Kültür Kavgasına Çağrı

Konumuz geçen hafta olduğu gibi kültür-sanat dergisi. Elimizde “Sanat Cephesi” adlı bir dergi var ve bu dergiyi nasıl etkin hale getirebiliriz sorunu.

Geçen haftaki makalemde öneri ve yorum istemiştim siz okurlardan. Yazıya dört yorum yazıldı ve bana da üç geri bildirim geldi. Şimdilik toplam yedi. Belki öteki arkadaşlara da bir şeyler ulaşmıştır. Hiç yoktan iyidir, ama ilgi ve desteğin yeterli olmadığı daha baştan açık. Adım adım gideceğiz, bu iş böyle.

Sol düşünce güya siyasette az çok diri de iş sanata, kültüre, medya işlerliğine gelince liberal kurtarılmış bölge başlıyor. Az çok sol sayılabilecek medya kurumlarında piyasacılığın zurnaları çalıyor başka her şeyi duyulmaz kılarcasına. Radikal’in kültür politikasını anlatmaya gerek yok Milliyet, sanatta kapitalizmin sancaklarının ihtişamla dalgalandığı başka bir karargah. Televizyonlar sanatı, kültürü ancak çürümeyi hızlandıracak yönde kullanıyorlar. Yine Cumhuriyet’e baktım geçenlerde. Rastgele bir gün. 9 Ağustos Pazar. Kültür sayfası haberleri: Perihan Mağden internetteki blog sayfasında yeniden yazmaya başlamış. Daha önce hangi yazarın kendi internet sayfası haber değeri taşımış? Bu kültür sayfası ne eski ne de yeni yöneticisi döneminde bir buçuk yıldır, TKP Kültür Komisyonu’nun aylık raporlarını bir kez olsun haber yapmadı, gönderildiği halde. Daha altta Masumiyet Müzesi Rusya yolcusu diye bir haber. 10. sayfada da bir bütün halinde Ferhat Tunç söyleşisi.

Sanat illa ki kapitalizme kul köle olmak zorunda mıdır? Sanatçı muhakkak piyasacı mı davranmalıdır? Sanatta güzelliğin artık tek ölçütü emperyalizm kavramını beyinden silmiş bulunmak mıdır? Sanat-kültür alanı yalnızca cüce ruhlara mı açıktır? Dünyayı değiştirme hedefi ne zamana dek yasaklanacaktır zihinlerde, ne zamana dek dünyayı kirleten güçler sanata, kültüre, yaşam alışkanlıklarına yön verecektir?

Kültür cephesindeki tüm soysuzluklara gerici-faşist ya da liberal yaftası asıyoruz da, bu derin çürüme sanırım tüm kavramları, yaftaları geçersizleştirecek boyutta. Biz başka bir şeyle mücadele ediyoruz, etmek zorundayız. Kavramlara, kamplara sığmayacak kadar geniş, güçlü ve şekilsiz bir şeyle.

Tarif ettiğim düşman size de mistik bir heyula gibi görünmüştür şimdi. Heyula olduğu kesindir, ama mistikliği son derece elle tutulur ilişkilere dayanır. Sanat-kültür camiası sağcısıyla solcusuyla, liberaliyle sosyalistiyle, dincisiyle ateistiyle birbirine çok somut maddi ilişkilerle bağlıdır. Popüler olan hemen herkes, herkesi iyi tanır ve çoğunlukla iyi geçinir. Küçüklü büyüklü çıkar ortaklıklarıyla en vahşi aslanı bile dakikasında etkisizleştiren pek güçlü ağlar atılır. Her yana, her kata, her boyuta.

Ağlar içinde fazla debelenenlere ara sıra küçük kemikler fırlatılır ve insanlar susturulur. Susmayan bahsedilmemek, görülmemek cezasıyla tehdit edilir inatta direnenin cezası kesilir. Sanat kültür camiası havuç ve sopaya alışmış, doğallığını yitirmiş zavallı ruhların dünyasıdır. O alacakaranlıkta korku içinde titreşen, üstüne bir ışık tutulduğunda mutlulukla havalara sıçrayan varlıkların alemidir. Sanat kültür medya alanı iktidarın asla vazgeçmeyeceği en önemli alanlardan biridir ve iktidar buradadır, bu alan bir bütün olarak iktidarın alanıdır. Siyasette muhalif olarak güçlenebilirsiniz, ama zordur sanatta bu birkaç misli zordur.

Bireysel ve veya örgütlü biçimde bu ağlar pek çok kez yırtılmaya çalışıldı. Bazen gedikler açıldı tuzaklarda, bazen çabalar boşa gitti. Nice yetenek yoruldu, bezdi, lanet olsun dedi, içe kapandı, alandan uzaklaştı. Sanat simsarları bu kavgayı hep yeteneksizlerin yeteneklileri kıskanması problemi olarak gösterdi. Çünkü böyle bir kıskançlık gerçekten vardır. Ama bu tuzak söylemle ne ve nice yeteneksizler star yapılıp başımıza bela edildi.

Şimdi çok daha güçlü bir kolektifle birlikte yine saldırıya geçmek üzereyiz. Ağların tam ortasına. En zayıf noktadan değil, belki en kuvvetli noktalardan. Bunu başarmak zorundayız. Çünkü bu bir sanat, kültür kavgası değildir. Sanatı kültürü asla küçümsemiyorum sanat kültür yaşam gerçeğinin kenarı değil tam ortasıdır. Ama bu tek başına sanat kültür meselesi değildir. Yaşam anlayışı meselesidir, düşünsel bir meseledir, karakter meselesidir, etik bir sorundur. Başı dik yürümekle köleleşmek arasındaki yol ayrımıdır.

Her bir öneriyi tek tek değerlendireceğiz. Acele yok, yeteri kadar zamanımız var. Güçlükleri biliyoruz ve saldırı şiddetimiz yavaş yavaş artacaktır.

Sanata kültüre ilgi duyan ve duymayan herkesi bu kavgaya davet ediyorum. Zaten dergimiz sanata kültüre ilgi duymayanların da dergisi olmak zorunda. Ya ortamı düzelteceğiz, ya kendimiz düzeleceğiz. Ya biz başı dik yürüyeceğiz, ya onlar kurum satmaya saçmaya devam edecekler.