Referandumdan Sonra

Bu yazıyı Pazar gecesi saat 20 civarında yazıyorum. Sandıkların hemen tümü açıldı, sonuçlar neredeyse kesinleşti. Ancak bütün verileri aynı anda görebilmek ve sindirebilmek için birkaç güne ihtiyaç var.

Peşinen kabulleniyorum: Yanıldım. Sonucun “evet” çıkacağını tahmin ediyor, ancak “evet” düzeyinin %52 kadar olacağını düşünüyordum. Fark konusunda yanıldım. Aslında bu AKP’nin gücü konusundaki yanılgıdır. Sonuçlar AKP açısından kesin ve büyük bir zaferdir.

Sonucu “evet” olarak beklememin birkaç nedeni vardı: 1- Bu tip toptan oylamalarda Türkiye seçmeninin psikolojisi “hiç yoktan iyidir” yönünde gelişiyor. Üstelik Erdoğan paketle demokrasi arasında ilişki kurmayı oldukça iyi becerdi. 2- CHP ve MHP’nin, “hayır” cephesinin en önemli iki aktörü olarak (ve Kılıçdaroğlu’nun kendi çizgisindeki performansı “ortanın üzerinde” düzeyinde olsa bile), referandum özelindeki siyasetleri AKP’nin performansını karşılamaya yetmedi. 3- Pratik performans düzeyinde de AKP ile diğerleri arasındaki fark epey büyüktü. Örneğin Erdoğan’ın son iki gün içinde İstanbul’u hallaç pamuğu gibi atmaktaki başarısı taktir edilmeli. CHP’nin bu tip varyasyonları neden layıkıyla gerçekleştiremediği ayrı bir soru tabi ki. 4- AKP’nin sekiz yıllık iktidarı döneminde, değişik dini kurumları da kullanarak geliştirdiği taban bağlantıları gerçekten çok güçlü. Sonuçta muhafazakar kesimler tercihlerini anayasa için değil, AKP için yaptılar. 5- Erdoğan’ın “hayır” çıkarsa ekonominin etkileneceği yönündeki şantajının, küçük mülkiyet ilişkilerinin halen çok güçlü olduğu Türkiye’de, tutmaması olanaksızdı.

* * *

Şimdi, ortadaki matematiksel verilerin işaret ettiği siyasal sonuçlar hakkında (olayın sıcaklığının neden olabileceği yanılma payını kabul ederek) birkaç şey söyleyebiliriz:

Dediğim gibi bu AKP ve “evet” cephesi açısından büyük başarıdır.

Bu başarı AKP’yi önümüzdeki aylarda daha da pervasız yapacak, cesaretlendirecektir. AKP buradan ve hemen şu dakikalardan itibaren, 2011 genel seçimleri konusunda olumlu sonuçlar çıkaracak ve bu sonuçları propaganda malzemesi olarak da kullanacaktır.

AKP açısından zaman dardır. Bir yandan hemen bir genel seçim havası yaratmalı, bir yandan da Türkiye’nin gericileştirilmesi konusunda acil adımlar atmalıdır. İkinci Cumhuriyetin, Yeni Osmanlı’nın tesisi yolunda var olan Birinci Cumhuriyetçi engellerin tasfiyesi için her türlü mekanizmanın daha büyük gözü dönmüşlükle kullanılacağını beklemeliyiz.

Aslında, bu saldırganlık, sonucun az farkla “evet” ya da “hayır” çıkması durumunda da sergilenecekti. Her iki sonuç da AKP’yi, yaklaşan seçimlerde iktidarı kaybetme riski nedeniyle saldırganlaştıracak, seçimlere kadar önemli kimi operasyonların gerçekleştirilmesi zorunluluğunu dayatacaktı.

Bu bakımdan ortada değişen bir şey yok. Ancak, %58 “evet” sonucu, AKP’ye üçüncü kez iktidara yerleşecek parti güveni verecektir.

* * *

Gelelim muhalefete: Sanırım, en çarpıcı sonuçlardan birisi MHP’nin durumudur. AKP, geleneksel olarak MHP’nin kalesi olan yerlerde ezici bir çoğunlukla “evet” çıkarttı. Bu durum Erdoğan’ın 12 Eylül 1980 ile ilgili propagandasının MHP tabanını önemli derecede etkilediğini gösteriyor. Tabi bir de Bahçeli’nin son derece kısır bir içerikle gerçekleştirdiği miting bağırmalarının etkisini dikkate almalıyız. Bir televizyon söyleşisinde Erdoğan MHP’yi bitirdiklerini söylemişti. Bu başarı genel seçimlere ne kadar yansır, göreceğiz.

“Hayır” diyen iller CHP’nin elindekilerdir. Ancak burada da Kılıçdaroğlu etkisinin CHP’yi %30 oranının üzerine ne kadar taşıyabileceği ciddi bir soru olarak ortadadır.

Bu sonuçlar, önümüzdeki genel seçimlerde CHP ve MHP oylarının AKP oylarını net olarak geçip geçemeyeceği noktasında da şüpheler uyandırmıştır.

* * *

Sonuçlar bir bütün olarak önümde olmadığı için yanılıyor olabilirim. Ancak boykot cephesi açısından da şöyle bir tablo söz konusu gibi görünüyor:

Hakkari, Diyarbakır ve Şırnak dışındaki Kürt illerinde oy kullanma oranı yarıdan fazla. Türkiye genelinde katılım oranının %75 olduğu da dikkate alındığında, kanımca bu durum, BDP açısından bir başarı olarak değerlendirilemez. Öyle kabul edilse bile, BDP artık kendisini tümüyle Kürt sorununa sınırlayan ve Türkiye’nin bütünüyle ilgilenmeyen bir yapı görünümündedir.

* * *

Gelelim ana, olası sonuca: %58’lik onayın, CHP tabanında, daha doğrusu kendisini bir biçimde solcu olarak tanımlayan kesimde, büyük bir küskünlük, umutsuzluk psikolojisi yaratma ihtimali yüksektir. Ve zaten bu kesim yıllardır yenilmişlik hissi içindedir. Kılıçdaroğlu değişimi büyük beklentilerin doğmasına neden olduysa da şimdi ki realite işin kolay olmayacağını göstermektedir.

O nedenle, önümüzdeki dönemde sosyalistlere daha büyük görevler düşüyor: En azından toplumun geleceğini, umudunu temsil etmek ve mücadele ruhunu ayakta tutmak gibi.