Suikast müzakere sürecini pekiştirir

PKK’li üç kadının öldürülmesi Türkiye tarihinin en önemli suikastları arasında anılacak.

Bu tür olaylarda yapılması gerektiği gibi, kimin yaptığına değil (işin bu kısmı son derece önemli kuşkusuz), ne gibi sonuçlar doğuracağına odaklanmalıyız.

Bana kalırsa, bu alçak katliam, müzakere sürecini daha “yapıcı” kılacak ve tarafları birbirine yakınlaştıracaktır.

Kürt sorununun bugünkü bağlamı olasılığın bu türünü güçlendirmektedir.

Nitekim AKP’nin ve BDP’nin önde gelenlerinin ortak saptaması, suikastın, karşı tarafın “derin” yapıları tarafından işlendiği ve amacının da barış sürecinin “bir kez daha” engellenmesi olduğu yönündedir.

Devlet de Kürt hareketi de, bu sefer, büyük beklentiler yaratılarak yürütülen müzakereler için sabote eden taraf durumuna düşmek istememektedir.

Şüphesiz suikast nedeniyle Kürt halkının ortaya koyacağı tepkinin görüşme sürecini duraksatması, engellemesi olasılığı vardır. Ancak BDP ve PKK’den yapılan ilk değerlendirmeler soğukkanlı davranılması gerektiği yönündedir.

Soğukkanlılık derin yapıların provokasyonuna teslim olunmamasını önermektedir.

“Açılım” sürecinde Kürtlerin coşkusu düzeni tedirgin etmiş ve AKP işin içinden milliyetçiliğe dümen kırarak sıyrılmıştı.

Şimdi ise suikast üzerinden barış görüşmelerinin pekişmesi ihtimali gündemdedir.

* * *

Suikastı kim, kimlerin yönlendirmesi ve planları dahilinde gerçekleştirmiştir ? Bunu somut olarak ortaya çıkarmak belki de olanaklı olmayacaktır.

Bu iş PKK’nin iç hesaplaşması olarak görülemeyecek denli PKK’nin dönemsel angajmanına aykırıdır. Görüşmelerde şu ana kadar Türk ve Kürt tarafları arasında varılan mutabakat düzeyi PKK’nin içindeki derin bir yapıyı bu türden tutum almaya itecek denli gelişkin değildir.

Öte yandan böyle işlerde en uzman olan Türk kontrgerillasıdır.

Eğer aranacaksa derin bir failin burada aranması daha mantıklısı olur. Şu da akılda tutulmalıdır: Artık Türk devletinin görünürü ile derini arasındaki mesafe neredeyse tamamen kapanmıştır.

* * *

Kürt sorununun yönetimi konusunda, görüşme ve askeri yöntemler de dahil, gereken her aracın kullanılacağını belirtenler, başbakan da dahil AKP’nin kurmaylarıdır.

AKP’nin Kürt sorununu yönetim taktiği içinde havuç da sopa da vardır. Bu şimdiye kadar böyleydi, bundan sonra da böyle olacaktır.

AKP’nin planı, kimi kısmi düzenlemelerle, Kürt hareketinin silahlı mücadelede geri çekilmesinin sağlanmasıdır.

Bu strateji açısından AKP’nin iplerin kendi elinde bulunduğunu sürekli hatırlatmasının zorunluluğu vardır.

AKP aynı zamanda, müzakere sürecinin Kürt hareketini kendi içinde de gerebileceğini düşünmekte, bir de bu nedenle görüşürken bile askeri yöntemleri elden bırakmamaktadır.

Kürt hareketindeki her gerilme, Kürt hareketinin bir bölmesini daha fazla derecede AKP’ye yaklaştıracaktır.

* * *

Kürt hareketi kabul etmese de düzen ve AKP’nin eli bu kez daha güçlüdür.

Bu, Kürt hareketinin demokratik özerklik de dahil kimi temel taleplerini ya tümüyle terk etmiş ya da yumuşatmış olmasından bellidir. Bu siyasi geri çekiliş, ilkelerin, konjonktüre göre yeniden değerlendirilmesi olarak görülemez.

Kürt hareketindeki siyasi geri çekiliş açlık grevleri döneminde netleşmişti.

Açlık grevlerinde perde ana dilde eğitimin de içinde yer aldığı dört önemli taleple açılmış ve sonunda anadilde savunma hakkı açısından görünen ışıkla kapatılmıştı.

Düzen bunların tümünü bir tarafa yazmaktadır.

Kürt hareketi siyasal olarak yumuşarken, aradaki açığı silahlı mücadeleyle kapatmaya çalışmaktadır. Buradan çıkan sonuç, silahlı mücadelenin kimi basit kazanımlar noktasına kilitlenmiş olduğudur.

Düzenin bunu görmemesi de olanaksızdır.

* * *

Görüşmelerle, siyasi cinayete kadar uzanan şiddet unsurunu içeren süreç, aynen böyle devam edecektir. Sonuçta barışa ulaşılması ihtimal dahilinde değildir.

Bu süreçte Kürt hareketi ağır yaralar alacaktır. Bu süreçte Türkiye barışı ve emekçi sınıfları kaybedecektir.