Öcalan'dan Erdoğan'a: 'Apo seni kurtardı'

Mezopotamya Yayınları, İmralı’da Öcalan ile devlet arasındaki görüşmelerin tutanaklarını Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa başlığında kitaplaştırdı. Yayınevinin facebook sayfasında kitaptan kimi alıntılar mevcut. Cumhuriyet gazetesi ise geçen hafta bir özetini yayınlamaya başladı.

Yayınevi, amacının Kürt sorununun demokratik çözümüne katkı sağlamak olduğunu belirtiyor.

Kitabın aslından daha başka bilgiler mutlaka elde edilecektir, ancak Cumhuriyet’tekilerden de kimi çıkarımlarda bulunmak olası:

1-Tutanaklar Kürt hareketinin nesnelliği bulunmayan bir özgüvene sahip olduğunu gösteriyor: Öcalan ile HDP’liler 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerini ele alıyorlar. HDP’nin adayı konusunda değişik isimleri değerlendiriyorlar. Öcalan bağımsız adaydan yana tavır koyuyor, bu arada ikinci turun hesabını da yapıyor, “ikinci turda duruma göre bakacağız” diyor. Hatırlanacağı gibi Erdoğan ilk turda %52 oyla seçilmişti ve bunun öngörülememesi akla tamamen aykırıydı. Ama bu kadar da değil. Bu kez anayasa bahsi içinde Öcalan, kendilerine “AKP kuyrukçuluğu yapmayın” diyen “bazıları”nı eleştirerek devam ediyor: “Aslında durum tam tersidir. AKP bizi takip etme durumundadır. Biz AKP’yi peşimizden sürüklüyoruz.” Bu sınırsız özgüven burada da bitmiyor: “CHP’yle de görüşün. Onlar için de aynı şeyleri söyleyebiliriz.” Acaba Güneydoğu’da kesintisiz savaşın devam etmekte olduğu ve devletin İmralı sürecini askıya aldığı bugün nasıl bir değerlendirme yapılıyor ?

2-Bu gerçek dışı özgüven Kürtlerin AKP ile rejim çizgisinde ilişkilenebileceği konusundaki şüpheleri pekiştiriyor: Öcalan “otoriter bir Erdoğan’ı ve hegemonik bir AKP anlayışını kabul etmeyiz” şerhi düşse de, “Cumhurbaşkanlığı ve yeni anayasa meselesini AKP ile de yapabiliriz” diye açıklıyor. Türkiye gündemini kendilerinin belirlediği yanılgısının bir kez daha netleştiği bugün, “kabul etmeyiz”in mi, “yapabiliriz”in mi ağır basacağını dikkatle ele almak gerekiyor.

3-Kürt hareketi Haziran ayaklanmasından sonra, bir de “çözüm süreci” vesilesiyle rejimi kurtardığını itiraf ediyor: Hatırlanacaktır Demirtaş Haziran ayaklanmasını, o sıcak günlerin tam ortasında, darbe girişimi olarak nitelemiş, amacının “barış” sürecini engellemek olduğunu ileri sürmüş ve herkesi bu oyuna gelmemek konusunda uyarmıştı. Tutanaklarda (Ocak 2014) Sırrı Öcalan’a aktarıyor: Erdoğan 17-25 Aralık olaylarının sorumluluğunun kendisinde bulunduğunu, çalışma arkadaşlarında suç olmadığını, bunun bir darbe girişimi olduğunu (darbeyse neyin sorumluluğu kendisine ait ?) söylemiş ve Sırrı’ya oyuna gelmemeleri durumunda çözüm için daha rahat olunacağını ifade etmiş. Açık değil mi ? AKP’ye yüklenmeme karşılığında, “çözüm”e devam sözü. Sözüm ona bu hareket ne badireler atlattı değil mi ? Güveniyorlar bu laflara.  Anlaşılan Erdoğan’a güvenmek ile mesnetsiz özgüven bir paranın iki yüzü gibi: Öcalan keyifleniyor (gülerek-tutanaklar böyle saptıyor), Sırrı’ya “Sen meydanlarda Apo’nun asılmamasına hayıflanırken Apo seni kurtardı” diyeceksin diyor, sürdürüyor: “Bana sen süreci yavaşlattın diyorlar. Oysa biz tam olarak çekilmiş olsaydık onu içeri atarlardı. Sonu Menderes gibi olurdu.”

4-Tutanaklar Kürt hareketinin kendisini düşünen pragmatizmini ilk ağızdan belgeliyor: Kürt hareketi, bütün bölmeleriyle, “çözüm” sürecinin devamı adına Erdoğan’a en kritik zamanlarında el uzatıyor. Tam olarak bu. Hem Haziran ayaklanmasında hem de 17-25 Aralık döneminde. Demirtaş’ın Erdoğan’ı cumhurbaşkanı olarak Meclis’e girişinde ayakta alkışlaması bu bilgilerle daha da anlam kazanıyor.

5-Tutanaklar “çözüm” sürecinin yabancı istihbaratların gözetiminde yürütüldüğünü de belgeliyor: Mezopotamya Yayınları’nın facebook sayfasında kitaptan aktarılan bir başka bölümde Öcalan: “Yine buradaki görevlilerden biri gelmişti. Kemerine baktım. Yahudi yıldızı, Davut yıldızı parlıyordu. O da dakikalarca öyle bekliyordu. Benim ısrarla mesajı almamı istemişti. Bana “Ben Mossad’ım, buradayım”, bunu hissettirmek istemişti. Devlet yetkilisi: Hatta buraya İngiliz istihbaratı da gelmişti. Öcalan: Evet. O Avrupa’dan gelen heyet içinde varlardı. Devlet yetkilisi: Gelen iki avukat İngiliz istihbaratı adına gelmişti.” Türkiye halk sınıflarından gizlenen “çözüm” meselesinin içeriğini kimlerle belirlemişler ?