Partili, partisiz, cumhurun başı başkan Erdoğan

Ne değişecek?

Erdoğan ülkeyi zaten başkan olarak yönetmiyor mu? Evet.

Davutoğlu’nu getiren, götüren, Binali’yi atayan, AKP kongresini hazır ola diken O değil mi? Evet.

Hükümeti kim idare ediyor? Erdoğan.

O halde başkan ya da partili cumhurbaşkanı olduğunda ne değişecek?

Bir ara formül

AKP’liler hem başkanlığı hem de partili cumhurbaşkanlığını dillendiriyorlar.

Çelişki mi? Değil.

Erdoğan yalnızca başkanlığı düşünüyor. Ancak kamuoyunu henüz tam olarak hazırlayamadıkları için, şimdi ara bir formül üzerinde duruyorlar. Bu arada MHP’yi de şekillendirmeye çalışıyorlar.

Başkanlık olmuyorsa, önce partili cumhurbaşkanlığı. Bu arada duruma göre belki doğrudan başkanlık. Zira CHP de çok yardımcı.

Yine aynı soru: Ne değişecek? Erdoğan başkan olduğunda, ipleri tamamen kendi elinde topladığında, yönetimde bugünkünden daha inisiyatifli biçimde ne yapacak?

Erdoğan tedbir alıyor

Hiçbir şey. Bir ülke, açık faşizm dışında, bundan daha tek adamcı biçimde yönetilemez.

Ancak başkanlık ısrarında önemli iki nokta var.

Birincisi, Erdoğan cumhurbaşkanı olduğu anda başlatmış bulunduğu başkanlık rejimiyle bağlantılı olarak ileride başına açılabilecek sorunların zeminini ortadan kaldırmaya, fiiliyata hukuksal kılıf geçirmeye çalışıyor.  

Dış politikadaki başarısızlıklarını, içeride biriken nefreti dikkate alarak önlem alıyor.

Belli ki önümüzdeki dönemde Kürt sorunu zemininde toplumsal gerginlik artacak. BM yüzlerce insanın yakılarak öldürüldüğü iddiaları için soruşturma açılmasını talep ediyor. ABD pek çok konuda rahatsızlık dile getiriyor, vb. İçerisi için hukuk pek önemli değil belki ama, dışarıda gerekli olduğunu Erdoğan da biliyor.

İkincisi şu: Erdoğan ve AKP için siyaset, içeride bile herhangi bir pürüzün belirmesine tahammülün kalmadığı bir noktaya geldi. Davutoğlu bu nedenle gönderildi. Düşük profil demek her şey Erdoğan demek.  Bir de bunun için düzenleme gerekiyor.

Erdoğan Türkiye’yi yönetemez

Hiçbir iktidar ideolojik dolayımlar oluşturmadan varlığını sürdüremez. İdeolojik dolayım olarak dini kullanmak bütün mezhebi gerilim noktalarını patlatır. Erdoğan klasik bir Ortadoğulu lider konumlanışıyla aslında bu sonucu hazırlıyor. Patlayan bir zeminde herkes yok olur.

Avrupa’da, ABD’de İslam karşıtlığının yükseldiği, Avrupa siyasetinin dinci faşizm üzerinden şekillendiği, ABD’de Trump’ın aleni Müslüman düşmanlığı üzerinden yarıştığı bir konjonktürde, Türkiye’nin mezhebi bir kliğin elinde kalması orta ve uzun vadede mümkün olamaz. İslamcı faşizm komşularıyla barış içinde yaşayamaz.

İslam batıdaki kent merkezlerini, bu stratejisiyle fethedemez. Bu çağda bu siyasi şiddeti kadınlar kabul etmez.

Erdoğan’ın mecburiyetleri örgütlenmek için fırsat

Ama Erdoğan bu tarza mecbur. AKP’yi küçültüyor ve geriyor. AKP içinde herhangi bir tepkinin gelişmemiş olması, ancak şimdilik kaydıyla geçerli bir “sakinlik” durumudur.

Dolayısıyla, 7 Haziran seçimlerinden beri bütün yetkileri elinde toplamış, şimdi bunun gerektirdiği hukuksal düzenlemeler için harekete geçmiş olması,  yalnızlığını artıracak sonuçlar yaratacaktır. Bundan sonra çelik çekirdeğini daha da küçültmesini gerektirecek tedbirlere mahkum kalacağını göreceğiz. Çevresindekilerin kellesini teker teker alıyor ya. Şimdi yanında olan herkes sıra ne zaman bana gelecek tedirginliğini yaşayacak ister istemez. Fırsat kollayanların, bir işaret bekleyenlerin sayısı giderek artacak.

Yaptıklarıyla, söyledikleriyle uluslar arası arenadaki karizması daha da çizilecek. Politikanın biçimsel boyutuna abanmak zorunda kalacak. Büyük laflar edecek ve her lafı daha büyük siyasi hata anlamına gelecek.

Daha önce de yazmıştık. Erdoğan’ın 2011’e kadarki işlevi İslam dünyasını içeriden Amerika için fethetmekti. Boyunu aşan işlere girişti, bu plan tutmadı. Artık yeni işlevi Türkiye’nin gevşetilmesidir.

Yeniden: Muhalefetin de tamamen AKP’lileştiği bu ortam solun örgütlenmesi açısından büyük olanaktır. Enerjinin biriktiği temel noktalara yüklenmek ve halkın içine nüfuz etmek gerekir.