Kültür Sanat Dergisi

Yurdakul Er’in, “Kültür Sanat Dergisi” başlıklı yazılarını okudum. Geçtiğimiz ayda da TKP Kültür Sanat Konferansı toplandı. Sonuç bildirgesi yayımlandı. Tüm bu konuların beni özellikle ilgilendiren bölümü hakkında bazı bilgiler vermek durumundayım. Bu arada yine aynı konuyla ilgili kimi düşüncelerimi aktaracağım.

Sanat Cephesi adlı dergimizi temelden yeni baştan ele alarak güçlü ve çok daha nitelikli hale getirme görevi önümüzde duruyor. Konferans sonuç bildirgesinde bu açıkça dile getiriliyor. Benim yayınlarla ilgili olarak konferansta sunduğum görüşlerim çok daha değişikti. Sanat Cephesi üstüne düşüncelerim de. Ama konu şimdilik (uzunca bir dönem için) bu yönde kararlaştırılmış durumda. O yüzden de, yineliyorum, şimdi bize düşen, bu dergiyi yeniden ele alarak en kısa zamanda Ekim’den (en geç Kasım’dan) başlayarak olabilecek en nitelikli düzeyde, en ilgi çekici biçimde çıkarmak ve olabildiğince geniş dağıtım ve satışını örgütlemek.

Sanat Cephesi’nin Türkiye’de sanat kültür ve hatta biraz daha kapsamını genişletirsek medya işlerliği üstünde gündem belirleyici bir düzeye getirilmesi gerekiyor. Altı doldurulmuş savlarla kavgacı bir dergi olmak zorunda. Biçiminin de yeniden düzenlenmesi şart.

Bir derginin nitelikli ve etkin olabilmesi için, o derginin profesyonel bir anlayışla hazırlanması olmazsa olmaz koşul bana göre. Alandaki rakiplerimiz çok güçlü değilseler de profesyonel kadrolarca çıkarılan yayınlar. Kurumsal anlamda bir profesyonelliği Sanat Cephesi’nde yaşayıp yaşayamayacağımızı önümüzdeki süreç gösterecek.

Fakat kurumsal profesyonellik kadar çalışma anlayışında profesyonellik de önemli. Sanat Cephesi’ni bugüne dek çıkaran çok az sayıda arkadaşımız özveriyle iyi işler yaptılar. Buradaki önemli eksiklerden biri, bu zaten çok az sayıdaki arkadaşın ayrıca yapmaları gereken dört, beş, altı, yedi farklı işlerinin bulunmasıydı. Dergiyi çıkaran kadro muhakkak takviye edilmeli, güçlendirilmeli. Aynı kadro böyle bir güçlendirmeyle çok daha iyi işler başarabilir. Fakat bir şartla. Dergiyi esas olarak üstlenecek birkaç kişinin birincil görevlerinin, en çok yoğunlaştıkları işlerinin bu olması gerekir. Dergi işi birçok başka işte olduğu gibi yüksek yoğunlaşma isteyen bir iştir. Dergi çıkaran insanların yatıp kalkıp günde yirmi dört saat dergiyi düşünmesi gerekir. Bu böyle olmazsa emekler de büyük ölçüde boşa gider, paralar da. Biz de alandaki görevimizi gereği gibi yerine getiremeyiz.

Ağustos ayı ortasında dergiyle ilgili bir toplantı düzenleyeceğiz. Önerisi olanlar, katkı koyabilecekler o zamana dek düşünsünler ve bize iletsinler. En geç Ağustos ayı sonuna dek nasıl bir dergi istediklerini, etkin ve nitelikli bir dergide neler olması gerektiğini ilgili herkes lütfen düşünsün. Muhtemelen dergide her ay dosya konuları işlenecek. İlk ayların dosya konuları neler olmalı, bizlere aktarın. Bana veya Sanat Cephesi’ni bugüne dek çıkaran arkadaşlara.

Ayrıca nitelikli bir dergi için dosya konuları üstünden veya kendi seçtikleri konularda yazan, ama üfürükten birkaç saatlik çabayla değil, gerektiğinde haftalar, aylarca süren bir emeğin ürünü olarak yazacak insanlar önerin. Veya bu çabayı gösterebilecek durumda görüyorsanız kendinizi, onu söyleyin.

Yine kişisel fikrim bağlamında şunu ifade edeyim ki, iyi bir kültür sanat dergisi çıkarmak doğrultusunda hem olumlu hem olumsuz etkenlerle karşı karşıyayız. Başlıca olumlu etken böyle bir şeyin gerçekten sırıtan bir ihtiyaç olarak önümüzde durmasıdır. Sosyalistlerin siyaset alanında olduğu gibi sanat kültür alanında da önü açıktır. Futbol diliyle konuşursak top koşturacağımız geniş bir boşluk açılmıştır önümüzde, yeter ki bir şeyler yapmak isteyelim, bu doğrultuda çaba harcayalım. Başlıca olumsuz etken ise biz her ne kadar bunu ihtiyaç olarak görsek de, ihtiyaç olarak gören bir kısım insan bulunsa da, toplumda geniş kesimler açısından (okumuş kesimler açısından da) böyle bir talebin bulunmamasıdır. Başka deyişle biz açık alanda hızla top koşturup kaleye şutumuzu rahatlıkla çekeceğiz, hatta üst üste birçok goller atacağız ama, seyircimiz kalabalık olmadığından, tribünlerde geniş bir coşku yaratmayacak başarımımız. Hatta bir hakem de bulunmadığı için ilk gollerimizin kaydı da yapılmayacak. Ama bir süre sebat edersek toplumda muhakkak bir ses getireceğimizi umuyorum. Değiştiricilik böyle başlar.

Dergiyi “bizler ve başkaları” ruh halinde çıkarmamalıyız. Her şeyi biz biliriz, herkese her şeyi biz öğretiriz havasında da olmamalıyız. Bu kavga etmemek anlamına gelmez. Yeter ki öğrenmeye açık olalım, her türlü fikri dinlerken saygı gösterelim. Katılımı hedefleyelim. Bunu samimiyetle hissettiğimizi çevremize yayabilirsek kavgamızın huysuzluktan, hırçınlıktan değil, haklılıktan kaynaklandığı daha net anlaşılır. Kavga ederken elbette bazı kişi ve çevreleri yitirebiliriz, onlardan uzaklaşabiliriz ama çok daha içten ve nitelikli bazı insanları kazanma şansımız kesinlikle yükselir.

Sanat kültür alanı ve medya liberalizmin evidir, aynı zamanda kalesidir. Bu alanlarda en cılk liberalizmin, liberallerin borusu öter. En radikal solculuk- sosyalizm, sanat kültür medya alanına gelince cıvıklaşır, yayvanlaşır. Ulusalcı kesimlerde bile iş sanata gelince liberal zurnalar çalmaya başlar. Sözünü ettiğimiz şey, kültür sanat sayfaları, kitap ekleri, siyasi magazin programları, cumartesi-pazar ekleri solculuğudur, piyasacı, pop kültürcü, reklamcı, gevşek yaşam biçimli, ilkesiz karakterli pop solculuğudur ve yeter artık... iyice sıkmıştır. Buradan kapitalizm yandaşlığı, statükoculuk, gericilik ve en sonunda çirkinlik çıkar başka hiçbir şey çıkmaz.

Tüm bu alanlardakileri sarsan, “Solcuysan Solculuğunu Bil!” türünden etkili ve rahatsız edici sloganlar altında kampanyalar düzenlemeliyiz. Evet, solculuğu kimseye bırakmayacaksa adam gibi solculuk yapmalıdır, kapitalizm karşısında dik durmalıdır, bu piyasaya teslim olmuş güruh ve muhakkak ayrışmalıdır. Ya sosyalistlerden yana, ya gericiliğin tam batağına.

Önerilerinizi, katkılarınızı, emeğinizi, desteğinizi bekliyoruz.