Olmasaydı da Olur muydu?

Mustafa Kemal’in 75. ölüm yıldönümünde Sancaktar Dergisi, Hürriyet, Adalet, İttihad-ı İslam üst başlığıyla, Akit gazetesine “Olmasaydı da Olurduk 1881-1938” ibaresinden oluşan tam sayfa bir ilan verdi. Siyah zeminde.

Mustafa Kemal’i ve Cumhuriyeti yok sayan, küçümseyen, hakaret eden bir ifade. Amaçları da zaten budur.

Siyasal İslam kendi Türkiye’sini kurarken Kemalist Cumhuriyet’in bütün ideolojik ve siyasi referanslarına saldırmaktadır.

Bu saldırı, tarihi kişilerden ibaret gören, tarihi kişilerin yaptığını zanneden, tarihsel sürecin iç örgüsündeki karşılıklı ilişkileri kavrayamayan ideolojik bir karaktere sahiptir. Böyle olduğu için de her şeye muktedir olabileceğini, her şeyi kendisinin maniple edebileceğini zanneder.

* * *

Biz ise Kemalist devrimi,

Ne burjuva karakteriyle ilişkili olarak şekillenmiş bulunan yetersizlikleri ve uyguladığı sınıfsal şiddet nedeniyle yok sayıp, küçümseyeceğiz ve faşist olarak niteleyeceğiz

Ne de gerici bir toplumsal formasyondan kopuşu sağladığı ve zaten bu nedenle bugün ağır saldırılara maruz kaldığı için, Türkiye’nin kurtuluşu açısından referans noktası ve sıkıntılarımızı unutacağımız bir sığınak olarak kabul ederek, kutsayacağız.

Tarih diyalektiktir. Tarihi ancak bilim, diyalektik materyalist yöntem açıklayabilir. Gerisi metafizik idealizmdir. Karşımıza dincilik ile milliyetçiliğin karma formları olarak çıkar.

* * *

Tarihi kişiler yapmaz.

Önderler ve öncü siyasi yapılar belli bir iktisadi-siyasi nesnelliğe, bu nesnelliğin koşulladığı tarihsel/toplumsal gerçekliğe doğarlar. Nesnel gerçeklik en nihayetinde ve zorunlu olarak kendi öncülerini yaratır.

Öncüler, toplumsal/tarihsel gerçekliği, içine doğdukları iktisadi ilişkilere tabi biçimde ve temsil ettikleri sınıfın çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirirler. Bu iradeyi sergileyebildikleri için tarihin yapıcısıdırlar.

* * *

Mustafa Kemal ve birlikte hareket eden kadrolar, Osmanlı feodalitesinin ömrünü tamamladığı, Anadolu’da kapitalist sermaye birikiminin filizlendiği bir konjonktürde ortaya çıktılar. Cumhuriyet devrimi burjuva bir devrimdi. Bu sınıfsal karakter devrimin aydınlanmacı yönünün olanak ve sınırlılıklarını da belirledi. Gericilik bu sınırlıklar üzerinden zaman içinde aydınlanmadan öcünü aldı.

Osmanlı hem batısındaki hem de doğusundaki ulusal hareketlerin darbeleriyle yıkılmaktaydı. Anadolu’da yıkılanın yerine hiç olmazsa elde kalanı kurtaracak, kapitalist anlamda modern bir nesnelliği yaratacak öncü bir hareket zaten şekillenmişti.

Mustafa Kemal Sovyet sosyalizminin yaratığı olanakların da etkisiyle Anadolu’da bu rejimi kuran öncü hareketin öncüsüdür. Başka türlüsü olamazdı. Başka türlüsünü İngiliz-Yunan- Saray ittifakı denediler. Denenenin olanaksızlığını İngilizler çok kısa süre içinde görerek, planlarından geri bastılar. Diğer ikisi ise yaşayarak anladılar. “Olmasaydı da olurdu” diyenler bu işgalci ittifakın diktatörlük özlemini duyanlardır.

* * *

Tam anlamıyla saçmalıyor ve çok çok küçülüyorlar.

Ya, Cumhuriyet rejimi kurulmasaydı Osmanlı’nın devam edeceğini ya da, Mustafa Kemal, Kemalist hareket, Cumhuriyet devrimi olmasaydı da bugünkü Türkiye’nin, bu haliyle ortaya çıkmış olacağını varsayıyorlar.

Osmanlı devam edemezdi ve Cumhuriyet devrimi olmasaydı bugünkü Türkiye olamazdı: Olmasaydı, olamazdı.