Baykal Bir Ajan Olsaydı?

Rakamların sopası var. Sopayı yedim ve oturdum. Seçimden sonra Baykal portresi yazacaktım. Bunu benden bazı CHP'li dostlar istemişlerdi hatta. Başlığı da hazırdı: Baykal Bir Amerikan Ajanı Olsaydı Neler Yapardı? Madde madde sıralayacaktım bir ABD ajanı ülkede solu sol olmaktan çıkartacak, solu muhalefete mahkum edecek neler önerebilirdi ve Baykal neler yapıyor?

Şimdi ne yüzle yazacağım. TKP dahil tüm sosyalistler oy kaybetti. CHP %2.3 oy yükseltti. Daha önce DSP'yle girmişti seçime, onların oylarını da eklersek %5'i bulan bir artış. AKP'yi durdurmak için elbette çok yetersiz, ana muhalefette kalmak için mükemmel bir sonuç. Baykalcıların tam istediği.

Züğürt Ağa'ya döndük. Sadece yakın çevremden 45-50 yeni TKP oyu görünüyordu. Belki hepsi vermiştir, o zaman benim oyum nereye gitti? Şaka bir yana, insanlar bir yerden katılıyor, öbür yandan terk ediyor. Her insan bir filozof, her insan bilgi ve akıl küpü! Her insan en doğrusunu düşünüyor! Solcular için bu müthiş bilgelik on kat daha fazla geçerli. TKP'nin genel çalışma düzeyini ve bazı illerdeki güzel çalışmalarını gözlerimle gördükçe gerçekçi bir kestirimle en az 120 bin oy bekliyordum. Oy artırmak için bundan iyi koşullar bulunmazdı.

Şimdi tekrar sesli düşünüyorum: 120 hatta 200 bine ulaşsaydık ne kazanacaktık? Biraz moral... Sosyalist gelişme soldaki ve ortadaki çevrelere biraz çeki düzen verecekti, o kadar. İşte insanlar bunun için oy vermiyorlar TKP'ye. En az oy kaybı TKP'de, bu da bir şeydir, küçümsemiyorum. Ama bakın bütün küçük partiler ciddi oy kaybettiler. Vatandaşlar bir seçim kazandırmak için oy atıyorlar ya da bazı tehlikelere karşı daha büyük partilerle bir direniş hattı oluşturmak için. Halk dediğimiz insanlar, konuşup görüştüklerimiz dahil, kafa saydırmak için oy vermiyorlar. Bizim bu işi ciddi ciddi düşünmemiz gerek. İlla kafa saydıracaksak parti üye sayısıyla saydıralım, mitinglerimizle saydıralım, yayın organlarımızın okunmasıyla saydıralım. Kazanma iddiası taşıyacak kadar güçlenmemişsek olduğumuzdan da zayıf görünmeyelim.

Biz düzen partileriyle psikolojik anlamda da eşit düzlemde değiliz. Düzen partisi ne diyor, benim profesyonel bir kadrom var, oy ver gerisine karışma, seni ben kurtarırım. Biz ne diyoruz, gel oy ver, sonra oyunun arkasında dur, mücadele et. Doğrusu bu. Bir açıdan. Ama hayatın bazı gerçekleriyle uyumlu mu? Değil. Bizimkilere çok yakın şeyler düşünüp bize oy atmayanlar bir noktada dürüstler. 70 milyon seçmeni tek bir adam gibi kabul edip seçmen ne mesaj verdi yorumları getiren aklı evveller gibi konuşayım: Hem oy hem mücadele istiyorsanız, biz onda yokuz. Sosyalist seçmenin mesajı bu. İstisnalar elbette var. Hem sürekli bir sosyalist muhalefet yürütüp hem CHP'ye oy atan küçük bir azınlık bulunduğunu yadsımıyorum.

Bir de şu: Çok Önemli. Olumsuz propaganda ile insan kazanamıyoruz. 15 yıldır hep şunu söyleyip yazıyorum: Dünya'da doğal denge bozulmak üzere. İki kuşak sonramız büyük çevresel, ekonomik ve toplumsal felaketler yaşayacak. Faşizm olağan rejim haline gelecek. Tek çıkış yolu sosyalizm. Bu ne Marx sorunu artık, ne ahlaki, ne ideolojik bir sorun. Bunları dile getirmekle insanları sosyalizme bağlayamıyorum, aksine çoğunu ondan uzaklaştırıyorum. Sosyalistler bile sıkılıyor bu söylemden, reddetmeyi yeğliyor. Sağlıklı yaşam konusundaki yaklaşımımdan kaçtıkları gibi. Sağlık sorunu var bir insanın, diyorum ki, bilinçli beslen, egzersiz yap. Hı hı diye kafa sallıyor. Eğer bunu sık sık yineliyorsam olabildiğince benden uzak kalmayı yeğliyor.

İkide bir "Felaketin Eşiğindeyiz" diyoruz. Kriz daha da derinleşecek, çok zor yıllar bizi bekliyor diyoruz. Yanlış mı? Değil. Korkutma üstünden, olumsuzdan genişlemeye çalışıyoruz. Soruyorlar endişeyle, ne yapalım o zaman? Örgütlenelim, diyoruz, mücadeleyi yükseltelim. İnsanlar geçim sıkıntısı içinde, çocuk okutma derdinde, yaşamda tutunabilme savaşında. Üstüne üstlük şeriat rejimi geliyor (bu zaten bazıları için kurtuluş.) Ülke bölünme aşamasında (bu da bazıları için kurtuluş). Kurtuluş kabul etmeyenlere, hadi çıkın sokaklara diyoruz. Evine hapsolmuş bunalımdaki insana, bir ikna etseniz sokağa çıkmak iyi gelir, tedavi yerine geçer belki, ama nasıl dinleteceksin? Kapılarını iyice kapatıyor. Önce ilaçla bir uyarmak gerekiyor ki, azıcık güç bulabilsin.

Seçimi belki bu ilaç niyetine ele aldık. Yanlıştı diyemem. Ama oy sayısı değil mücadele eden insan sayısı önemli. Mücadele.. sokak falan diye de korkutmayalım insanları. Mücadele yerine çalışma diyelim. Herkesin bir çalışma kapasitesi bulunuyor, herkesin iyi olduğu bir çalışma alanı bulunuyor ve tüm yolları, tüm kapasiteleri artırarak kullanmalıyız.

AKP'nin gerilemesi iyi (bunda bizim de rolümüz bulunduğunu unutmayalım), dünyanın sadece karabasandan ibaret olmadığını bir parça gösterdi de, olgudan ders çıkarır daha çok çalışırlarsa yine uzun süre iktidarda kalırlar. Bizim için de yenilen her futbol takımına anımsatılacak ilke geçerli: Çalışma, daha fazla ve daha akılcı çalışma. Sopa yemek de bazen iyi gelir insana.

Düştüğüm yerden kalktım ve TKP'ye üye olmak için başvurumu yaptım. İnatsa inat, kafa sayısıysa işte böyle, örgütlenmekse bir de bu şekilde.