Güçlüysen Doğrusun

Solda iki büyük sapma yaşandığını hemen her düzgün insan kabulleniyor. Sapmalardan biri liberalizm ve Kürt milliyetçiliği yönünde. Öteki ulusalcılık denen yol: Anti-emperyalizmi güçlendireceği hesabıyla Türk milliyetçiliği ve kapitalizmle iyi geçinme siyaseti. Neredeyse tüm alanlarda aynı doğrultuda saflaşmalar, çekişmeler yaşanıyor.

Israrla doğruyu söylediğinizde pek çok insan size katıldığını itiraf ediyor. Doğrusunuz, haklısınız, güzelsiniz de... Ne kadar etkilisiniz, kaç kişisiniz, diyorlar. Güçlü değilsen, güçlü olan cepheye yanaşacaksın, oradan bir şeyleri dönüştürmeye çalışacaksın.

Türk, Kürt Türkiye solu 80'den sonra böyle takıldı Kürt milliyetçiliğinin kuyruğuna, bu şekilde liberalleşti. Bu şekilde tanınmaz hale geldi. Başka çok sayıda insansa sosyalist olduğu halde seçimde oyunu CHP'ye verdi, seçim dışında da CHP'yi, DSP'yi destekledi. Yine aynı doğrultuda "Güç Birliği" masallarıyla enerji eritti.

Bu tavra hep "akılcılık" dendi, "realite " dendi. Kuşkusuz buna benzer yeğlemeler akılcılığı da gerçekçiliği de içeriyordu. Ancak asıl niteliği başka bir şeydi o ruh halinin. Psikolojide "konformizm" denen olguydu. Otoriteye itaat, çoğunluktan kopamama, sürüden ayrılamama durumu. Bir şeyi doğru ve haklı bile görse, o kişi, o çevre yeteri kadar güçlü değilse ona arka çıkmama tutumu.

Konformizm de bir gerçekliktir yine de. Siyasette, günlük insan ilişkilerinde, bilimde, edebiyatta yasaları işleyen somut bir gerçeklik. Size ister tek insan olarak, ister bir grup olarak istedikleri kadar güvensinler, değer versinler daha ünlü, daha güçlü olandan, daha kalabalıktan yana yapar büyük çoğunluk tercihini. Bilir o ünün, o paranın, o yetkenin nasıl elde edildiğini de, pratikte hiç bakmaz buna. Kütlenin büyük çekim gücüne direnemez parçacıklar. O zaman da sakin kafayla kabul ettikleri doğruyu ve haklıyı çarçabuk unuturlar.

Bakın yakın zamana dek CHP'ye "faşist" diyen ve bu yüzden kavga ettiğimiz bazı liberaller şimdi seçimde CHP'yle anlaşmış görünüyorlar. Konformist ve oportünist için güçlü önemlidir, güçlünün kim olduğu değil. En yakın çıkış yolu neresi görünüyorsa orası doğrudur onlar için.

Bu durumda doğruyu ve haklıyı savunana birbirinin içinden geçen iki yol kalıyor. Azınlıktaki doğru ve haklı düşünce odakları, tutarlı ve ısrarlı olurlarsa zamanla kaçınılamaz, engellenemez biçimde güçleneceklerdir. Bu da bilimsel bir gerçektir. Güçlendikleri zamansa güç ve güven isteyen büyük bir çekingen potansiyeli de kendine çekecek, onları her bakımdan cesaretlendireceklerdir.

Haklı, doğru ve gerçek üstün nitelikler taşıyan her kişi, her grup kendi düzgün bildiği yolda sapmadan, emek vererek, akılla, bilimle yürürse nicelik başarısı da bir gün gelecektir. Ama nicelik başarısı gelsin gelmesin asıl olan doğru yolda yürümektir.