vermezler adama. Konuşsan dinlemezler. Gerçekleri dobra dobra anlatacak insanların sayısının artması şart. Gelin birlikte kötü ve sekter olalım, birlikte güçlenelim. Gelin sorunlara daha içeriden bakalım. Başka çare cidden yok.