Nâzım Adı Bende Neler Çağırıştırıyor

Geçmişte toplumcu gerçekçiliğe sert eleştirilerim olmuştu. TKP'ye katıldım diye görüşlerimi değiştirmedim. Zaten böyle bir şey istenmedi benden.

Her şeyden önce başarısız buluyorum bu akımı. İki nedenle başarısız. İlki arkasındaki o büyük kitlesel ve siyasi desteğe, sosyalist devlet yardımına karşın yeterince fazla sayıda ve yeterince yüksek nitelikte sanatçılar, ürünler çıkaramadığı için. Bu öznel bir değerlendirmedir ve görüşümü söyler pek fazla tartışmam o konuda. Biliyorum ki bazıları tersini düşünüyor. Toplumcu (sosyalist) olmayan tüm gerçekçi sanatçıları, ürünleri ve hatta modernistleri de tek sepete koyup nicelik ve niteliği yüksek saymaya çalışanlar çıkıyor. İkinci ve asıl başarısızlık göstergesi son kertede nesnel. Toplumcu gerçekçi sanat akımı halkın, işçinin, emekçinin sanatı olma iddiasındadır. Başka akımlarda böyle bir iddia bulunmaz. Gelin görün ki emekçilere sanatı benimsetmek doğrultusunda öteki nitelikli sanat akımlarından bir puan öne geçememiştir toplumcu gerçekçilik. Ticari popüler burjuva sanatı ise toplumcu gerçekçiliğe her dönem fark atmıştır halk tarafından kabul edilme kulvarında. Bu bakımdan benim gibi toplumcu gerçekçi olmayan ve ne piyasa, ne emekçi halk için yazan bir romancı kitaplarını geniş yığınlara okutamıyorsa başarısız sayılmaz ama, toplumcu gerçekçi sayılan bir edebiyatçı için aynı sonuç temelden bir başarısızlıktır.

Nâzım'a gelelim şimdi. Bir: Benim için Nâzım Hikmet her şeyden önce iyi bir şairdir. (Keşke şiirden anlasaydım da ne kadar iyi olduğunu kendi yargılarıma dayanarak size aktarabilseydim.) Fakat benim için iyi bir şairdir ve şiirlerini hep zevkle okumuşumdur. Sadece siyasette değil sanat anlayışında da devrimci atılım yapabilen çok az sayıdaki sanatçılarımızdan biridir. İki: Nâzım Hikmet devrimci mücadelenin ajitatör şairidir. "Güneşi zaptedeceğiz... güneşin zaptı yakın" ve benzerlerini duyup da heyecana kapılmayan tek bir solcu yoktur, desek abartmayız. Üç: Nâzım adı benim gibilerde sempati yaratmaktadır. O bir komünist, devrimci ve iyi bir insandır. Ayrıca bu mücadele için çok bedel ödemiştir.

Fakat bir de benim için dördüncüsü var: Nâzım Hikmet benim için tam bir başarısızlık çağrıştırıcısıdır. İki yönden başarısızlık. Yakın döneme dek tüm sola nefes aldırmaksızın egemen olan, ama Nâzım zamanında çok daha habis şekilde seyreden sosyalistler arasındaki derin sevgisizliği, hastalıklı solcu tipolojisini alt etmekte başarısızlık. Ve bunun kadar önemlisi sıradan insana, geniş yığınlara kendini benimsetmek yolunda, halkla birleşmek yolunda çok kesin bir başarısızlık. Tecrit edilmişlik, yenilmişlik...

Şimdi yaygın olarak Nâzım Kültür Merkezleri'nin açılacağı haberleri duydukça kusuruma bakmayın bu "başarısızlık" çağrışımı daha çok öne çıktı bende. İstanbul'daki Nâzım'ı biliyorum, yıllardır çok önemli bir işlev görüyor ve iltifat için değil gerçekten başarılı. Başka büyük kentlerdekiler de öyledir sanırım. Öğrencinin, aydının yoğun bulunduğu büyük kentlerde yenileri açılırsa faydalıdır.

Fakat İstanbul'daki, Ankara'daki bir işçi ya da gecekondu yoksulu için veya Anadolu'nun küçük kentlerindeki sıradan halk için NKE'ler ne anlama gelir? Hiç. Çekici mi? Tersine iticidir.

Sola zaten sempati duyan, duymaya başlamış insanlar için bugüne dek ürettiğimiz sanat ürünleri daha çok bilinçlendirmede, ruhları daha iyi eğitmede belli bir başarı kazanmıştır yine de. Ama bizim asıl eksiğimiz, sıradan vatandaşları sanata çekmede ve onların cılız ve hastalıklı bilinçlerinde kuvvetlendirici budamalar yapan, bilinç kırılmaları yaratan ürünler ortaya çıkarmada.

Büyük kentlerdeki işçiler, işsizler için, Anadolu'daki kent halkı için sendikaları hayat içinde daha işlevsel kılmak dışında, spor, sağlık, sağlıklı yaşam, tüketim, doğa, çevre, yoksul dayanışması ve elbette kültür-eğitim gibi alanlarda daha çok ilgi çekebilecek, göstermelik kurulmayacak, iyi kötü bir şeyler yapacak örgütlenmelere, derneklere gereksinimimiz var diye düşünüyorum.

Not: AKP'nin göstermelik Nâzım sevgisinde de iki çağrışım rol oynuyor. İlki eski CHP ve Kemalistlerin komünistler üstündeki azgın, edepsiz baskısı. İkincisi, dışarlıklı, marjinal, zararsız hale getirilmiş sol özlemi.