Sosyalist Doktora Devrime Kadar Her Şey Serbest mi?

Ankara 13 Mart’ta sağlıkçıların eylemiyle beyaza boyanacak. TTB’nin öncülüğündeki büyük eyleme sağlık emekçileri ve onları destekleyen geniş bir kalabalık katılacak.

Eylemin hedefi AKP hükümetinin tamamlamak üzere olduğu “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”ni teşhir etmek. Sosyal devleti tümüyle yok eden, piyasacı ve özelleştirmeci bir program bu. Orta ve uzun vadede toplumun büyük kesiminin sağlık hizmetlerinden yararlanma düzeyini düşürecek. Sağlık çalışanları içinse yakın plandaki olası bazı iyileştirmeler ötesinde yıkıcı sonuçlar doğurabilir.

Hekimlerin ve onların örgütlerinin kendi ekonomik ve sosyal çıkarlarını savunmaları doğal karşılanmalı. Ayrıca TTB ve SES (Sağlık Emekçileri Sendikası) 12 Eylül’den sonra siyasal iktidarlara karşı en kararlı ve kitlesel eylemleri gerçekleştiren yapılanmalar. Bu mücadelenin gücü, ivmesi giderek düşse de AKP’ye muhalefet konusunda da en aktif örgütler arasında ilk akla gelenler sağlıkçıların örgütleriydi, hala da öyle gibidir.
Her kesim elbette kendi çıkarını koruyacak. Devrimci yükseliş dönemleri de kitlelerin hakları için mücadelelerinin yükselmesinden doğar. Fakat bu çıkarlar birbiriyle çelişiyorsa?

Bizim başlangıçtaki sorumuz sosyalist duruşla ilgili çok temel bir probleme işaret ediyor. Sosyalistlerin tamamının üstünde anlaştığı bir şey kesindir: Kapitalizm halkın problemlerini çözemez. Kapitalizm sağlık alanındaki temel problemleri de çözemez. Buraya kadar tamam. Ama buraya kadar dediğimiz çok belirsiz bir sürecin ileri aşaması. Oraya kadar nasıl bir tutum alacağız?

Sosyalist bakışlı insanlar kendi çalışma alanlarında sosyalist siyasetin genel siyasi sloganları dışında nasıl davranmalı?

Kafalardaki sosyalizm sansürü işte burada başlıyor. Çok güçlü bir sansür bu. Sosyalistlere, komünistlere siyasi alanda veya medyada uygulanan sansürden çok daha güçlü bir otosansürle karşılaşıyoruz oraya gelince.

Evet, sosyalist bir hekim günlük pratiğinde nasıl bir tutum takınmalı devrim patlayana dek? Sadece çıkarını mı savunmalı? Hekim örgütleri de sadece hekimlerin çıkarlarını mı savunmalı? Hayır, TTB’nin böyle bir iddiası yoktu. Aksine siyasete hep öncelik vermiş bir örgüt TTB. SES de öyle. Ama nasıl bir siyaset? Ülke politikalarıyla ilgili üst bir siyaset. Sağlık siyaseti, özellikle gündelik sağlık uygulamalıyla ilgili sosyalist duruş hep küçümsendi. Şimdi son gelinen noktada sormak hakkımız: Sağlık alanındaki en büyük problem hekim çıkarlarının azalması mı? Maalesef hekimlerin büyük çoğunluğu meseleye sadece bu açıdan bakıyor.

13 Mart’taki eyleme AKP taraftarı olmayan neredeyse her kesim gönülden destek sunuyor. Sosyalistler, liberaller, ulusalcılar, Kemalistler, Kürt siyasetçileri, hepsi el birliği ediyor. Güzel mi peki? Güzel bir bakıma.

O zaman eylemin amacına bir daha bakalım. Performans sistemi hekimlerin, sağlık çalışanlarının arasını bozar, öğrenci eğitimini baltalarmış. Çok doğru ve TTB burada sonuna dek haklı. Ama şu unutuluyor. Sağlıkta performans sistemi zaten uygulanıyordu yıllardır, şimdi dahil edilen sadece üniversiteler. Daha önce niye bu kadar gürültü çıkarılamadı? Oralarda da eğitim veriliyordu ve bu performans sistemi orada da eğitimi aksatmıyor muydu?

Keşke TTB muayenehaneciliği savunmada bu derece iştahlı davranmasaydı. (Devlet göreviyle birlikte yürütülen muayenehaneciliği.) TTB bunu çok doğal bir hakmış gibi savundu ve bu sayede hekimlerin uzak duran bir bölümünün de sempatisini topladı. Ancak sosyalist duruşla taban tabana zıt bir duruştu bu. Muayenehanecilik de eğitimi baltalıyor, hekimleri birbirine düşürüyordu, ama TTB bunu savunabiliyordu, savunuyor.
Ancak bu yanlışlık ne yazık ki TTB’nin tek bir konudaki algı veya duruş hatasından kaynaklanmıyordu.

Problem daha temeldir. Sosyalist doktorlarımız, büyük çoğunluğu itibariyle sosyalizme bir kavram ve fikir olarak yakındırlar da, işte o kadar, sosyalistliklerini günlük mesleki pratikleri içinde hissettirmemektedirler. Böyle bir sorunları yok gibidir.

Bugün sağlık alanındaki eğitim ve pratik bütünüyle ticari, piyasacı tıbbın yönlendirmesindedir. Sosyalist hekimlerimiz bunun nasıl ve niye böyle olduğunu ve buna karşı ne yapılması gerektiğini bilmemektedirler. Dahası birçoğunun buna itirazı bile yoktur. Normal pratiğin böyle olması gerektiğine inanmaktadırlar.

Açalım da ne demek istediğimiz anlaşılsın.

Bıçak parası bir sembol. Haksız ve fahiş kazançlar bu sistemin bir gereği, bu sistemin bir normalliğidir. Hekimlikteki paragözlüğe karşı mücadele neredeyse unutulmuş durumda. Arsız, hırsız tüm hekimler, şarlatan hocalarımız, diktatör şeflerimiz kardeşimiz, dostumuz, büyüğümüz.

Koruyucu ve destekleyici hekimlik mi dediniz. O ne ki? Beslenme: Doğru beslenme hastalıkları önleme ve tedavide çok önemli bir temeldir. Kaç hekim doğru beslenmeyi biliyor, uyguluyor, hastalarına uygulatıyor? Yanlış beslenerek yapılan tahribat bol ilaç verilerek düzeltilmeye çalışılıyor, cahillik, iradesizlik ve üstüne bol kazanç. Konuyu fazla üsteleseniz alay konusu seçilirsiniz. Egzersiz: Aynı şekilde. Hareketsiz beden hastalanmaya mahkumdur, kaptığı hastalık da şifa bulmaz. Kaç hekim egzersizin üstünde duruyor, kaç hekim egzersiz yapıyor? Bu kadar temel bir gerçeği sakla, sonra birkaç slogan at, arın! Zehirlerden uzak durma: Sigara, hava kirliliği, yediğimiz içtiğimizdeki zehirler. Bunlara karşı az bir şeyler yapılıyor, ama başka şey var ki, gereksiz ve fazla alınan, verilen ilaçlar her gün binlerce hekim bu suçu işliyor, ona karşı da hemen hiçbir şey yapılmıyor.

Ya hastalara karşı giderek artan duyarsızlık, insanlara duyarsızlık, kötü davranışlar!.. Birtakım amirler zorlamasa insana iyi davranmak neredeyse hekimlik gündemimizden çıkacak.

Daha sayalım mı? Cahillik. Yabancılaşma. Aşırı uzmanlaşmanın da giderek artırdığı genel tıbbi yaklaşım körlüğü. Mesleki hatalardan zarar gören hasta sayısı tahmin edemeyeceğiniz oranda.

“Taş devri beslenmesi” diye çok hayati önemde bir gerçekten, Beslenmebulteni.com gibi bir siteden kaç hekimimiz haberdar. Böyle bir şeyi bilmemek korkunç bir gerilik, ama söylesen dalga geçerler. Fakat insan düşmanı tıbbi yaklaşımlara hayrandırlar.

Geçen hafta bu sütundaki Tolga Binbay’ın yazısı içime su serpti. Böyle şeyleri gündeme getiren hekim o kadar azaldı ki! Ezilen, kıymeti bilinmeyen bir doktor edebiyatıdır ki almış başını gidiyor.

Ne diyelim. Sağlık eylemi umarım görkemli olur. Bu eylemliliği bu politikalarla halk nasıl görüyor. Benim gördüğüm şey, sağlık alanındaki gelişmelerle AKP puan toplamaya devam ediyor.

Peki halk nasıl görüyor, algılıyoru da boş verelim. Maksadımız doğruysa, halk günün birinde anlayacaktır diyebiliriz. Peki maksadımız ne? Maksadımız doğru mu? Hayır bunu söyleyemem.

Her alanda problem ve tartışma aynı: Sosyalist sanatçı piyasa karşısında nasıl duracak? Sosyalist işçi, sosyalist mühendis, hatta sosyalist iş sahibi? Bu düzende kirlenmemek olası değil. Ama daha az kirlenmenin yollarını tartışmak, bunu gündemimizde tutmak bizim görevimiz değil de kimin görevi?

Halkçılığın örneklerini bugünden göstermez, tam aksine bencilliğimizin örneklerini halkın gözüne sokarsak siyaseten kim inanır bize?