Sol Siyaset... Yalansız Olsun!

Düzce SES Temsilciliği 15-16 Haziran'ı anmak için Kocaeli SES salonunda bir etkinlik gerçekleştirdi. Toplantıda konuşan dönemin işçi liderlerinden Remzi Çakar, o günlerde ve sonrasında yaşananları ayrıntılarıyla anlattı. Son söz olarak söyledikleri bugünkü solun sorunlarını çözme doğrultusunda anahtar niteliğindeydi. Çakar, devrin işçi önderlerinin birçok fabrikada binlerce kişiye birkaç saat içinde seslendiklerini ve hepsini ikna ettiklerini belirtti. "Çünkü" dedi "konuştuklarımıza inanıyorduk, çok inanıyorduk! On binlerce arkadaşımızı da inandırmamız, o yüzden hiç zor olmamıştı."

İnanma ve inandırıcılık sorunu. Sağ politikacılar kitleleri aldatarak peşlerinden sürüklerler, ama sol doğruya, haklıya dayanmak zorundadır. Sol siyasetin olmazsa olmazı yalansızlıktır. Söylemine yalan karıştığında sol, ya kitleler gözünde inandırıcılığını hızla yitirir ya da sol görünümlü sağa dönüşür. Türkiye'de sol, 1980 darbesine dek esas olarak doğruları savunduğu için iyi kötü işi götürdü. Hayli de yalan söylemesine karşın. Ne ki darbeden sonra ibre baskın biçimde yalana doğru kaydı.

Solcular emperyalizme karşıyız dediler, AB'yle ABD'yle işbirliğine girdiler. Enternasyonalistiz dediler, milliyetçiliği kışkırttılar. Barış dediler, kirli savaşı kızıştırdılar. Halkın kardeşliği dediler, bir taraf Türkçülük güzellemesi üstünden Kürt düşmanlığı yaptı, öbür taraf yurtseverliği ayıp saydı. Sosyalistiz dediler, bulundukları her alanda kapitalizmi övdüler, örgütlediler. Halkçıyız dediler, her iktidara geldiklerinde halk düşmanlığı yaptılar. Devrimciyiz dediler, orduyu göreve davet ettiler. Kirliliğe karşıyız dediler, yolsuzluklara bulaştılar. İnsan hakları dediler, canilerle kol kola gezdiler. Düşünce özgürlüğü dediler, düşünceyi yasaklayan seçkinci şebekeler kurdular. Halk, çirkin sol propaganda altında "yalan manyağına" döndü.

Siyaset solda da yapılsa insanı bozma tehlikesi yaratır. Umut vermek, ikna etmek için abartmak zorundasınızdır. Düşman çok güçlüdür, ittifaklara girme gereği hissedersiniz. Girilen ve bozulan her birlik aldatılma duygularını beraberinde getirir. Öte yandan siyasette saf idealist, zayıflıklarından tam arınmış insan bulmak zordur. En gelişkin sol partilerde bile çiğliklere, insan kötüye kullanımlarına, bencilliklere, haksızlıklara sıklıkla rastlanır. O yüzden "doğru" bir genel çizgi altında bile yalandan tümüyle kaçınmak olanaksızdır.

Ancak hayat, yaşayan ve düşünen her insana siyasete şu veya bu ölçüde bulaşma sorumluluğu yükler. O zaman da insan siyasi gruplar arasında seçim yapma ihtiyacı duyar.

Bugün Türkiye'de yalan üstünden siyaset yapmayan, politikanın çirkinliklerine mazur görülebilecek ölçülerde en az bulaşmış siyasi hareket olarak TKP görünmektedir. Hatta "İnandıkları, savundukları ve yaptıkları arasında tutarlılık bulunan tek siyasi hareket TKP'dir" desek yüksekten atmış olmayız. Bu nedenle de onu desteklemek tüm solcuların boynunun borcudur. Destek ona katılarak sağlanabilir, ama şart değildir, değişik düzeylerde dışarıdan da verilebilir.

Sosyalist, komünist olmak, yurtsever olmak, kapitalizme ve emperyalizme karşı durmak, halkın birliğini savunmak, hiçbir milliyetin başka bir milliyetten üstün olmadığını savunmak... Tüm bunları birlikte olmak ve savunmak, ancak yalandan arınmış tutarlı bir çizgide yürümekle olanaklıdır. Halk da ancak konuştuklarına sonuna dek inanan, ama sosyopatlığından ötürü değil, tam bir tutarlılık içinde düşündüğü ve davrandığı için inanan hatiplerle, siyasetçilerle, yazarlarla sola inanacaktır.

Böyle bir yolda tek seçenek TKP midir? Başka seçenekler neler olabilir? Sonraki yazımda bunları tartışacağız.

20.06.2008