Darbe Günlükleri 2

Sevgili Günlük,

Zor günler geçiriyorum. Her yönden baskı altında ve bu kadar güç koşullarda solun bayrağını neredeyse tek başına taşımak zor. Siyaset maalesef böyle bir şey, diyerek sosyalizme giden dikenli patikalarda ilerlemeye çalışıyorum. Düşman ateşi bir yandan, sözde yol arkadaşlarının çelmeleri, dirsekleri öte yandan. Şükür ki mücadeleci bir kişiliğe sahibim. Ayrıca bu kişilik zamanın ruhuna uygun. Arkamda büyük bir destek hissediyorum. Benim gibi çok insan bulunuyor coğrafyamda. Ben onların projesiyim, onlar da benim projem.

İşte bu güzel uyumu çekemeyenler uğraşmaya devam ediyorlar benimle. Şimdi de CHP'yle ittifak girişimime takmışlar. Solun yıldızını yıpratacaklar ya, bahane çok. Daha dün CHP'ye darbeci diyordun, bugün ne değişti diye soruyor andavallar. Aynı anda DTP'den de talimat alıyormuşum, bu nasıl mantıkmış. Ben de onlara diyorum ki: "Başka türlü bir mantık mümkün!" Evet evet, şu an aklıma geldi, bu slogan da çok tutacaktır. Başka türlü bir siyaset mümkünse, başka türlü bir mantığı olması gayet tabiidir ve elbette o da mümkündür. Ne demiş devrimci usta: Hayalci ol, her şeyi iste. Yok öyle değildi, gerçekçi ol, her şeyi iste miydi? Her şeyi istemek imkansız mıydı? Karıştırıyorum sözleri, bugünlerde kafam dağınık.

Darbe tehlikesini yakın zaman için atlattık. Kimse bunda benim de büyük rol üstlendiğimi inkar edemez. Tıktırdık içeri cuntacıları. Dalga dalga operasyonlar çarpıyor suratlarına. Hâlâ çoğu dışarıda, ama onları da bir şekilde korkutup etkisizleştirmiş olduk. Diyorlar ki ulusalcı faşistler, esas darbeyi yapanlar el üstünde tutuluyor, ordunun gözden çıkardıkları okka altına gitti. Esas darbeyi yapan kim, Kenan Evren mi? Ne yapalım, o tarihte kaldı. Siyaset bugünün sorunudur, geçmişin değil. Mesela Ermeni meselesiyle tarihin çöplüğünü karıştırdığımızı söylüyorlar. Ermeni meselesi dünün meselesi değil ki, öyle gösteriyoruz, ama o, soruna bir şekilde yaklaşma yolu. Ermeni meselesi asıl bugünün meselesi. Kenan Evren'e ne yapalım şimdi? Abdullah Gül köşke çağırsın adamı, elini uzatsın, sonra birden kaldırıp o fırça gibi saçlarını tarar gibi yapsın: Evren'in de eli havada kalsın. Bunu mu istiyorlar? Öyle nazik, öyle iyi niyetli bir insan düşmanı da olsa yapabilir mi bunu! Hem böyle bir şey gördüklerinde tatmin mi olacak sözde solcular. Siyaset böyle mi işler?

Siyaset gücü gücü yetenedir, kör tuttuğunu... demişler. Evren paşa ton ton adam, geçen yıllar sevimsizlikleri yumuşatıp siliyor. Ton ton dedim ya, Tolon falan öyle mi! Ayy... O faşist bayrak mitingleri. O milyonlarca ırkçının sokaklara çıkışı... Anımsamak bile tüylerimi diken diken ediyor.

Her melanetten öğreneceği bir şey vardır devrimcinin. Darbecilere karşı uyanıklığımızı artırmaya çalışırken onların habis özelliklerinden de bir şeyler kapıyor insan. Kendi silahlarını onlara karşı kullanmak lazım. Örneğin partideki soğuk savaş dönemi dinozorlarının iktidarlarını bir anda onların altından çekip alacağım. Demokrasi hak edene. Demokrasi onu kullanmak isteyene tanınacak bir hak. Bunlar el altından darbecileri destekliyorsa, onlara karşı da darbe yapmak mubah. Bu kadar basit. Başka türlü siyaset dedikse, her şeyi despot kafalara mı soracağım, yönetim kurulunda bir şekilde çoğunluğu ele geçirmişler diye. Başkan bensem, sorumluluk en çok bende ve bunun bir karşılığı olmalı.

Başkalarına söyletiyorum şimdilik, ama Dev-Yol geleneğinin faşist bir gelenek olduğundan artık eminim. Dev-Sol bilmem ne, hep onlardan çıkmadı mı, aman Allahım! Al birinden vur ötekine. Bin bir fraksiyon. Hepsi kariyerist tekke şeflerinin elindeydi. Provokasyon yapıp dururlardı. Onların provokasyonları olmasa MHP de, devlet de bu kadar devrimci öldüremezdi. Buna fırsat bulamazlardı. Halkı sindirdiler, benim gibi entelektüelleri sindirdiler. Ne zor yıllardı. Benim gibi nicelerini doğru devrimci siyaset yapmaktan korkuttular. Yoksa ben de atılmaz mıydım o dönem eylemlerin içine. Atılırdım tabii, niye atılmayayım. Ama adam gibi şeyler yapmıyorlardı ki. Provokasyona hiçbir zaman alet olmadım. Yumuşak görünümüm altında beton gibi sert kararlılığım yatar. Analistim öyle diyor. Gerçi bende yoğun bir baba korkusu da varmış. Babam pek de sert biri değildi halbuki. Bu eski devrimci şeflerden onun için mi nefret ediyorum yoksa? Eski tüfek diyorlar onlara?! Analistim sende tüfek korkusu da var diyor. Askerlerden de o yüzden nefret ediyormuşum. Tüfek psikoloji dilinde farklı şeyleri temsil ediyormuş. Öteki kavramıyla mı alakalı acaba? Sordum, tam açmadı. Baba korkusu falan diye tekrarladı. Bildiğim şeyse eğer bu, anlamsız, niye olsun ki?

O Laz bunlardan anlar mı? Güya başkanlığı benden kapacaktı? Ne oldi, rengin soldi! Yeni başkan diye tebrik ettim, sonra iki gün kala çıktım, hooop, delegelerin çoğu benden yana. Adam evet çalışkan, doğal önder dediklerinden. Çalışma mı diyorum sanki, gitsin örgütlemeye devam etsin bütün ülkeyi. Fakat başkanlık farklı bir iş. Proje üretebiliyor musun, o önemli. Bir an önce kongre yapmak lazım. Geniş seçim falan olursa bunlar yine kafakola alırlar safları. Yaptığım şey yanlış değil, Sovyetleri de böyle ele geçirmişti Bolşevikler. Şimdi karıştırmayayım Bolşevikleri, onlar da faşistti. Yanlış bilinç yaymak, en korktuğum şey. Yanlış bilinçtense bilinçsizlik daha iyidir, bilinçaltınız sizi doğru yere götürür. Althusser böyle der, yok Dalai Lama mıydı yoksa?

Evet, ne diyordum? O örümcek kafalar, yani solun içindeki faşistler proje mroje üretemez. Bendense neredeyse her gün yeni proje çıkabilir. Yeter ki talep gelsin. Örneğin parti olmayan parti projem. Bu şekilde partiyi parti olmaktan çıkardım. Ya hocam, bizim parti partiden başka her şeye benziyor diye takılıyor bazı arkadaşlar. Fena mı oldu. Parti olmayan parti projem zincirleme şekilde yeni devrimci gelişmeler doğurdu. Sosyalist olmayan sosyalistler akımı ortaya çıktı mesela. Devrimci olmayan devrimci çalışmalarım müthiş sükse yarattı medyada. AKP bile benden çok şey öğrendi. Onlar da solcular arasında AKP'li olmayan AKP'li hareketini yarattılar. Projeler hep benden, bense gündelik uğraşlara sıkışmış durumdayım, bir sürü kaba saba köylüyle itişip kakışıyorum. AKP beni görecektir, onlar görmese CHP görür, DTP görür... Bir bakanlık ayarlarsam çok daha iyi projeler çıkarırım.

Bunun için partide günlük siyaseti bir rayına oturtmalıyım. Şu "Bir telefon santrali olarak genel başkan" projemi tekrar ısıtmalıyım geçici olarak. Kafa bizde. Dogmatik kazmalar bunu biliyor ve bizden ayrıldıklarında kafasız kalacaklarından korkuyorlar. Kopamazlar benden. Evet, bu santral olarak genel başkanlık fikri şimdi tekrar güncelleşmeli. Bir süre daha oyalar onları. Abi, demişti zıpırın teki, telefon santrali olarak genel başkan seçildin, ceviz kırma aleti olarak genel başkana dönüştün. Bak densize... Bereket böyle şakaları kaldırabilecek kadar geniş görüşlü ve kendine güvenliyim. Bir de diktatörlük heveslisi diye tanıtmaya çalışıyorlar beni. Yuh artık! "Bir vantilatör olarak genel başkan" esprisini de duymuş, ona bile ses etmemiştim oysaki.

Bu bunalımın da üstesinden geleceğim sevgili günlük. Abi diyor başka bir zıpır, sen "öldüm" desen inanmayız artık. Yahu salak "öldüm" diyebiliyorsam, nasıl ölmüş olabilirim.