Komünistler Sapkın mı?

Bu ülkede sosyalizm kurulamaz! Ayaklarınız yere bassın, solu sosyal demokrasiyle geliştiremezsek başka şansımız yok! Atatürkçülük tek yol kardeşim, ulusal bağımsızlığımızı, laikliği, Cumhuriyet'i koruyalım yeter! Daha fazlası belki sonra, elimizdekileri kaptırmayalım, başka ne isteriz! İnsan hakları ve demokrasi... en önemli sorunlar. Batılı ülkelere az benzeyelim kafi.

Çevremizdeki sol çoğunluğun, medyada sola yakın yorumcuların savlarının özeti bunlar. Çok kolay saptamalar. Günlük somut gerçeklere dayanıyor ve o yüzden akla uygun! Hafif acı karıştırılmış, ama müthiş tatlı görüşler. Parlak şekerlemeler gibi, çikolata, pasta gibi. Çekilmek, geriye daha da geri bir noktaya çekilmek ve orada savunmaya girişmek. Düşman güçlü, ricat kaçınılmaz. Bilinmeyen bir noktada direniş hayaliyle, umutlu bir kaçışı sürdürmek. Düşman kim olursa olsun. Dün faşizmdi, cuntaydı, sonra kapitalist gericilik, ardından dinci gericilik, belki on yıl sonra başka şeyler...

Bir de tersinden bakın: Tüm bu "sol" çoğunluk söylemi doğru olsa, sol her geçen yıl bu kadar gerilemezdi. "Komünist ütopya artık bitti!" söyleminin en revaçta olduğu Avrupa'da komünistlere ver yansın eden her renkten solun hali ortada.

Aslında konuyu medyaya getirmeye çalışıyorum. Televizyonların, gazetelerin halini görüyorsunuz. Komünistlerden, komünist patiden, devrimcilerden söz etmeyelim hadi devrimsiz, sosyalizmsiz bir solculuk, demokratlık, özgürlükçülük benimsemiş olalım. Sınıf mücadelesinin devri kapandı diyelim, tamam! Amacımız elimizdekileri korumak, ilave birkaç özgürlük de koparabilirsek ne ala! Akılcılık, mantıklılık döneme uygun konuşmaktır. Tamam, kabul edelim. Peki nedir bu bunaltan kültürel yozlaşma, nedir bu her kuşaktan ölüm makineleri, nedir bu katlanarak artan hırsızlık, arsızlık, yağmacılık. Nedir bu bilim düşmanlığı, tavan yapan tarikatçılık, ırkçılık. Akıl sizde, güç sizde, gazeteler, kanallar sizde, erk sizde. Neden sürece müdahale edemiyorsunuz?

Neden açık, söylemek yine bize düşüyor: Muhalif gazete diyorsunuz, sol gazete diyorsunuz bir konuda doğru söylüyor, başka bir konuda takdirinizi kazanıyor fakat kalan üç noktada, beş on yirmi noktada en saldırgan sermaye çıkarlarını süsleyip size savunuyor, en açık gericilikle flört ediyor. Bak bu yazar iyi diyorsunuz, o gazeteyi alın diyorsunuz, şunun yorumları hiç fena değil, izleyin diye salık veriyorsunuz öyle olmasına öyleler, ama yayının bütününe baktığınızda bir doğruya karşı üç beş on kapitalizm savunusu, yağmacılık, piyasacılık ortaklığı... Bir erdemli tavra karşı, üç beş on, kar ortaklığı, ilişki tatlıcılığı...

Köşeye sıkıştıran sürece karşı yol, tek ve açıktır arkadaşlar: Başkalarının medyasından yakınmak değil, sadece başkalarının medyasının ipliğini pazara çıkarmak değil... Kendi medyamızı güçlendirmek.

Bu konuda elden ne geliyorsa, bazı akılcı çılgınlıkları da göze alarak ne gerekiyorsa yapmamız şart diye düşünüyorum.

Ama hayalciliğe kapılmadan Halkın böyle doğru dürüst bir medya beklentisi yok, bu iyi biline. Solcular, gerçek solcular güçlü bir medya yaratacak kadar kalabalık değil. Solcuların çoğu böyle dik duran bir medya da istemiyor işin aslı. Cumhuriyet gazetesinin tirajı 60 ila 120 bin arasında oynuyor. Türkiye'de sosyal demokrat, Cumhuriyetçi, kemalist solcular bu kadar mı? Beğenelim beğenmeyelim, Cumhuriyet ciddi bir gazete. Ciddi olduğundan, doğruları daha çok yazdığından yakın görüşteki insanların moralini bozuyor. Pek çok kemalist durumu ve görevleri anımsattığı için ondan uzak duruyor. Daha hafif gazeteleri yeğliyor. Daha hafif ve daha akılcı... "Akılcılık" arttıkça kapitalist yağmayı onaylama oranları da artıyor elbette.

Bizim yayınlarımız da bir bakıma böyle bir doğal engelle karşı karşıya. İçlerinde ne kadar doğru, gerçek, sorumluluk anımsatma, mücadeleye çağırma ögesi bulunursa, o ölçüde sıkıcı, itici, sapkın, marjinal bulunuyor yayınlarımız. Bu engeli aşmanın bir yolu aynı mesajları daha eğlenceli, esprili veya şaşırtıcı biçimlerde vermek. Bir başkası yazı, haber, yorum niteliklerini kolay es geçilemeyecek şekilde artırmak. Tabii olabildiğince açık ve uzamamış metinlerle.

Bir de mücadelenin pek çok yolu bulunduğunu, bazı şeyleri göze alanlar, belli bir mantıkla yaklaşanlar için zorlukların keyifli yanlarının ağır basabileceğini öğretmek. Bu ülkede, değişik alanlarda, mücadele etmenin gerekliliğini bilen, o yönde istekli hatırı sayılır sayıda insan da mevcut. Fakat bunların büyük bölümünde çoğun tembellik, rahat düşkünlüğü ve-veya korku ağır basıyor. Güçlü bir sol yayın çelişik duygularda olumlu yönde kırılmalar yaratabilir.

Yayın ve örgütlenme sol için daima birlikte ele alınmış başlıklardır ve birbirlerini belirgin biçimde güçlendirirler. O bakımdan Yurdakul Er'in günlük gazete önerisini heyecanla destekliyorum. Bugün için değil ama, belki yakın bir gelecekte. Yayın faaliyetlerini yürüten arkadaşların sıradan medyanın üstüne çıkma olanakları yaratan çok değişik, güzel fikirleri olduğunu biliyorum. Umarım bunlar yakın dönemde hayat bulurlar.

Ama bir noktada içim acıyor: Halkın bir sol medya beklentisi falan yok, tamam, zaten bu benim görüşüm. Lakin birtakım yayınlar çıkarıyorsak, üstelik bu yayınların kalitesi de giderek artıyorsa kendimiz çalıp kendimiz dinler durumda kalmamalıyız. Yayınlarımıza isteyen herkes kolayca ulaşabilmeli. Dışımızdaki insanların böyle bir hakkı, bizim böyle bir görevimiz var.

İsteyen herkesin kolayca ulaşabildiği tek organımız Sol Haber Portalı. Onun için de duyuru, tanıtım eksikliği alçak gönüllüğümüz devam ediyor. Fazla alçak gönüllülük... Evet o bir sapkınlık sayılabilir.