Medyanın Aldatma Tekniklerinin Sonuncusu: Haber İshali

Medyanın asıl ve baskın işlevinin kamuoyunu bilgilendirmek değil, yönlendirmek olduğunu artık aklı başında herkes kabul ediyor. Medya, kuşkusuz bunu en çok sermaye, iktidar, devlet odaklarının istemleri doğrultusunda yapıyor.

Kamuoyunun gazete ve televizyonlarca yanıltılmasının klasik veya yeni birçok tekniği var. Konuyla ilgilenenler internetten de bunların madde madde dökümlerini bulabilirler. Ancak pek fazla üstünde durulmayan, ama artık en çok kullanılan teknik: Haber-bilgi-yorum bombardımanı. Başka deyişle “Bilgi İshali”.

Evet, bu bir ishal. Öyle bir haber sağanağına maruz bırakılıyor ki halk, bunların içinden gerçekten önemli olanlarını seçip, üstünde biraz durması normal bir birey için olanaksız.

Geçmişte medya kaba sansürü daha çok kullanırdı. Şimdi de bazı haberleri, bilgileri ısrarla yok sayıyor. Ama bazen istenmeyen haber ve bilgiler kendiliğinden yüzeye sızabiliyor. Kimi zamansa herhangi bir medya odağı “Bizde sansür yok, işte her türlü haberi veriyoruz” diyebilmek için arada bazı “hassas” bilgileri de kamuoyuna sunuyor.

Fakat öyle bir haber bombardımanı altında sunuyorlar ki, gerçekten önemli pek çok bilginin haber değeri anlaşılamıyor. Her “hassas” veya “sakıncalı” haber-yoruma karşın, yüzlerce öyle yönlendirmeli haber-yoruma maruz kalıyoruz ki, “Keşke kaba sansürde ısrar etseydiniz” diyesi geliyor bazen insanın.

Şimdi üç alt başlık üstünden söz konusu tekniği irdeleyelim:

Trafik Kazalarının Sorumlusu Kim?
Konuyla ilgili sistemli çarpıtma çifte kavrulur. Bir kere bu kazalarda tüm savaşlardan, iç savaşlardan, terör olaylarından çok daha fazla insan kaybı yaşandığı bilindiği halde, bu gerçek sürekli gargaraya getirilir. Bu konuyu gündeme getiren her kişi, en az yüz siyasi haberle boğulur. Peki zaman zaman fırsat bulunup trafik tartışıldığında ne olur? Konunun esası nasıl perdelenir?

Örneğin muhalifleri teknik yöntemlerle izlemede üstün başarı gösteren polis, neden tehlikeli araç kullanmayı alışkanlık haline getirenleri izlemez, caydırıcı önlemler almaz? Neden otomobil şirketleri hız sınırlarının çok üstünde sürat yapabilen araçlar üretirler? Neden bu araçlar tescillenir? Bu gibi sorular hiç sorulmaz. Çünkü ucu sermayeye veya devlete dayanır. Bunun yerine genel olarak sürücü kusurlarından, yoldaki aksaklıklardan söz eden birtakım uzmanlar birbirinin aynı konuşmaları biteviye yinelerler. İşin özü ayrıntı bombardımanıyla yok edilir.

Demokrasinin Gelişimi İçin İdam Cezasının Yaygınlaşması mı Gerekir?
Irak’ta son iki yılda 12 bin kişinin idam edildiği haberi bir şekilde verilir. Ama aynı anda o kadar çok başka haber verilir ki, kimse bunun üstünde duramaz artık. İdam edilen her kişiye karşın aynı gün birçok medya organı 12 bin kez “demokrasi”den bahseder. O kadar çok “diktatörlerin devrilmesi” ve “demokrasinin gelişimi” konuşulur ki, o 12 bin rakamı bile artık kimseyi uyaramaz.

Nasıl Sağlıklı Besleneceğiz?
Binlerce medya organı her ay binlerce doktoru-diyetisyeni halkın önüne çıkartır. Aralarında belki kırkta bir oranında doğru şeyler söyleyeni de çıkar beslenme konusunda. Ya da en kakavan doktorun bile söylediklerinden bazıları doğrudur. Ama o kadar çok şey konuşulur, o kadar çok yalan yanlış mesaj verilir ki, doğrular yanlışlara yedirilir. Başka türlü de olması mümkün değildir zaten.

İşte böyle bir ortamda “dengeli beslenmenin öneminden” söz eden, “fazla yağdan kaçının” diyen, elli yıl önceki yönlendirmeli bilgileri yepyeni şeylermiş gibi pazarlayan yetersizlere veya şarlatanlara sonsuz olanaklar çıkar.

İşin özü ise bu bilgi ishali içinde tutunamaz, akar, kanalizasyona karışır. Oysa, insan sağlığı için afet boyutunda yıkım getiren asıl tehlike şekerdir, karbonhidratlardır. Meşrubatlar dünya ölçeğinde alkolizmden çok daha ciddi bir sağlık sorunudur.

Gelin bunu şeker lobisinin kontrolündeki medyada gündem yapın!

Gelin trafik kazalarının asıl sorumlusunun hızı önleyecek çok basit cihazları araçlara takmayan, 140 kilometre sürate çıkan kamyonları, 200 km yapan otomobilleri üreten firmalar ve bunları tescilleyen devletler olduğunu baş sayfalara taşıyın.

Olmaz. Yapamazsınız.

Kapitalizm koşullarında “özgürlük” sanrıları yaratmak yine bir büyük medya aldatmacasıdır.