Darbe Günlükleri

Sevgili Günlük,

Akşam yine sordum kendime: Bugün darbeyi önlemek için ne yaptın? Az şey yapmamışım, kendimle gurur duyuyorum. Sabah Samanyolu kanalında Mehmet Altan'la programa çıktık. Fethullahcı methullahçı, dinci minci, adamlar bir misyon üstlenmiş. Demokrasi... Sol geçinen nice yayın organı bunların eline su dökemez. Doğan Grubu yine satıyor bizi. Seçimden önce bayağı çalışmaya başlamıştı kafaları, belli ki mamaları azalmış. Bunlar böyle, ne kadar para o kadar gerçek... Rüzgara göre yön değiştirirler.

Solcu geçinen faşistler durmadan küfrediyor. İftira, yalan... bini bir para... Hepsine cevaplarını verdim. Bize benzeyenlerle birlikte demokrasiyi geliştiremeyiz dedim. Bize benzemeyenlerle ortak bir siyaset zemini yakalarsak, ancak o zaman başarırız. Haklı değil miyim! Aşkım diyor ki, haklısın diyor. Ama Mehmet Altan'a benzemeye başladın diyor. Konuşman tavrın Altanlara benzemeye başladı diyor. Tabii kilo aldığımı söylemedi yüzüme. Göbek bakımından da Mehmet'e benzedim, doğruya doğru. Ne çıkar bundan? Dedi ki bir dost, eğer Mehmet Altan'a benzemeye başlamışsam onunla birlikte siyaset yapamazmışım, yapsam da bunun demokrasiye bir faydası dokunmazmış. Haklı olabilir mi? Bandı tekrar incelemeliyim. Sorun sadece görünüm bakımındansa, kastettiğim o değil. Gerçi ona da dikkat etmeliyim. Ah şu davetler. Her yerde yiyip içiyorum, reddetsen olmaz. Mücadele zor iş.

Elbette o alçak faşist sahte solcular bunu takdir edemez. Nasıl paniklediler ama! Paniklerler, çünkü hepsinin darbeyle bağlantısı var. Tek tek açığa çıkacak. Hepsi yakalanacak. Polis eskisi gibi değil, uyanık, eğitimli. Bayağı demokrat adamlar, şaka değil. Küpeli uzun saçlı bir polis varmış mesela. Bizdendir belki. Emniyete sızan Fethullahcıların içine sızan darbeci de var mıdır acaba? Belli mi olur! Fethullahçılar da darbeci çıkarsa bittik demektir. Bize yeni bir siyaset gerekli. Başka türlü bir siyaset. Yıllardır buna kafa patlatıyorum. Bendeki teorik birikim... Bu ülkeye fazla. Kim takdir edecek ki. Eden ediyor. Evet, başka türlü bir siyaset gerek bize. Tüm ulusalcı solcuları içeri attıracaksın, görsünler demokrasi düşmanlığının o kadar ucuz olmadığını.

Darbe yapacaklarmış! Nah yaparlar. Postal yalayanlara postalların tabanlarının yağlandığını şimdilik söylememeliyiz. Neme lazım başı henüz ezilmedi canavarın, diriliverir. Solda ordu sempatisi düşük, dindarlar arasında da düşük. Sevmediklerimize orducu demeliyiz bir süre daha, iyi taktik. O kadar olacak. Yeni bir siyaset dedikse, millet yenisine alışana dek eski usulleri mecburen kullanıyoruz. Gerçi onlar için ne dersem son tahlilde doğru. Gerçek solcu bensem, iyi olan bensem, ötekiler ne? Açık değil mi, faşisttirler. Bir iktidara gelsem gerisi kolay. Başka türlü siyaset nasıl olurmuş göstereceğim herkese. O da olur mu? Olur be, olmayacak şey değil.

Şu var ki, düz milletvekilliğiyle gitmiyor bu iş. Kabineye ufuk gerek! Biraz daha gaz vermem şart bunlara. Program sunucusu yayın boyunca takdir etti beni. Gerçek solcu sensin demeye getirdi. Verdik veriştirdik Kemalistlere. Doğru mu yaptım yahu acaba? Şu üç M formülü ne olacak? Yeri geldiğinde gene söylerim, benim kastettiğim gardırop Atatürkçüleri, darbeci Atatürkçüler derim. Bizimkiler de hiç okumuyor canım! Geçende gençten biri geldi, abi bu üç M nedir, diye sordu. İlk ikisini anlamış, Marilyn Monroe'ymuş da, üçüncüsü neyi temsil ediyormuş. Her şeyi okumayın, kafanız karışır diyoruz ya, benim yazıları da okumuyor serseriler. Bunlar hep zeka işi işte. Dışardan bakan anlamaz. Hepsi taktik. Samanyolu kanalını da böyle kullanmak lazım, Altan gibileri de. Şişko yayında bir şey demedi fazla ama, program bitince iltifatını esirgemedi. Onu da kullandım, sosyalizm için herkesi kullanmak gerek.

Bakanlık şart. İçişlerini bir alsam! Öttürürüm vallahi. Bunun için de grup kurmalı. AKP ile ortak mı girsek seçime. Yanaşmazlar ki çakallar. Yine DTP'ye kalıyor umut. Onlar da azcık akıllansalar oylarını iki misline çıkarırlar, o zaman ittifaktan en az on milletvekili çıkarırız. Nerdeee...

Darbe yapacaklarmış. Bok yaparlar. Güya 12 Eylül'ün intikamını alıyormuşum. Niye intikam alayım ya. Dürüst olmak gerekirse işime yaradı Kenan paşa. Örümcek kafaları içeri aldı da önüm açıldı. Ulan onlar varken Cihangir sorumlusu bile yapmazlardı beni, neyin intikamıymış bu! Kendim için mi çalışıyorum, şimdi darbe olsa ben yine sıyırırım bir şekilde, herkes kendine baksın. İntikammış. Gerzekler. Salak bunlar, hepsi faşist.

Programdan sonra çıktım bizimkilerle buluştum. Elbette hayran kalmışlar konuşmama. Bira sürdüler önüme. Yook dedim, şişmanlıyorum, artık bira yok. Abi şişmanla ne olacak, tünelden geçemem diye mi korkuyorsun. Çok hınzır çocuklar, bizde ilişkiler böyle. Başkanlarıyla senli benli şakalaşabilir her üye. Başka türlüsüne zaten izin verilmez. Basarız tekmeyi, atarız partiden. Demokrasiyi hazmedeceksin arkadaş, demokrasiyi içine sindirememişsen girme partiye. Deme ben solcuyum diye. Kısacaksın böylelerinin sesini, sıkacaksın boğazını. Ne demek ulan özgürlüğe karşıyım demek it... Seni faşist...

AKP'yle işbirliği yapıyormuşuz iftiraya bak. Çocuklara sordum, arkadaşlar biz AKP'yle işbirliği mi yapıyoruz? Yoo dediler, hiç öyle bir şey yok... Aldın mı cevabını. Bazıları iyice kafayı yemiş. Amerikan işbirlikçisiymişim... Ben... Bana böyle diyorlar... Arkadaşlara bundan söz ettim utanarak, hafifçe ima ederek. Hayır abi, dediler, biz seni hiç öyle görmüyoruz. Onu söyleyenler faşist, dediler. İşte gerçek. İşte gerçek bu, muhteris köpekler. Biz tahayyüllerimizle boğarız sizi be. Evet, dedim, şimdi bütün faşistler Amerika karşıtı, dedim. Amerika bile bunlardan demokrat dedim. O sonuncusunu söylemeseydim keşke, ama ses etmediler. Neyse. AKP'ye karşı en güçlü muhalefeti biz sergiliyoruz dedim, hem de Samanyolu kanalında. AKP'yi destekleyen kanalda takır takır bunu söyledim. İşte devrimcilik budur. Mehmet de dedi, öteki de dedi, adını hep unutuyorum işte o bey, bakışlarını hiç de beğenmedim ya, işte köprüyü geçene kadar, evet öyle dediler. Gerçek solcu sizsiniz dediler. Evet, en güçlü muhalefet bizde dedim çocuklara da. Şu SGS yasasında karşı çıktık mesela hükümete. Bir de... Başka... GS'nin şampiyonluk kutlamalarının abartılmasına karşı çıktık. Canım aklıma gelmedi işte, birçok şeyde karşı çıktık. Türbanda bile bir muhalefet payımız var. Bizim kadınlara bakın kaçının başı örtülü. AKP'yi destekliyormuşuz! Adam olun, sizi de destekleyelim.

Aşkım aradı o sıra. Buluşmamızı hatırlattı. Cihangir'de dostlarla bir arada olacaktık, siyasetin ateşinden bir an unutmuşum. Çocuklardan ayrıldım. Yürüyerek sade bir vatandaş gibi aşağıya doğru yola koyuldum. Görenler, tanıyanlar dostça selam veriyor. Arada faşistlerin kin dolu bakışlarını da yakalamıyor değilim. Cihangir ileride kurtarılmış bölge olabilir mi? Tahayyül edeceksin ki olsun. Devrimcilik budur.

Yahu nereden çıktı bu nasır! Eni konu topallıyorum. Kime benzedim ya böyle yürürken? Biri vardı. Biri vardı... kimdi? Hah, Perinçek. Yahu benzetecek adamı buldun kendimi. İster misin beni de alsınlar içeri darbeci diye. Olur mu olur... Yok ya!!.. Vallahi, olur mu olur. Burası Türkiye. Yok canım. Düzelt adımlarını dedim kendime, biraz sık dişini, devrimcilik kolay değil. Katlanacaksın. Şu herife bak. Deminden beri arkamda. Beni mi takip ediyor ne. Şu dükkana mı girsem. Yok biraz hızlan anlarsın. O da mı hızlanıyor. Cihangir'e yetişmeliyim. Ulan ne boktan bir memleket bu be! Korumasız yürüyemeyecek miyiz. Saptı. Şükür saptı. Yok bu böyle olmayacak. Bizim Orhan'a söyleyeyim de AB'den bir görev ayarlasın bana. Komiserlik falan. Komiser olarak gelir denetlerim.

Hangi taraf yaparsa yapsın, sıkı bir darbe yapsın da kurtulalım canım. Sokakta da mı yürüyemeyeceğiz. 12 Eylül sonrası. En mutlu yıllarımdı!

Tabii dostların güleç yüzlerini görünce yine gevşedim. İnsanın aklına ne pis düşünceler getiriyor bu coğrafya.